Avrupa Birliği bankaları düzene koyuyor

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

 

Avrupa Birliği Aralık ayından bu yana bankacılık sektörünü düzene koymak için iki önemli adım attı. İlk adım kurumsal yapılanmaya ilişkin. Geçen ay Avrupa Birliği Maliye Bakanlarının yaptıkları toplantı sonrası açıklanan karara göre; Euro alanındaki ülkelerin büyük bankaları artık doğrudan Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) gözetimi altına girecek. Bu karar şimdilik Euro alanında, daha sonra Avrupa Birliği'nin tamamında bankacılık birliği açısından önemli bir düzenleme demek. Karar gereğince yürürlüğe girecek olan kurallar hayata geçirildiğinde, AB'deki bankaların baş denetçisi artık ECB olacak. Buna göre aktif büyüklüğü 30 milyar Euro'nun üzerinde olan bankalar ECB denetimine giriyor. ECB Euro alanında var olan düzenlemelere uymayan bankaları kapatabilecek. Yine bir banka zora düşerse AB fonları ile bankanın kurtarılıp, kurtarılmayacağına da ECB karar verecek.
 
AB'nin aldığı bu karara tek muhalif olan ülke İngiltere. Onlar da ellerinde tuttukları gücü kaybetmek istemiyorlar. Ancak Almanya ve Fransa'nın ortak noktada buluşmuş olmaları kararların uygulanması için güçlü ve yeterli bir destek olarak görülebilir. Alınan kararın nasıl uygulanacağı şu anda belirli değil. Özellikle ECB'nin bankalara hangi aşamada müdahale edeceği şu an da en kritik sorun olarak gözüküyor. Fakat bunlar çözümlenebilecek sorunlar.
 
Bankalara ilişkin ikinci önemli karar ise bu hafta alındı. Basel komitesi ile ortak alınan karar ile AB'deki bankaların Basel kurallarına tam uyumu gevşetildi. Alınan karar ile AB bankaları Basel III'ün getireceği likidite kısıtlamalarına 2015'e kadar değil, 2019'a kadar uyum gösterecekler. Böylece bankalar halen aktiflerinde yer alan likit değerler ile nakde dönüştürülmeye hazır (satılmaya hazır) menkul kıymetleri daha rahat kullanabilecekler. 
 
Tüm bu önlemlerin 2013 yılında bankacılık sisteminde dolayısıyla AB ekonomilerinde kısmi bir rahatlama sağlaması bekleniyor. Eğer Basel'e ilişkin düzenleme olmasa idi, AB bankalara 2013'de daha fazla kaynak aktarmak zorunda kalacaktı. Bu da AB vatandaşlarının ödediği vergilerin bir kısmının daha bankalarca yutulması demek olacağından, Fransa'nın sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande ile önümüzdeki sonbahar seçime gidecek olan Almanya'da, Başbakan Angela Merkel için de istenmeyen bir durum ortaya çıkacaktı. Dolayısıyla kararlar AB'nin iki güçlü ülkesini de rahatlattı. 
 
AB bankaları düzene koymaya çalışıyor, fakat hala bu krizin yaratıcısı bankalara krizin bedelini ödetecek bir harekette bulunmuyor. Bırakalım bu konuda harekete geçmeyi, hiç olmazsa bankaların 1980 sonrası kurdukları finansal serbestleşme sistemine karşı güçlü bir çıkışta bile bulunmuyor. Halbuki görünen köy kılavuz istemiyor. Finansal serbestleşmeyi tam uygulayan ülkelerde  (ister gelişmiş, ister yükselen, ister gelişmekte olan ülke olsun) ortaya çıkan en önemli sonuç kamu, reel sektördeki firmalar ve hanehalkı borçlanmasını artması, tasarruf oranlarının düşmesi oldu. Bu üç kesimde borç stokunun büyüklüğü nedeni ile adeta bankaların oyuncağı oldular. Peki neden hükümetler bu sonucu görmezden geliyorlar? 
Galiba bankalar sadece finansal güç değil, aynı zamanda siyasal bir aktör haline geldiler ki, aynı oyunu oynamaya/oynatmaya devam ediyorlar.   
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019