Yerli yatırımcı döviz bütçesini nasıl ustaca yönetiyor?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

“Duman sadece bal arılarını etkilemez, bal toplayıcıyı da etkiler” der Afrika atasözü. Bölgemiz askeri operasyonlar ve siyasi gerginlikler açısından yerkürenin doruğunda duruyoruz. Kütlesel göç, örgütsel karmaşa ve küresel planlar yanı başımızda gelişirken, ister istemez sürece müdahil oluyoruz. Tüm bu olan bitene rağmen, Merkez Bankası “brüt döviz rezervleri” ni artırıyor. Rezerv yeterliliğimiz güçleniyor. Yeterlilik; brüt rezervleri sıcak parayla, aylık ortalama ithalatla ya da kısa vadeli dış borç yükümlüğüyle karşılaştırır. Hisse, bono, repodan ibaret sıcak para kıyası %30 fazlamızı; aylık ortalama ithalat ölçütü, ortalama 6 aylık ithalatımızla dengede gidiyor. Bu nedenle bu kriterleri takip etmeye gerek yok. Kısa vadeli dış borç yükümlülüğümüzse dalgalanıyor. Rezerv, zaman zaman dış borcun üstünde seyrediyor, zaman zaman da altında.

Grafik salt kısa vadeli borçları ve rezervleri ölçümleyen basit bir oran değildir. Aynı zamanda bu serinin zaman içindeki değişim eğilimine de dikkat ediyor. Kısacası, kritik bir dönemden başlayan karşılaştırma yapmamız gerekiyor. Bu nedenlerle grafik oransaldır. Nisan 2011’i “1” kabul eden bir çalışma yapıyorum. Çünkü 2005-2016 yeterlilik oranı, 2011 Nisan’ından itibaren yüksek kırılım göstermektedir. Nisan 2011-Ağustos 2016 periyodunu 5 farklı dönem olarak incelersek, etkileşimleri daha iyi analiz etmemiz mümkün oluyor.

■ Nisan 2011-Ocak 2012: Kısa vadeli dış borçlar artarken, brüt döviz rezervi düşüyor. Bu dönem TL zayıflıyor. Döviz tevdiat hesapları yatay seyrederken, yurt içi milli gelir artıyor. Yerli yatırımcı TL’deki zayıflamayı geçici bir değişim olarak değerlendiriyor. Mevduatlarını bu yönde sabit tutuyor. Ancak büyürken borçlanmak ve tüketim fitilimizi ateşlemek bir kez daha gerçekleşiyor.

■ Şubat 2012-Mayıs 2013: Bu dönem ne borcu ne de rezervleri göreceli artırıyor.

■ Haziran 2013-Kasım 2014: Borçluluğun yukarı yönde ilk kıpırdandığı dönem olarak ayrışıyoruz. Rezervse kararlı, sabit. TL zayıf ve yatay, döviz mevduat yukarı, büyüme stabil. Yerli yatırımcı TL’deki değerlenmeyi ve büyümedeki ağır aksak seyri, mevduat artışıyla karşılıyor.

■ Aralık 2014-Aralık 2015: FED Mayıs 2013’te faiz artışının küresel düğmesine basıyor. O tarihten bugüne sadece bir kez 25 bps faiz artırıyor. Fakat bekleyişler 2013 II. yarıyılından itibaren hızla borçlanmada faiz artışını satın alıyor. Kısa vadeli artışın uzun vadeli dengeleneceği yönlü beklentiler netleştikçe de, kısa vadeli borçlarımızdaki yük, hızla kısadan uzuna doğru kayıyor. Bu aslında kum kamyonun damperindeki yükün yukarı yönde çıkarken, önden arkaya doğru kayması gibi bir şey. Yokuş, kamyondaki toplam kum yükünü değiştirmiyor. Sadece önden arkaya kaydırıyor. Öte yandan ne döviz mevduata kayış, ne de büyümeye ilişkin bir dinamizmden bahsedebiliyoruz.

■ Ocak 2016-Ağustos 2016: Kısa vadeli borç düşüşü tamamlanıyor. Yatayda kararlı bir seyre oturuyor, brüt döviz rezerviyse artışta... Bu son dönemde Merkez Bankası rezerv artışlarıyla üç şey yapıyor: İlki, rezerv alırken piyasayı TL açısından rahatlatıp büyümeye destek oluyor; ikincisi, bu dönemde çözülüşe başlayan döviz mevduatlarını rezerv alışlarıyla karşılayarak finansal stabilizasyonu sağlıyor; üçüncüsüyse artan jeopolitik endişelerden ve Moody’s’in not düşürme girişiminden sonra, ekonominin koruma marjını artırmayı uygun buluyor. Yerli yatırımcı giriş çıkış zamanlamasında kazandığı ustalıkla dövizden hem para kazanıyor hem de sistemin piyasa yapıcısı gibi davranıyor.

Yine bir Afrika atasözü de söyle diyor: “Aslanlar kendi öykülerini yazmadıkça, avcıların masallarını dinlemek kaçınılmaz oluyor”. Bizim aslanlarımızın öyküleri de adeta destanlaşıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar