Varlık dağılımında parasal sıkılaştırma ayarlaması gerekecek…

Volkan DÜKKANCIK
Volkan DÜKKANCIK Yatırım Dünyası volkan.dukkancik@dunya.com

Borsa cephesinde yılbaşından beri ulaşılan %25 civarı getiri sonrasında geçen hafta “Borsa’da Stratejileri Güncelleme Zamanı” demiş ve 7300 seviyelerinde Satmak değil Almak için bakıyoruz dediğimiz Stratejimizi 9400 civarı ve üzerinde Almak için değil artık Kar Realize Etmek ve Geride Kalmış Sektör ve Hisselere Rotasyon şeklinde revize ettiğimizin altını çizmiştik. Bir haftada değişen bir durum olmadı.

9400 etrafında zorlanmaya devam ediyor BIST-100 endeksi. Üzerinde son bir hamleyle 9700-9800'e uzanabilecek bir atak mümkün olsa da Stratejik olarak bu hareketi yeni ve ekstra alım için değil; 7600'lerde devreye soktuğumuz yedek akçeleri yerine koymak için değerlendiriyor olacağız. Endeksten bağımsız hisse bazlı, kısa vadeli hareketlere odaklanıyor olacağız bu süreçte. Ekonomi cephesine döndüğümüzde, yerel seçim sonrasına ilişkin TCMB ve ekonomi yönetiminden ekstra sıkılışıma hamleleri iyice yüksek sele dile getirilmeye başlandı.

2023 Mayıs seçimlerinin ardından yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesiyle ekonomide normlara dönüş süreci başlamış oldu. Yönetimin öncelikli hedefi dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin kararlılıkla sürdürülmesiydi.

Nitekim bu doğrultuda Mayıs seçimlerine %8,5 faiz ile giren TCMB faiz arttırım döngüsünü 36,5 puan artışla %45 seviyesine getirerek şimdilik tamamlamış oldu. Banka bununla birlikte politika faizinin mevcut seviyesinin aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sürdürüleceğinin de altını çizdi.

Hatta yerel seçimler sonrası, miktarsal sıkılaştırma adımlarının da yoğunlaşacağı ve mevcut fazla likiditenin çekilerek enflasyonla mücadele noktasında nicelikle sıkılaştırma adımlarının daha da yoğunlaşması bekleniyor.

Bu da reel ekonomi ve sanayi şirketleri açısından işlerin bir süre daha zorlu gitmeye devam edeceğinin bir göstergesi. Ekonomi yönetimi tarafından yapılan açıklamalar takip edildiğinde de iç talebin dengeleneceği yönünde demeçlerin hemen her fırsatta tekrar edildiği görülüyor.

Sıkılaşma politikalarının iç talep üzerinde baskı yaratabileceği ve önümüzdeki çeyrekte şirket satışlarında ve kar rakamlarında negatif etkisinin hissedilebileceği bir sürece girmiş durumdayız. Mevcut süreçte finansman maliyetlerin yüksek olmasıyla finansmana ulaşmanın zor olduğu bir dönemdeyiz.

Bu kapsamda şirketlerin borçlanmak suretiyle yapacağı harcamalar risk barındırıyor. Şirketlerin yatırımlarında bu nedenle azalma görmemiz kaçınılmaz olacak. Ancak ekonomi yönetiminin özellikle ihracatçı şirketlere sağlayabileceği düşük maliyetli kredi ve yatırım teşvikleri de süreç içerisinde yakından takip edilecek.

Özetle yeni para politikası, ekonomide normlara dönüş senaryosunun en önemli araçlarından biri olarak fiyat istikrarının sağlanması ve piyasalarda öngörülebilirliğin artmasına destek olabileceği için orta uzun vade adına oldukça pozitif ancak iç talepte yaşanabilecek baskılanma ve kısa vadeli yüksek faizle borçlanma ihtiyacı olan şirketler açısından zorlu bir süreçteyiz.

Finansman maliyetlerin yükseldiği mevcut konjonktürde borç/kaynak oranı yüksek şirketlerin negatif etkilenebileceği düşünülebilir. Net nakit pozisyonu güçlü, borçluluk oranı düşük ve mali yapısı sağlam şirketlerin bu süreçte ön planda olacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda temkini elden bırakmadan, “Korumacı ve Fırsatçı” bir yaklaşımda olmamız gerektiğini ve Varlık Dağılımı anlamında bir süre daha portföylerde Sabit Getiriye önemli yer vermeye devam edeceğimizi, bununla birlikte hisse senetleri cephesinde çok daha seçici olmak kaydıyla fırsatları da yakından takip ettiğimizin tekrar altını çizmek isterim.

Bu kapsamda yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar