Türkiye pozitif ayrışmaya devam edebilir mi?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

ABD ekonomisinin dünyaya göre daha güçlü olması finansal piyasaları (ABD dahil) vurmaya başladı. Avrupa, Japonya ekonomilerinin yavaşladığı ve Çin ekonomisinin yavaşlama sinyalleri verdiği bir ortamda Fed’in büyümenin güçlü olduğu gerekçesiyle faiz artırmaya devam etmesi ABD faizlerini yukarı çekerek küresel varlık fiyatlarını baskılamaya başladı.

Faizlerin yükseldiği ve Fed’in varlık alımını kademeli olarak bıraktığı bir ortamda Cumhuriyetçilerin ara seçimler öncesinde genişleyici maliye politikasında kantarın topunu kaçırması tahvil arz-talep dengesini bozarak ABD verim eğrisini topyekün yukarı çekti. Avrupa ve Japonya merkez bankalarını önümüzdeki dönemde varlık alımını bırakacağı sinyali vermesi ABD faizlerindeki artışın dünya genelinde etkisini artırdı.

USD LIBOR ve devlet tahvili faizlerindeki yükseliş özel sektör borçlanma maliyetlerini 100 baz puan civarı yukarı çekerek özel sektör tahvillerini ve şirket değerlemelerini aşağı çekerek (%10 civarı) hisse senedi piyasalarını baskılamaya başladı.

Faizlerdeki yükseliş ve ABD’nin saldırgan dış ticaret politikaları nedeniyle dünya piyasalarının satıcılı bir seyir izlediği bir ortamda Türkiye piyasalarında güçlü pozitif bir ayrışma görüyoruz. Ne oluyor? Dünya borsaları gerileyip, faizler yükselirken Türkiye gibi yüksek betalı bir piyasa pozitif ayrışmaya devam edebilir mi?

Doların küresel olarak güçlendiği bir ortamda Türk lirası %10’dan fazla değer kazandı. Devlet iç borçlanma tahvillerinin faizleri 300 baz puandan fazla geriledi. MSCI Türkiye hisse senedi endeksi dolar bazında ay başından beri %10, son üç ayda %30’a yakın değer kazandı.

Bu yükselişi satış fırsatı olarak mı kullanmak mı lazım? Yoksa Türkiye fiyatlarının normalleşmeye başlamasının doğal sonucu olarak mı? Biz ikinci görüşe daha yakınız.

Türkiye’nin dünyadan negatif ayrışmasının arkasında iki temel neden vardı. (i) ABD ile Ortadoğu politikaları nedeniyle papaz olmamız; (ii) Dış borçlanmaya ve iç talebe dayalı sürdürülemez büyüme politikası.

Yaz aylarında yaşanan döviz şoku sonrasında gerek ABD ile ilişkiler gerekse piyasaların güvenini sağlayacak ekonomi politikaların uygulanması konusunda önemli adımlar atıldı. Uygulanan doğru politikalar sayesinde Türkiye varlıklarının risk primleri normalleşmeye başladı.
Bundan sonra ne olur? Dünya piyasalarında sert bir bozulma yaşanmazsa ve Ak Parti hükümeti doğru politikalar uygulayarak güven ortamını koruyabilirse Türkiye varlıkları dünyadan pozitif ayrışmaya devam edebilir.

Bu süreçte, biri harici diğeri dahili, iki temel risk ile karşılaşabiliriz: (i) Dünya piyasalarındaki düzetmenin kontrolsüz bir sert inişe dönmesi, (ii) Yerel seçimler öncesinde hükümetin popülist politikalara yönelerek piyasaların güvenini kaybetmesi. İlkine karşı şansa, ikincisine karşı ise sağduyulu politikalara ihtiyacımız var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019