Aşırı beklenti yaratmanın günâhı ve yerli otomobil

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Ülkemizin yönetişiminde beş önemli olguyu dikkate almak gerektiğini çok sık yazıyorum: Birincisi, bu ülkenin iki kültür arasında sınır bekçisi olduğunu unutan, sözün ayarını ona göre yapmayanlar ülke dış politikasında sorun yaratır. İkincisi, bu ülkenin dağılmış bir imparatorluğun "nefret mirasçısı" olduğunu; çevremizdeki birçok ülke insanının geri kalmış olmanın suçunu Osmanlı'nın sırtına yükleyen bir ön yargının yaygın etkisi altında kaldıklarını unutmamalıyız. Üçüncüsü, yapay sınırların ülkemizi "merkezi" konumdan çıkardığını "köprü ülke" haline dönüştürdüğünü; köprülerin değil, merkezlerin zenginlik ürettiğini kavramazsak istemeden "umut tacirliği" yaparız.

Dördüncüsü, çevremizdeki zengin ülkelerin nüfusları azalırken, ülkemizdeki nüfus artışının "korku odağı" yarattığını kavramayan yöneticilerin de ülkemizin yumuşak gücünü kullanma şansını azaltacağını bilmeliyiz. Beşincisi, ideolojik bilinç döneminden kalma tek sesliliği, tek tip düşünceyi istikrar sanan, aykırı ve eleştirel düşünceyle yüzleşmekten uzaklaşmış, o nedenle tartışma metodundan yoksun ve rasyonel bir yönetişimden uzaklaştığımızı düşünmeliyiz.

Fizibilitelerle konuşmak

Çok genel çizgileriyle ülkemiz yönetişiminde gördüğümüz eksiklere bir başka boyut daha eklemeliyiz.İş yaşamı ve iş yerleri, doğal olmaktan çok, belli sonuçları yaratmak için kurulan yapay örgütlerdir. Bu örgütler, doğru ekosistemlerin ağları içinde yer aldıkları sürece başarılı olabilir.

Yazılı ve görsel medyada yapılan tartışma gündemine yeniden oturan yerli otomobil üretimiyle ilgili yenilenmiş zihni modelden yoksun olduğumuzu düşünüyorum. Yerli otomobil projesini tartışanlar," otomobil üreten şirketlerin konsolide olmasının" arka planını netleştirecek bilgi ve belgeler ortaya koymalıdır.Otomotiv üretiminde, konsolidasyon eğilimini etkilerini gerektiği gibi açıklamadan tartışma yapmak, bilerek olmasa da bilmeden gerçekleri kendimizden ve insanımızdan saklama tuzaklarına götürür bizi.

Sektörü yönlendiren bir başka eğilim, "geleneksel otomobil üretimde 600 bin adet/yıl ölçeğinin kritik kapasiteyi oluşturduğu; daha düşük kapasitenin fiyat-maliyet dengesini kuramayacağı" iddiasıdır. Bu iddanın teknik gerekçelerini açıklamayan bir tartışma, projeyi, en büyük gücü oluşturan bilgili ve temas halinde bir halkın desteğinden yoksun bırakır.

Otomobil üretimde, "hafifleştirme, küçülme, hybrid araç, dayanıklı ve kullanılabilir batarya gibi güçlendiren, sürdüren ve verimlilik yenilikleri" piyasada sürdürülebilirliği belirliyor. Bu temel kavramsal çerçevenin içeriklerini açıklamadan, yapılabilir ve yapılamaz olanı netleştiren gerekçeleri üretmeden tartışma yapmak verimsiz bir çaba olacaktır.

Dördüncü eğilim, "teknoloji otomobil tasarımlarında, üretiminde ve kalitesinde homojenlik yarattığı için satış artırmak için marka bağımlılığının" artmasıdır. Marka yaratmadan satış yapmanın zorluğu dikkate alınarak, marka yaratma bedelini somutlaştırmayan bir tartışma da eksiklidir; eksik kalır; eksik ve yanlış bilgiyle de doğru işler yapmak mümkün değildir.

Beşincisi, "platform yapılar otomobilde mülkiyeti farklılaştırıyor; otomobil prestij aracı olmaktan çıkararak pratik kullanım aracı haline getiriyor." Otomobil ticaretinin doğasını değiştiren bu eğilimi enine-boyuna tartışmadan, olası fırsat ve tehditlerini analiz etmeden karar üretmek anlamlı ve değerli sonuçlar üretmez.

Eğilimlerin altıncısı, "üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim 'yan sanayi ile tam sanayi' ilişkilerini değiştiriyor; üretimin mekan örgütlenmesi farklılaşıyor; fabrika düzeni değişiyor.Özellikle CNC tezgahlarının üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim alanına girmesi ana akım üretimi değiştiriyor." Üç boyutlu baskı ve eklemeli üretimin otomobil üretimde yakın gelecekteki etkilerini hesaba katmayan bir proje tartışması anlamlı sonuçlara götürmez.

Üzerinde düşünülmesi gereken eğilimlerden bir diğeri de, "platform yapıların talep-odaklı ölçek yaratması, ağlarda yer alma ve karşılıklı etkileşimle satış artırmanın" baskın hale gelmesidir. Ürün-hattı yapılarının ve geleneksel değer yaratma zincirinin, platform yapıların oluşturduğu yeni değer yaratma zincirine dönüşmesinin olası etkilerini analiz etmeden otomobil üretimine kalkışırsak kaynaklarımızı israf edebiliriz.

Dikkat etmemiz gereken sekizinci eğilim, "iç pazarın yüzde 80'ini karşılamak mümkün olsa rekabet edebilir ölçek yaratabileceğimiz" bakışıdır. Korumacı eğilimlerin ülkemize böylesi bir olanak sağlayacağı düşünülse bile ülke ekonomisinin bütününde yaratacağı "fayda/maliyet analizini" net olarak yapmış, tartışma gündemine taşımış olmamız gerekir.

Daha da artırabiliriz ama bizim paylaşmak istediğimiz dokuzuncusu ve son eğilim, "yeni nesil otomobilin örneğin batarya gibi herhangi bir kritik parçanın geliştirilmesi ile pazarda yer edinilebilme" fırsatıdır. Tartışmaları, ülkemizin doğal kaynaklarına dayalı bir kritik parça üreterek "kaldıraç etkisi yaratma stratejisi" üzerine kurgulamalıyız.

Zihni modelimiz önemli

Bu yazı içeriğinde başlıklar halinde sıralanan eğilimlere başkalarını ekleyebiliriz. Varsayımlarımızı sorgulayarak fizibilite verileriyle güçlendirilen bir "zihni modele" şiddetle ihtiyacımız var. Böyle bir zihni model ve onun arka planını oluşturan fizibilite çalışmaları olmadan "indirgemeci bir mantıkla" sürecin bir yanına abanarak tartışmalar yapmak "aşırı beklenti yaratır" ama etkin ve verimli sonuçlar üretmez.

Aşırı beklenti yaratarak, topal bir bilinç oluşturursak, bilgili ve temas halinde bir halk oluşumunu da engelleriz. "Azınlıklar ne denli yetenekli olursa olsun, kitle desteğini almadan başarılı olamazlar." Yerli otomobilde doğru bir strateji bilgili ve temas halinde bir halk enerjisini de kapsamalı.

İçtenlikle ve alıcı bir ruhla yerli otomobil üretmenin bütün yönlerini tartışalım.Hem kendimize, hem de projeye saygılı davranmış oluruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar