'U' mu 'V' mi?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com


Herhalde bu saatten sonra hiç kimse (özellikle de 3. çeyrek büyüme verilerinin açıklanmasının akabinde) Türkiye ekonomisinin bir daralma sürecine girmediğini iddia edemez. Kritik soru ise bu sürecin “U” şeklinde mi, yoksa “V” şeklinde mi olacağı. “U” harfi uzun süren bir yavaşlama / daralma sürecini, “V” harfi ise kısa süren ancak daha derin bir küçülme sürecini simgelemekte.

Eğer gelişmiş bir ekonomiden bahsediyor olsaydık, Türkiye ekonomisinde yaşanan krizleri iş döngüsü (business cycle) kaynaklı olan ve olmayan olarak ikiye ayırmak mümkün olabilirdi.

Ancak, Türkiye gibi gelişmekte olan ve tüketim talebi doygunluğa ulaşmamış, öte yandan ekonomisinde pek çok yapısal zaafiyeti de içeren ekonomilerdeki krizleri iş döngüsü ilişkili olarak değerlendirmek çok da doğru olmaz. Türkiye’nin krizlerini daha çok “tasarruf açığı, kısa vadeli yabancı finansmana bağımlılık ve tüketim odaklı büyüme” üçlüsü içerisinde değerlendirmek gerekir. Genellikle de milli hasılada küçülme şeklinde cereyan eden daha derin krizlerin pek çoğu önceki dönemlerde artan risklerin bir noktada su yüzüne çıkmasının bir sonucu olmakta. Buna iyi bir örnek 1994 yılındaki kısa süren küçülmenin akabinde (risklerin için için arttığı) 3 sene süren bir yalancı bahar sonrasında 1998-2001 yılları arasında ekonominin ciddi şekilde sarsıldığı bir kriz ortamının yaşanmasıdır.

Benzer bir şekilde, bugün yaşamakta olduğumuz daralmanın öncesinin olduğunu da tespit etmemiz gerekiyor. Esasen Türkiye ekonomisi yaklaşık olarak 7 senedir bir yavaşlama (buna potansiyelinin altında büyüme de diyebiliriz) içerisinde. 2012-2016 yılları arasında ortalama büyüme hızımız yüzde 3.2 olmuş. Bu Türkiye gibi potansiyel büyümesi yüzde 5’ler civarında olan bir ülke için oldukça düşük bir oran. Geçen sene ise kamu tüketim ve yatırım harcamalarına hız vererek ve de biraz da baz etkisi ve ihracat katkısı sayesinde yüzde 7.4 bir büyüme yaşadık.

Ancak, bu sene bu durum terse çevrilmiş vaziyette.

Büyüme ile ilgili gelinen son durum şöyle: Ekim ayında üretim (arındırılmamış rakamlarla) yüzde 4.2 daraldı. Kasım ayına ilişkin kapasite kullanım rakamları daralmanın hzlanarak devam ettiğini göstermekte. Geçen seneden gelen baz etkisini de dikkate alırsak, son 2 ayda da üretimde bu seviyelerde küçülme görebiliriz. Son çeyrekte inşaat ve hizmetlerden bir katkı gelmeyecek, tek pozitif katkıyı dış ticaret sağlayacaktır. Bu şartlar altında 4. çeyrek milli hasılasının yüzde 3 civarında bir daralma göstermesi sürpriz olmaz. Bunun neticesinde de tüm sene büyüme hızı yüzde 3 olacaktır.

Bu noktada şunu özellikle vurgulamam gerekiyor: Gelinen noktada Türkiye ekonomisinin akılcı ve doğru zamanlı müdahelelerle yüzdürülmesi mümkün, ancak potansiyel büyüme hızına çıkartılması mümkün değil. (Merkez Bankası bile son Enflasyon Raporu’nda ortaya koyduğu grafiklerle Türkiye ekonomisinin 2021’in 3. çeyreğine kadar potansiyel altı büyüme (=çıktı açığı) göstereceğini tahmin etmekte.)

Kısaca, eğer potansiyelin altı büyüme olarak ele alırsak, Türkiye’nin 2012 yılından beri çok uzun bir “U” süreci içinde olduğu söylenebilir. Eğer salt milli hasıla küçülmesi olarak ele alırsak da Türkiye’nin 3 çeyrek kadar sürecek bir “V” süreci içerisinde olduğu sonucuna varabiliriz. Belki de en doğrusu bugünlerde “U”nun içerisinde bir “V” yaşıyoruz demek olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019