Bir şikâyet

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Biliyorsunuz Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ-World Trade Organisation) diye bir örgüt var. Bu örgüt 1994 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması'nın (General Agreement on Tariffs and Trade) yerini alan 29 ayrı çok taraflı hukuki belge-anlaşmayı ve 25 Bakanlar Bildirisini kapsayan Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması ile kurulmuştur. Bizim dış işleri bakanlığımızın Web sayfasında örgüt için ‘Çok taraflı ticaret sisteminin yasal ve kurumsal temeli olan DTÖ, 1 Ocak 1995 tarihinde resmen faaliyete geçmiştir’ deniliyor.

Aynı sayfada DTÖ için ‘uluslararası ticaret sisteminin temel organı olduğunu ispatlamış’ denilerek DTÖ’nün uluslararası ticaret sistemi nedir? ne yapılabilir? ne yapılamaz? Kimin anlaşmaları ihlal ettiği nereden anlaşılır? Anlaşılınca ne yapılır? Gibi konularda tanımlama ve düzenleme yapma yetkisi de teyit ediliyor. Yani DTÖ’nün uluslararası ticaretin yönünün belirlenmesi için bir forum oluşturmak, üye ülkelerin ticari sorunlarını tek taraflı önlemlere başvurmadan çözümleyebileceği bir yer sağlamak ve gelişmekte olan ülkelerin çok taraflı ticaret sistemi ile bütünleşmesine aracılık ve yardım etmek amacıyla anlaşmaları takip etme işlevi var. Üyeler arasındaki ticari sorunların halli önemli bir görev. Dış işleri bakanlığımız DTÖ için üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü konusundaki kararlılığı ile üye ülkelere güven vermiştir diyor.
Ticari sorunlar DTÖ’nün web sayfasında sıralanan ilkelerin ihlali olarak tanımlanmış. Bu ilkeler şunlar:

1) Ayrımcılık yapmamak: Ülkeler ticaret ortakları, kendi ürünleriyle yabancı ürünler, hizmetler veya yabancı uyruklular arasında ayırımcılık yapmamalıdır;

2) Açıklık: Serbest ticarete engel olacak gümrük vergiler, ithal kotaları gibi şeylerin azaltılması serbest ticareti teşvik edeceğinden ülkeler bu tür politikalar izlemelidirler;

3) Transparan ve öngörülebilir: Yabancı şirketler, yatırımcılar ve hükümetler ticareti engelleyen önlemlerin keyfi bir şekilde alınmayacağına emin olmalıdırlar;

4) Rekabete olanak sağlamak: İhracat destekleri, damping gibi haksız rekabet girişimlerinde bulunulmamalıdır;

5) Kalkınmakta olan ülkelerden yana: DTÖ üyelerinin %75’ini oluşturan kalkınmakta olan ülkelere yararlı olacak önlemler alınmalıdır;

6) Çevrenin korunması: DTÖ üyeleri sadece çevre korumacılığı ile değil kamu sağlığı, hayvan sağlığı ve nebat sağlığı ile ilgilenmeli ancak bu konuda alınan tedbirler gizli korumacılık haline getirilmemelidir.

Kısacası, DTÖ, üye ülkelerin ulusal ticaret politikalarını, bu ilkeler ışığında izleyerek olanak ölçüsünde uluslararası ticaret düzeni ülkelerin birbirlerine haksız rekabet yoluyla üstünlük sağlamalarına mani olmak niyetiyle kurulmuştur. Bu cümlede bir sürü tanımlanması gereken kavram var. Mesela ticaret düzeni, mesela haksız rekabet, mesela üstünlük sağlamak, mesela mani olmak. İddia edilen sebep sonuç ilişkileri de açıklanmak gerekiyor. Mesela, ülkelerin birbirlerine üstünlük sağlamasının nedeni haksız rekabet mi yoksa birbirlerine zaten üstünlük sağlamış ülkeler haksız rekabet mi yapıyorlar? Zaten DTÖ tüm bu soruların cevaplarını bulmak üzere kurulmuş. Şimdi bu “Nereden esti de bize anlatıyorsun?” diye soruyorsanız izah edeyim.
Avrupa Birliği (AB) temsilcileri 2 Nisan 2019 tarihinde DTÖ aracılığı ile Türk Hükümeti’yle görüşme talebinde bulundular. Şöyle diyorlar: “Üstlerim ecza ürünlerinin (farmasötikal) üretimi, ithalatı ve pazarlaması ile ilgili olarak Anlaşmazlıkların Halli Hakkındaki Kurallar ve Prosedürler’in 1. ve 4. maddeleri; 1994 tarihli Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT 1994) XXII:1; Ticaretle Bağlantılı Yatırım Tedbirleri Anlaşması’nın (TRIMS) 8 maddesi; Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması’nın (TRIPS) 64. maddesi; Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Hakkında Anlaşma’nın (ASCM) 4.1 maddesi çerçevesinde Türk Hükümeti’yle görüşme talebinde bulunmamızı talep ettiler.”

Bu görüşme talebinde bulunmak hani bir süre görmediğin bir arkadaşına “Ne haber? Bir ara görüşelim” cinsinden bir görüşme talebi değil. Bu “Aramızda bir anlaşmazlık var oturup konuşalım. Halledemezsek bunun tatsız sonuçları olacak” şeklinde bir taleptir.

Avrupa Birliği’nin dediği özetle şu: “Sayın DTÖ yetkilileri: Türk hükümeti ecza ürünlerinin üretimi, ithalatı ve pazarlaması konularında DTÖ anlaşmalarını ihlal ederek rekabeti önlüyor, fikri mülkiyet haklarını takmıyor, kendi firmalarına AB firmaları karşısında haksız rekabet üstünlüğü sağlıyor. Şikayetçiyiz”

Peki bu ne demek? Bu şu demek. Türk Hükümeti öyle şeyler yapmış ki AB bunu serbest ticaretin ihlali sayıyor. Peki ne yapmış Türk hükümeti. AB şöyle diyor: Türk Hükümeti:

1) Türkiye’de tüketilen ecza ürünlerinin Türkiye içinde üretilmesini istiyor;

2) Buna ek olarak ecza ürünlerinin üretim teknolojisinin de transferini istiyor;

3) Türkiye içinde üretilmeye başlayan ecza ürünlerinin ithalatını durduruyor;

4) Tercihler Türkiye içinde üretilen ecza ürünleri lehine ve ithal ürünler aleyhinde kullanılıyor.

Şimdi Türk olup da Türk Hükümeti “halt ediyor” diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Bu tür koşulları Çin Hükümeti de dayatıyor. Dayatıyor ama onları da şikayet ediyorlar. Çoğu kez yabancı şirketler Çin içinde imalat zorlamasına pek itiraz dahi etmiyor çünkü Çin pazarı yatırımı her türlü karlı kılacak büyüklükte. Bize gelince Çin kadar büyük değiliz. Üstelik DTÖ anlaşmalarında ıslak imzalarımız daha kurumadı.

Şikayetin 1. maddesine ilişkin iddiada şöyle deniliyor: Türk Hükümeti Türkiye içinde üretilmeyen ecza ürünlerinin bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmesini engelliyor. Anlaşılan Türk Hükümeti eğer ecza ürünü Türkiye içinde üretilmemişse SGK’nın bu ürünün parasını ödememesi için bir takım girişimlerde bulunmuş. Bu şekilde Türk Hükümeti dışarıda üretilen ecza ürünlerinin ithalatını engelliyor denmesin diye uyanıklık etmiş. Gelgelelim AB’ye göre SGK’nın bu ürünlerin bedellerini ödememesi de aynı kapıya çıkıyor.

Bu bağlamda AB şöyle diyor: Türk Hükümeti yabancı imalatçılardan ürünlerini Türkiye içinde üreteceklerine dair bir vaat istiyor. Böyle bir vaadin verilmemesi veya Türk makamlarınca kabul edilmemesi veya tutulamaması halinde ise eczanelerin hastalara sattıkları ilgili ecza ürünlerini sosyal sigortalar (SGK) listesinden çıkarıyor. Türkiye içinde satılan ecza ürünlerinin büyük bir kısmı SGK tarafından finanse ediliyor. Bu nedenle SGK listesinden çıkarılan ecza ürünlerinin Türk pazarında rekabetçi gücü ciddi şekilde zarar görüyor. AB 1. maddeyle ilgili iddialarına devam ediyor ve diyor ki: Türk hükümetinin yabancı imalatçılardan ‘lokalizasyon’ denilen Türkiye içinde üretme vaatlerinin şartları üreticiden üreticiye değişmekle kalmıyor, bu şartlar şeffaf bir şekilde de ayarlanmıyor.

Tüm bu iddialar sadece birinci madde yani Türk Hükümeti’nin Türkiye’de tüketilen ecza ürünlerinin Türkiye içinde üretilmesini istemesiyle ilgili. Daha üç madde var. AB birinci maddeyi irdelerken bakın nelere değiniyor:

1) Ayrımcılık yapılıyor;

2) Kurallar şeffaf ve öngörülebilir şekilde konmuyor.

Yani DTÖ’nün altı ilkesinden en az iki tanesinin çiğnendiği ileri sürülüyor. İkinci maddeye göre Türk hükümeti lokalizasyon vaadi talebinin bir parçası veya ona bağlı olarak Türkiye’ye ecza ürünleri satmak isteyen yabancı şirketlerden yerli bir üreticiye patent hakları dahil teknoloji transferi yapmasını da istiyor. Bu talebin de üreticiden üreticiye değiştiği söyleniyor. Üçüncü maddede ecza ürünlerinin Türkiye içinde üretilmesi halinde bu tür ürünlerin dışarıdan ithaline engel olunduğu ileri sürülüyor. Yani, Türk Hükümeti’nin bir ithal ikamesi politikası izliyormuş iddiası var. Son maddede ithal edilen ecza ürünleri SGK listelerinden çıkartılmamış olsa bile, Türk yetkililer lokalizasyon taleplerine bağlı olarak yerli ecza ürünlerine başvuruların cevaplandırılması, fiyatlandırma ve lisans verilmesi politika ve süreçlerinde şeffaf olmayan bir şekilde öncelik vererek ayırımcılık yapıyor deniliyor.

Sizin anlayacağınız Avrupa Birliği Türkiye’yi ecza ürünleri konusunda DTÖ’nün hemen tüm ilkelerini ihlal ederek korumacılık yaptığı şeklinde yine DTÖ nezdinde suçluyor. Eğer bu ‘ihtilaf halledilemezse’ ve DTÖ AB’yi haklı görürse AB de karşı tedbirler alarak Türkiye’nin ihracatına engel koyabilir. İlaçlarınızı almayı ihmal etmeyin ve..
Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019