Rusya dış ticaretimiz ve siyasal buhranın yaratabileceği dehşet...

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Türkiye Rusya ile dış ticaretini gaz alımına bağlı barter ticaretiyle Sovyetler Birliği döneminde Özal’ın girişimiyle 1980’lerin sonunda  geliştirdi. Bu barter ticareti sırasında gaz alırken, mal ve taahhüt hizmetleri ihracında  önemli bir imkan ortaya çıktı. Sovyetler'in 1990’larda dağılmasının ardından bu erken barter ilişkisi Türkiye’nin Rusya ve dağılan Sovyetler Birliği ülkelerinde hem dış ticarette hem de taahhüt işlerinde Batılı ülkelere göre öncelik almasını sağladı. Rusya ile hem resmi dış ticaretimizde, hem bavul ticaretinde, hem turizm hem de Türk firmalarının Rusya’da gerçekleştirdikleri müteahhitlik hizmetlerinde önemli sonuçlara ulaşıldı. 1989-2014 yılları arasında Türk müteahhitleri Rusya’da  52 milyar dolarlık toplam 1566 proje gerçekleştirdiler. 

Türkiye Rusya dış ticareti de son 15 yılda büyük artış gösterdi. 1999 yılında ihracatımız 588 milyon, ithalatımız 2 milyar 374 milyon dolar  ve dış ticaretimiz 2 milyar 962 milyon dolarken, 2014 yılında ihracatımız 5 milyar 943 milyon dolara, ithalatımız 25 milyar 288 milyon dolara, dış ticaretimiz 31 milyar 231 milyon dolar büyüklüğüne ulaştı.

Rusya’dan ithalatımızda en önemli payı birinci enerji ürünleri petrol ve doğalgaz oluşturuyor. 1990’da enerjide yüzde 49 yerli yüzde 51  dışa bağımlılığımız söz konusu iken  Ak parti iktidara gelirken dışa bağımlılık yüzde 67 seviyesine yükselmişti. Ak parti döneminde son yıllarda  enerjide dışa bağımlılık yüzde 73.5 oranına yükseldi.  2002 yılında 9.2 milyar dolarlık enerji ithalatımız son yıllarda petrol fiyatındaki düşüşe karşın 2014 yılında 55 milyar dolara yükseldi. 49.3 milyar metreküp toplam doğalgaz ithalatımızın yüzde 55’ini, petrol ithalatımızın da yüzde 16’sını Rusya'dan karşılıyoruz. İkincil enerji elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 48.7 seviyesinde Bunların yanı sıra kömür ithalatının yüzde 35’ini Rusya’dan yaparken, Akkuyu’da kurulması planlanan ve bugüne  kadar Rusların 3 milyar yatırım yaptıkları Akkuyu nükleer santralında da yüzde 100 Rusya bağımlılığımız söz konusu. Biz Rusya’dan iki hattan günlük 90 milyon metreküp doğalgaz alıyoruz. Bunun 48 milyon metreküpünü Mavi Akım hattından, 42 milyon metreküpünü Trakya'daki batı hattından alıyoruz. Bunun dışında 19 milyon metreküp Azerbaycan’dan ve 29 milyon metreküpte İran’dan alımımız söz konusu.

Bu aşırı enerjide dışa ve Rusya’ya bağımlılığımıza yıllardır karşı çıkan, enerji uzmanı Necdet Pamir’e “Biz Rusya’dan doğalgaz alımını kesersek ya da siyasal tırmanma nedeniyle Ruslar bize doğalgaz vermekten vazgeçerse ne olur? Başka yerlerden hemen ikame edebilir miyiz?” diye sordum.

Pamir, şu yanıtı verdi: “İran ve Azarbeycan'dan bu durumda ortaya çıkacak günlük 90 milyon metreküp ihtiyacımızı hiçbir şekilde karşılayamayız. Gemilerden spot alımlarda yetersiz kalır. Doğalgaz kullanan sanayi tesislerinde kesinti yapılır üretim  durur. Ardından elektrik üretimi  yapılamaz konutlarda ısınma sorunu gündeme gelir.”

Siyasal gerginlik Rusya’dan doğalgaz alımını sonlandırırsa, doğacak “dehşeti” konunun uzmanından öğrenmiş oldum. Bu aklıma birkaç gün önceki Rusya Genelkurmay Başkanı Yeresimov’un tehdit sözlerini getirdi: “Biz ,Suriye’ye Tayyip Erdoğan’ın evinin yatak odasını vuracak füzeler verdik.”

Bütün bunlar, dış politikamızda “sözel kahramanlığın değil, aklı-selimin ve suhuletli daşünmenin hakim olmasının gerektiğini” ortaya koyuyor. Soyadının Sinirlioğlu olmasına karşılık, Demirel’e danışmanlık döneminden bu yana tanıyıp, izlediğim Dışişleri Bakanımız Feridun Sinirlioğlu, her zaman müzakereci ve çözüm üretici bir diplomattır. Devreye girip Rusya ile tırmanan gerginliği diplomatik yolla çözüp, doğabilecek sorunların önüne geçmesini dilemek, “Kış soğunda donmamız ve fabrikalarımızda üretimin durmasının olasılığını” ortadan kaldıracaktır.

..................Hain teröre karşı inadına birlik inadına barış...........

Hafta sonunda, Ankara'da düzenlenecek barış mitingi öncesinde Cumhuriyet tarihimizin en kanlı saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Bu hain terör saldırısına karşı inadına birlik içersinde, dayanışma içersinde olarak,  inadına birlik, inadına barış demeye devam etmeliyiz.Bizi Ortadoğu batağına sürüklemek isteyenlere, hain terör ve terör odaklarına verebileceğimiz en güçlü ve doğru cevap budur.  Bu hain saldırıda ölenlere Tanrı'dan rahmet yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar dilerim.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar