AİHM: Vergi mahkemesi ceza mahkemesinin beraat kararını dikkate almalıdır!

Geçtiğimiz hafta, Avrupa İnsan Hak­ları Mahkemesi (AİHM) Türkiye’yi de ilgilendiren çok önemli bir karar verdi: Vergi idaresinin kestiği cezaları inceleyen idare-vergi mahkemeleri, aynı eylemle il­gili ceza mahkemesinin kesinleşmiş be­raat kararını yok sayamaz.

Aksi tutum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) md. 6/2’deki masumiyet karinesini ihlal eder (Aroutsidis v. Yunanistan, başvuru no. 47604/13, t.20.05.2025).

Olayın özeti

Vergi idaresi, bir vergi mükellefi hakkın­da KDV bakımından vergi incelemesi yap­tı. Sonuçta, sahte belgeler (akaryakıt ve yağ faturaları, sevk irsaliyeleri) alıp defterleri­ne kaydettiği iddiasıyla mükellefe 2001 ve 2002 yılları için yüksek tutarda idari pa­ra cezası kesti. Mükellef bu para cezalarına karşı idare mahkemesinde dava açtı.

Aynı eylemler nedeniyle savcılık mükel­lef hakkında sahte belge alma ve kaydetme­ye dayalı vergi kaçakçılığı suçundan ceza soruşturması başlattı. Ancak ceza mahke­mesi, belgelerin sahte olmadığına karar ve­rerek sanığı beraat ettirdi. Bu karar kesin­leşti.

İdare mahkemesi ise, belgelerin sahte ol­duğuna hükmederek mükellefin davaları­nı reddetti. Bunun üzerine mükellef temyi­ze giderek, AİHS md.6/2’ye dayanarak, ceza mahkemesindeki beraat kararını delil ola­rak gösterdi. Ancak temyiz mahkemesi, ce­za ve idare yargılamalarının birbirinden bağımsız olduğu ve bu nedenle masumiyet karinesinin bu durumda uygulanamayacağı gerekçesiyle cezaları onadı.

AİHM ne dedi?

AİHM, öncelikle, bir davada hangi huku­ki kuralın uygulanacağına kendisinin karar vereceğini vurgulayarak, AİHS md.6/2’nin uygulanabilirliğine ilişkin temel kuralla­rı koyduğu kararlarına (Allen v. the United Kingdom, Nealon and Hallam v. the United Kingdom) atıfta bulundu. AİHM’e göre, ida­re mahkemesi, başvurucunun sahte belge­leri aldığı ve kaydettiği eylemlerle ilgili ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu; an­cak bu eylemler daha önce ceza mahkeme­sinde incelenmiş ve başvurucu bu suçla­madan kesin olarak beraat etmişti. Dola­yısıyla, Yüksek Mahkeme, idari süreç ceza davasıyla doğrudan bağlantılı olduğundan, burada AİHS md.6/2’nin uygulanabilir ol­duğuna hükmetti.

AİHM’e göre, ceza yargısında kişinin be­raat etmesi veya ceza yargılamasının düşme­si halinde, masumiyet karinesi şunu ge­rektirir:

-kişinin ceza mahkumiyetinin bulun­maması gerçeğine, niteliği ne olursa olsun diğer tüm işlemlerde saygı gösterilmelidir,

-beraat kararının hüküm kısmı, ilgili ki­şinin cezai sorumluluğuna doğrudan veya dolaylı olarak atıfta bulunan her makam ta­rafından dikkate alınmalıdır.

AİHM’e göre, temyiz mahkemesinin mükellefin sahte belge alıp kaydettiği yönündeki değerlendirmesi, ona fiilen ce­zai sorumluluk atfı anlamına gelmek­te ve aynı fiillere ilişkin geçerli bir be­raat kararını göz ardı etmektedir. Bu ne­denle, başvurucunun masumiyet karinesine saygı gösterilmeyerek AİHS (md. 6/2) ihlal edilmiştir.

Türkiye’de tablo

Anayasa Mahkemesi (AYM), “bağlan­tılı fiillerle işlenen vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kabahatlerine ilişki yargılama/ce­zalandırma süreçleri arasında bağlantı ku­rulmasına engel olan kuralın adil yargılan­ma hakkı kapsamındaki güvencelere aykırı­lık oluşturabileceği” gerekçesiyle VUK 367/ son fıkrayı 2021 yılında iptal etmişti (E. 2019/4).

AİHM’in bu son kararı sonrasında, mü­kellefler artık ceza mahkemesindeki bera­at kararını etkili delil olarak ileri sürebilir­ler; ret kararı AYM/AİHM yoluna açık hale gelir. Kanaatimce, bunun tersini de kabul etmek gerekir: vergi kaçakçılığı suçuna yol açan eylemler konusunda (maddi unsur), önce karar veren mahkemenin hükmü diğe­rini bağlamalıdır. Bu hem masumiyet kari­nesinin korunması hem de hukukun bir­liği ilkesi açısından zorunludur.

Yazara Ait Diğer Yazılar