Zamanla değişen denge reel faiz oranı

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Denge kur ve denge faiz kavramları anlamlı mı? Hiç metodoloji tartışmasına girmeden “denge” kavramının önemli olduğunu söyleyebiliriz. Hesaplanan bir denge fiyata sürekli olarak yakınsayan bir patika izlemek manasına gelmez. Dengeye ulaşılınca şok olmazsa o fiyatın komşuluğunda kalınacaktır anlamına da gelmeyebilir. Fakat önemlidir; bir uzun dönem çapasıdır. 

Fed gecelik faizi için bizzat Fed tarafından 2012-13 yıllarında açıklanan yön gösterici tahminler faiz artırılmaya bir kez başlanınca, tıpkı Lehman öncesi dönemde olduğu gibi, arka arkaya artırımlarla yüzde 4’ün üzerine çıkılacağı ve 10 yıllık ABD tahvil faizinin de 4-5 aralığında dengeleneceği şeklindeydi. Bu öngörüler geçmişte kaldı. Şimdi yüzde 2’yi bile bulmayacak bir Fed faizinden bahsediyoruz, ki bu da reel faizi sıfır civarında tahmin etmeyi içeriyor.

Nitekim dünyadaki kredi fiyatlamalarını etkileyecek 10 yıllıklar için de olsa olsa 50 baz puan kadar artış öngörülüyor. 

Bunun nedenleri var. Önce temel reel değişkenlerle ilgili olanlarına bakalım. Tüketim veya doğrudan GSYH büyüme oranlarına bağlıdır. Çok daha düşük reel büyüme hızı öngördüğünüz zaman reel faiz de o hızın biraz altında tahmin edilebileceği için haliyle beklenen faiz düşer. Reel faizi sıfır civarında tahmin ediyorsanız ve bu tahmin doğruysa/tutarlıysa, ancak çok düşük reel faizle destekleyebileceğiniz bir (bizzat kendisi de düşük) büyüme hızından bahsediyorsunuzdur. Enflasyonun beklediğiniz kadar yükselmeyeceğini varsaydığımız anda da yükselmeyebilir çünkü emtia fiyatları ve büyüme motoru olabilecek ülkelerin yavaşlaması, onca parasal genişlemeye rağmen artmayan enflasyonun önümüzdeki birkaç yılda da artamayabileceğini düşündürüyor- beklenen reel faiziniz beklenen büyüme hızınızın biraz altına yapışır. Taylor’un yıllar önce yüzde 2,2 GSYH artışına yüzde 2 reel faizi bitiştirmesi gibi. 

Sonra dünyadaki türev ürün hacminin dünya GSYH’ sının 10 katına yakın oluşu ve ABD’de hisse senetlerinin tarihi olarak çok yüksek çarpanlara –çöküş öncesi çarpanlar- ulaştığı verisine bakılabilir. Bir varlık balonu oluşmuş veya oluşmakta ise, para politikası daha fazla şişmeye izin veremez. Fakat aniden çöküşe de yol açamaz. Türevlerin de yüzmesi gerektiği için faizler çok fazla ve çok hızlı artmamalıdır.

Muhtemelen buradayız. 

Peki bu durumun ima ettiği nedir? Çok düşük sermaye birikimi oranları, düşük tüketim ve büyüme oranları bize gelişmiş kapitalizmin bir “durağan duruma” –zorunlu olarak “denge” değil- gittiğini mi gösteriyor? Alternatif bir yorum daha olabilir. Düşük “denge” reel faizi ima eden reel ve nominal varlık fiyatlamaları uzunca bir kuluçka döneminin sonunda –5 ila 10 yıl?- yeni bir teknolojik dalganın ekonomik açıdan rasyonel hale gelebileceğini bildiriyor da olabilir. Aydınlanma sonrası –dünyanın bazı bölgelerinde, bazı tuhaf insanların verdikleri zararın da etkisiyle, ısrarla ve hala ıskalanan bilim ve onu oluşturan episteme- inanılmaz hızla ilerleyen bilim, tıp, teknoloji, düşünme araçları üretimi bu tür bir dalgayı hazırladı. Sorun fiyatlamada ve talep yaratabilmekte. 

Dolayısıyla, faiz zamanın bir fonksiyonu olarak değişiyor. 1970’lerin değil, 1990’ların faizleri de artık geri gelmeyecek. Ve yakın gelecekte muhtemelen gelişmiş kapitalizmlerin düşük reel faiz ihtiyaçları baki kalacak. Fakat bu, “ıskalamakta” ısrarlı ülkelerde, diğer şeyler gibi, faizin de başka ülkelerle aynı zamanda değişeceği anlamına gelmiyor. Nedenler farklı; sonuçta da “ortalama faiz farkını koruyan” bir artış patikası postüle etmek çok da anlamlı olmayabilir. Fed kımıldamadan da her şey olup bitebiliyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019