Kriz sürecinde önlemler

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

 

Küresel krizin ardından gelişmiş merkez ülkeleri, biraz zor ve gecikmeli de olsa, toparlanmaya başladılar. Buna karşılık kriz çıkışında hızla toparlandığı gözlenen gelişmekte olan çevre ülkeleri, ilk hamlenin ardından, durakladılar ve giderek zor koşulların içine sürüklendiler. Gelişmekte olan ülkeler krizin ardından yakaladıkları büyüme temposunu çabuk kaybettiler ve hemen ardından da ciddi bir kaynak sorununun içine sürüklendiler. Belki hepsi için aynı şeyleri söylemek doğru olmaz ama pek çoğunda ulusal ekonomide yaratılan yatırılabilir kaynakların (tasarruf) istenen (hedefl enen) büyüme hızının yakalanmasında yetersiz kalması sorunun kaynağını oluşturuyor. Hedefl enen (istenen) hıza ulaşabilmek için bu ülkeler dış kaynak kullanıyorlar. Dünya ekonomisinde dış kaynak akışı (sermaye akımı) büyüyünce bu ülkelere gelen sermaye de artıyor ve bunlar yüksek hızlarda büyüme imkanı elde ediyor. Aslında gelişmekte olan ülkelerde daha sermayenin giriş evresinde sorunlu bir süreç başlıyor. Artan sermaye girişi büyümeyi hızlandırıyor ama bu süreçte döviz girişi nedeniyle yükselen döviz arzı ulusal paranın aşırı değerlenmesine yol açıyor. Bu da dış ticaret ve ödeme dengesi açıkları yaratarak sonun başlangıcının tetiğini çekiyor. Sermaye girişinin ilk etkisi olumlu. Büyüme beslenip, hızlanıyor. İstihdam artıyor. Görece iyimser bir iklim yaratılıyor. Bu ortamda sermaye girişinin yarattığı sorunlar göz ardı ediliyor.

888.jpg

Sermaye girişi, şu veya bu nedenle, azalmaya, kaynak imkanları tersine dönmeye başlayınca başlangıçta tohumları atılmış sorunlar bütün haşmetiyle ortaya çıkıyor, ekonominin gidişatı üzerinde etkili olmaya başlıyor. Bazı durumlarda bu süreç krizle sonlanıyor. Bugünlerde de böyle bir süreç yaşanıyor. 2002-2008 yılları arasında gelişmiş ülkelerin ekonomilerini canlandırmak, büyümeyi hızlandırmak amacıyla uyguladıkları düşük faiz-bol para politikası uluslararası sermaye hacmini birkaç kat arttırdı. Gelişmekte olan ülkeler bundan yararlandılar, artan sermaye girişi ile birlikte görece daha hızlı büyüdüler. Bu süreç gelişmiş ülkelerde büyümenin hızlandığına ilişkin sinyallerin ortaya çıkıp, büyüme desteğine ihtiyacın azaldığı noktaya kadar sürdü. Geçtiğimiz yılın mayıs ayında sürece nokta kondu. Bol para-düşük faiz politikasının şampiyonu (ABD) likiditeyi azaltmaya başlayacağını ilan etti. Bu noktadan itibaren gelişmekte olan ülkelerde sermaye girişlerinin tersine döneceği beklentisi oluştu, ciddi bir çalkantı başladı. Risk primleri yükseldi. Sermaye girişleri yavaşladı, sermaye çıkışları hızlandı. Faiz oranları yükseldi. Daralan döviz arzı ve artan döviz talebi dövizin fiyatını (döviz kuru) yukarıya itti, ulusal paralar hızla değer kaybetti. Artan belirsizlik ve artan risk algısı büyüme ufk unun kaybolmasına neden oldu. Yeni bir kriz beklentisi doğdu. Bu koşullara sürüklenen gelişmekte olan ülkeler süreci kontrol altına almak, olumsuz gelişmelerin ulusal ekonomiye hasar vermesini engellemek ya da en azından hasarı düşük düzeyde tutmak için önlem arayışları gündeme geldi. Eski defterler açıldı. Sermaye girişinin daraldığı, sermaye çıkışlarının hızlandığı durumlarda ulusal otoritelerin hangi önlemlere başvurulabileceği araştırılmaya başlandı. Bu bağlamda dört önlemin söz konusu olabileceği anlaşılıyor. Bunlardan birisi faiz oranlarını yükseltmek olabilir. Ulusal paranın değerini düşürmek ikinci bir önlem olarak sayılabilir. Mevcut döviz rezervlerini kullanmak, yani döviz satarak döviz piyasasına arz yönlü müdahalede bulunmak da bu koşullarda kullanılacak bir önlemdir. Sermaye hareketlerine kısıt koyarak, yani döviz giriş-çıkışına doğrudan müdahale ederek kur ve faizi kontrol altına almaya çalışmak da yapılabileceklerden birisidir. Bu dört önlem bundan önce defalarca kullanılmış, etkileri ve sonuçlarının ne olabileceği az çok bilinen iktisat politikası önlemleri. Tabii, dördünün de eş anlı olarak kullanılması söz konusu değil. Ayrıca bu önlemlerin sürece getireceği olumlu katkıların yanı sıra bazı olumsuz yan etkileri de var. Dahası, tüm gelişmekte olan ülkelerde, tek beden konfeksiyon ürünü gibi kullanılabilecekleri de oldukça kuşkulu. Anlayacağınız, bu önlem meselesi biraz karışık. Üzerinde biraz daha konuşmayı gerektiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018