Yine faiz tartışması

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Önce şunu belirmek isterim. Bu yazı TCMB’nin faiz kararından önce yazıldı. Dolayısıyla alınan karardan çok işin özüne gireceğiz.

Faiz oranı tartışması sadece Türkiye’de değil ABD’de de var. Tartışmanın odağı aynı, faiz oranı düşürülmeli mi? Türkiye’de bu tartışma, Hükümet, TCMB ve Bankalar etrafında yoğunlaşmakta. ABD’de her işe bulaşma gayreti içinde olan Trump, kısa zamanda bu işten vazgeçti. Anladığımız kadar ile birileri Fed’in bağımsız olduğunu Başkana güçlü şekilde anımsattı.

Türkiye’de her daim Hükümetler, TCMB’ye karışmaya çok heveslidir. Eskiden TCMB Başkan sık sık değiştirilirdi. Bu tavır nedeni ile TCMB’de Başkan değişiklikleri adeta komediye dönmüştü. Bir örnek: 1970’lı yılların sonuna doğru bir TCMB Başkanı IMF ile görüşmek için ABD’de iken, hükümet fırsat bu fırsat diyerek genel kurulu toplamış ve Başkanı değiştirmişti.

Gücü olan merkez bankaları, piyasa tarafından dinlenir

Merkez Bankaları (MB) eğer ulusal para politikası uygulama gücü var ise, aldığı kararları “piyasa” denilen ucube tarafından dinlenir. Eğer böyle bir gücü yok ise MB’nın kredibilitesi de yok demektir. Türkiye’de TCMB aldığı kararlarla piyasaya tam hakim olmasa da hala dinlene bilirlik katsayısı pozitif, yani sınırlı hakimiyet gücü var (bunu söylerken dayanağımız şudur: TCMB aylardır faiz oranını değiştirmiyor, fakat mevduat ve kredi faizleri yükseliyor. Mevduat faiz oranı yüzde 14’den başlıyor).

Faiz bir fiyat ve para -tahvil piyasasında fon arz ve talebi tarafından belirlenir. MB’ları fiyatla oynayarak aslında fon arz ve talebini etkilemeye çalışır. Yani faiz oranını yükselttiğinde fon talebini azaltmak, fon arzını artırmak istiyor demek olur (vice versa). Dolayısıyla bir ülkede faiz oranı yüksek ise analize fon arz ve talebinden başlamak gerekir. Yapalım.

Enflasyon oranının altında bir faiz oranı teklif edilirse mevduat hesabı açar mısınız?

Fon arz edenler tasarruf sahipleridir. Bankaya açtığınız 3 ay vadeli mevduat hesabı finansal sistem açısından fon arzı demektir. Bu noktada yanıt vermeniz gereken kritik soru şu: enflasyon oranının altında bir faiz oranı teklif edilirse mevduat hesabı açar mısınız? Yanıtınız duyar gibiyim, hayır. Yani ülkede enflasyon oranı yaklaşık yüzde 11 iken, yüzde 10 faiz oranından bankada mevduat hesabı açmam diyorsunuz. Haklısınız. Bu durum eğer tüm tasarruf araçları (tahvil, fon vb) için geçerli ise, gidip bir yerde milli içkimizi yudumlamak daha anlamlı olur. Çünkü gelecek ay aynı fiyata bunu yapamayacaksınız. Mevduatı artırmak için reel faiz pozitif olmalı, onun yanında bu tasarrufu yapacak kadar halkın (hanehalkının) ve şirketlerin geliri olmalı. Eğer yoksa Türkiye gibi mevduat yoğunlaşması ortaya çıkar. Az sayıda birey, şirket mevduatın önemli bir kısmına sahip olur.

Faiz oranının belirlenmesinde rol oynayan talep tarafında, para-tahvil piyasasından fon talep edenler bulunmakta. Yani otomobil, konut kredisi talep eden bireyler; işletme, yatırım kredisi talep eden şirketler ve de devlet var (Hazine). Fon arzı artmaz iken, ya da sınırlı artar iken, fon talebi artarsa faiz oranı yükselir. Daha basit bir ifade ile Merkezi Yönetim Bütçesinde açık artıkça (devlet bütçesi) hükümet daha fazla borçlanmak zorunda kalır, bu da faiz oranını yükseltir.

2017’de Türkiye’de bu durum gerçekleşti.

Altın tahvilinn altında yatan neden fon arzını artırmak

Sonuç faiz oranın düşmesi için enflasyon oranı düşmeli ve de tasarruf oranı artmalı ki, fon arzı artsın ve fonun fiyatı aşağı doğru salınsın. TÜİK geçen sen mucize yaratıp tek kalemde Türkiye’de tasarruf oranını yüzde 12’den, yüzde 24’e çıkardı, onunla da kaldı, çünkü bu hesap doğru olsa idi faiz oranı bu düzeyde olmazdı.

Hükümet şimdilerde faiz oranını düşürmek için fon arzını artırmak istiyor.

Altın cinsinde tahvil çıkarmanın altında yatan neden de budur. Bu aralar şunu da yapmaları mümkündür: Türkiye hala borçlanabilir ve borcunu ödeme gücüne sahip bir ülke olduğu için yurt dışından daha fazla borçlanıp fon arzını artırabilir. Bu durumda Hazine hem döviz kuru, hem faiz oranı riskini artırmış olur.
Bu riskte sonuçta halkın üstünde kalır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019