Türkiye-Rusya-İran çözümü mutlu bir tesadüf

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Gerek Trump’ın bireysel hareket eden tavrı gerekse birbiriyle uyuşmayan ve Washington’u iyi tanımayan kadrosu ABD’nin politika üretmesini güçleştiriyor. Bu, dünya süper gücü için son derece vahim bir durum yaratırken Orta Doğu politikalarının kestirilemez olması boyutuyla Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bu durumda Türkiye’nin Suriye meselesinde çareyi Rusya ve İran’la araması mutlu bir tesadüf olarak ortaya çıkıyor. Suriye etrafındaki politik belirsizliğe yine sorularla bakalım istedik...

CIA Başkanı Pompeo’nun ziyaretinin Suriye’deki gelişmelere etkisi ne olur?

Trump’ın Cumhurbaşkanı ile görüşmesinin ardından Türkiye’ye gelen CIA Başkanı Mike Pompeo ile Suriye’de ne türden bir işbirliği yapılacağı müzakere edildi. Burada Türkiye iki temel mesaj verdi: Türkiye’nin YPG’yi PKK’nin uzantısı olarak kabul ettiği ve ABD’nin bu aktörle Suriye’de işbirliği yapmasının Türkiye açısından kabul edilemez olduğu ve Suriye’den gelecek göçün sınırı geçmeden barınabileceği bir alan sağlanması amacıyla burada uçuşa yasak, güvenlikli bölge kurulmasını istendiği. Türkiye ayrıca YPG-PYD güçleri yerine ÖSO’ya bağlı unsurların desteklenmesini, El Bab’ın DEAŞ’tan temizlenmesinde bunların rol almasını istiyor. Ayrıca gazetelere pek yansımasa da Membiç’teki PYD varlığının da ABD’nin daha önce vaat edildiği gibi buradan çıkarılması ve Fırat’ın Batısına geçmesine izin verilmemesinin de üstünde durulduğunu sanıyorum. Bu meselelerden herhangi birinin henüz sonuca bağlandığını söylemek güç. Hatta bir geçiş dönemi olduğu için Obama döneminde başlamış bir takım işlemlerin sonuçları şu anda ortaya çıkıyor. Bunun bir örneği de PYD’ye Obama döneminde vadedilmiş bir takım zırhlı araçlar teslim edilmiş olması.

Peki, ABD’nin tercihi ne yönde olacak?

Trump yönetiminin de belirli bir tercih sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Bir yanda Trump yönetimi olmasa bile, önceki ABD hükümeti PYD ile bir takım ortak anlayışlara varmış. Bunu tamamen değiştirmek belki ABD’nin inandırıcılığına zarar verecektir. İkincisi bu bölgede ABD’nin rekabet halinde olduğu Rusya da bir aktör. Her ne kadar Trump yönetimi Rusya ile anlaşma yönünde diğer yönetimlere nazaran daha arzulu gözüküyorsa da, tamamen bir çıkar birlikteliğinden ve her konuda anlaşılacak diye bir durumun varlığından söz edemeyiz. Bu gerçek karşısında ABD’nin Kobane ve Afrin’deki Kürtleri görmezden gelmesi bunların tamamen Rusya’ya bağımlılaşması sonucunu doğuracaktır. Rusya zaten bu unsurları koruyucu bir tavır sergiliyor ve yapılacak bir Suriye anayasasında bu bölgelere özerklik verilmesinden dem vuruyor. Bu durumda ABD zor bir tercihle karşı karşıya. Belki de cevaplanması gereken en önemli soru böyle bir özerk yapının sürdürülebilir olup olmadığı. Suriye hükümeti Rusya’nın bu planını pek benimsemeyecektir. Kısa vadede, belki mecburiyetten rejimi yeniden tesis edene kadar Ruslara fazla itiraz etmeyebilir. Ama son tahlilde Suriye de ülkeyi bir arada tutmak için üniter yapının devamına yönelik bir yol izleyecektir. Bu noktada Türkiye’yle anlayışları kesişiyor. Ancak ABD’nin kısa vadede nasıl bir tercih kullanacağını henüz bilmiyoruz.

ABD yönetimi politika üretmekte neden zorluk çekiyor?

Amerikan yönetiminde yaşanan karışıklıklar uygulanabilir politikalar oluşturmasını geciktiren ve zorlaştıran bir durum. Trump yönetimi göreve gelirken alışılagelmiş siyasal yapıya karşı cephe alarak, ve popülist söylemlerle Washington’daki yerleşik seçkinlere meydan okuyarak kamuoyu oluşturdu. Bu nedenleTrump yönetimi Washington’da alışılmış profilin dışındaki kadrolardan oluşturuldu. Kendisinin de Washington tecrübesi olmaması ve seçtiği kişilerin bir bölümünün alışılagelmiş seçkinlerden oluşmaması ABD devletinin işleyişini iyi bilmemek dahil bir çok eksiklik yaratıyor. Trump bugüne kadar gelen başkanlarla kıyaslandığında kabinesini oluşturmada çok daha uzun zaman harcadı. Görevlendirilen kişilerin birbiriyle uyum içinde çalışabilecek kişiler olup olmadığı üzerinde hiç durulmadı. Bu kişilerin Trump’ı destekleyen kadrolardan olması ve Trump’ın nezdindeki itibarları dışındaki nitelikleri pek hesaba katılmadı. Bunun sonucunda karşımızda birbiriyle uyuşmayan, Washington’u iyi tanımayan bir kadro var. Bu kadronun karşılaştığı çok önemli bir sorun da Trump’ın ekiplerine danışmadan kendi kendine kararlar veriyor olması. Oldukça tehlikeli bir yöntem de kullanıyor, ‘tweet’ler atıyor. Hatta, yazılanlara göre, kabinenin günü bilgisayarı açıp Trump’ın gece attığı tweet’leri okumakla başlayıp bunlara göre bir yön çizmek, bir yandan da yaratacağı rahatsızlıklar için tedbirler almakla geçiyormuş.

Bu durumun bölgeye ve Türkiye’ye nasıl bir etkisi olur? Dünya süper gücü için son derece vahim bir durum. Bizi ilgilendiren boyutuysa Orta Doğu’ya dönük net bir politika var mı yok mu, varsa nedir, kim sorumludur, hemen değişecek mi, değişmeyecek midir, bunları kestirememek. Bunları kestiremediğimizde sonuçsuz kalan bol konuşmalı görüşmelerle karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye açısından zor bir durum. Birlikte çalışmaya çalışacağız, yapılacak başka bir şey yok. Fakat Trump yönetiminin bu zaafı aslında ABD’nin dünya politikasındaki rolünü de zayıflatacak ve ABD’yi etkisizleştirecek bir yoldur. Bu açıdan düşünüldüğünde Suriye konusunda Türkiye’nin Rusya ve İran’la birlikte bir çare aramayı ön plana almış olması mutlu bir tesadüf olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye’nin Suriye’deki son durumu nedir?

Cumhurbaşkanının son açıklamalarına göre hedefte El-Bab’tan sonra Menbiç ve Rakka bulunmaktadır. Belki niyetleri sırası geldikçe açıklama gibi bir stratejinin parçası olabilir ancak şaşırtıcı bir beyan çünkü daha önceki beyanlarla örtüşmüyor. Türkiye böyle bir açıklama yaparken bunun uluslararası güçlerle birlikte yürütülmesi gereken bir çaba olduğunu bilmek durumundadır. Zemini hazırlanmadan yapılan aceleci beyanlar sağlıklı değildir. El Bab düştü düşecek diye konuşuyoruz ama dikkat edilecek olursa bu süreç her gün uzama temayülü gösteriyor. DAEŞ yerleştiği evlerin herbirine bubi tuzakları kurmuş. Bu hem çok emek gerektirdiği için çok sayıda gücü o işe bağlıyor, hem de sivilleri korumak mecburiyetinden dolayı sürati düşürüyor. Türk güçleriyle Suriye’nin desteklediği kuvvetler şu an için birbirine 500 metre kadar yaklaşmış bulunuyor. Bu oldukça tehlikeli bir yakınlık mesafesidir ve kazalara gebe bir durumdur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019