BP toplantısının düşündürdükleri

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Benim politik ilgilerim 1950’li yılların sonlarında canlandı. Niksar Ortaokulu’nda okurken Cumhuriyet gazetesini izlerdim; Tokat’ta Gazi Osman Paşa Lisesi yıllarında ise YÖN dergisini satır satır okuyanlardandım. Edebiyat ilgimizin odağında Varlık dergisi vardı. İyi ki o yolu seçmişim; bugün hayata yeniden başlasam aynı yolu izler; çeşitliliğin, çok sesliliğin, çok kültürlülüğün yarattığı dayanıklılığın arkasında durmaya çaba gösterirdim.

Yelda Şumnulu’yu gazeteciliğe başladığı günlerden beri tanırım. Telefonda BP Küresel Rafinaj ve Pazarlama Grubu CEO’su Tufan Erginbilgiç’in 8 Mart 2019’da yapacağı toplantıya katılmamı isteyince; zihnim geçmişin izini sürdü: İstanbul sokaklarında çokuluslu şirketleri heyecanla protesto ettiğimiz günleri anımsadım; Hawking’in, “Gerçeklik diye bir şey yoktur; zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni modelinizin varsayımlarını değiştirirseniz, gerçeklilikleriniz de değişir…” uyarısı üzerinde bir kez daha düşündüm.

BP ve Coca-Cola’yı yöneten insanlarımız

“Çarşı her şeye karşı” toptancı anlayışını benimsediğimiz günlerden; kişileri ve kurumları kim olduklarına göre değil, ne yaptıklarına göre irdeleme noktasına erişinceye kadar yaptığımız hatalarla yüzleşmeye çalıştım. “Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk, kendi içimize yaptığımızdır” ilkesinin Prof. Dr. Orhan Kurmuş’un doktora tezini özene bezene okuduğumda anlamış, emperyalizm algılarımızdaki boşluklarının farkına varmış, toptancı anlayışın sakıncalarını değişik olgularda test etmiştim. BP toplantısına giderken, 107 yıldır ülkemde varlığını sürdüren bir kuruluşun kimin olduğunu değil, ne yaptığını sorgulamanın önemini kendime anımsattım.

Benim büyük dedem bir buçuk asır öncesinde Gürcistan’dan gelmişti; ben Gürcü dilini bile bilmiyordum; ama atalarımın köklerinin bulundukları topraklara her zaman ilgi duymuştum; Gürcistan’ın en zor günlerinde şişe üretim tesisinin kuruluşuna önayak oldum. BP’nin Küresel Rafinaj ve Pazarlama Grubu CEO’sunun Tufan Erginbilgiç’in olmasının ülkemiz açısından önemini, değerini kendi birikimlerimden yola çıkarak sorguladım. Muhtar Kent’in Coca-Cola’nın başında bulunmasının ülkemiz açısından ne anlama geldiğini, Aziz Sancar’dan Mehmet Toner’e dünya eleklerinin en sıkı gözeneklerini aşmayı beceren insanımızın ülkemize doğrudan ve dolaylı katkılarının dışa ve dünyaya açık durmanın sonuçları olduğunu değerlendirdim.
Erginbilgiç, BP’nin bu toprakları “stratejik ülke” kapsamında değerlendirdiğinin altını çiziyordu. Asıl önemlisi, “Bu ülkeye kısa dönemli çıkarlar odağından değil; uzun soluklu gelişmelerin penceresinden bakıyoruz. O nedenle Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattında varız. 2006 yılından bugüne kadar bu boru hattı ile 3.2 milyar varil petrol taşındı. TANAP’ta yüzde 12’lik payımızı koruyoruz. Şahdeniz:1 Erzurum’a kadar uzandı; Şahdeniz:2 de Eskişehir’e ulaştı. Bu hattın İtalya’ya kadar uzanmasını hedefliyoruz. Toplamda 40 milyar dolara varacak olan yatırım şimdiden 8.5 milyar dolar düzeyine yükseldi. Türkiye’de yıllık ortalama 150 milyon dolarlık yatırım yapıyoruz…” derken özgüvenini size de hissettiriyordu.

Çin’deki tesisle aynı teknoloji

Daron Acemoğlu son değerlendirmelerinden birinde, ülkemizin “kaliteli büyüme ihtiyacının” önemini ısrarla vurguluyordu. Kaliteli büyümenin arkasında “faktör verimliliği” olduğunu; ‘teknoloji ve kredilerin etkin kullanılması’ gerektiğini yineliyordu. Tüketimi değil, üretimi önceleyen yatırımların kaliteli büyümenin arka planını oluşturduğunu bir kez daha anımsatıyordu. O zaman, BP’nin SOCAR ile ortaklaşa kurmayı planladığı petrokimya ürünleri tesisini zihnimde canlandırdım. Önce, ülkemizin yüzde 70’i aşan oranda ithalata bağımlı olduğu kaliteli petrokimya ürünlerinin sağlayacağı ithal ikamesini hesaplamaya çalıştım. Ardından petro kimya ürünleri alanında dünyanın en ileri teknolojilerine sahip olan bir kuruluşun, bu birikimini ülkemize getirmesinin değerini kavramaya özen gösterdim. Bir adım sonrasında, yapılacak yatırımın özellikle “ileriye doğru etkileri” yani yeni iş alanları yaratma potansiyelleri bağlamında yaratacağı “kaliteli istihdam” ve “ücret düzeylerini” artıran ve “refahımızın yükseltilmesine” etki yapan yönlerini zihnimde canlandırdım. Daha da önemlisi “arz güvenirliliği” yaratma boyutunu ve “yakınlık ilkesi” nedeniyle “fiyat-maliyet dengesinin” yaratacağı “rekabet avantajı” boyutlarını sorguladım. Karbon yakalama teknikleri üzerindeki çalışmalar sonuçlanır sonuçlanmaz ülkemize gelirse, bunun ne anlama gelebileceğini de bilgimin sınırları içinde irdeledim. Ayrıca, büyük Ar-Ge harcamalarıyla karbon salınımının etkilerini, ürün kalitesini yükseltmesini ve diğer boyutlarda gelişmelerin hemen ülkemize taşınabilmesinin değerini de düşündüm. Çin’de tamamlanma aşamasında olan tesislerden birinin aynı teknik özelliklerle ülkemize gelecek olmasının yararlarını değerlendirmek gerektiğini de tekrar tekrar kendime anımsattım.

Neleri sahiplenmeliyiz?

Ülkemize yapılacak yatırımlara sorgusuz alkış tutacak kadar aklımızı başkalarına emanet etmekten yana değilim. BP’nin 1.5 milyar dolarla tamamlanabilecek yatırımını, plastik ve alternatif ürünleri karşılaştırarak değerlendirmeye çalıştım. Sürdürülebilirlik odağından bakarak sorguladım. Geri dönüşüm oranlarını tekrar tekrar sorarak öğrenmek istedim. Tek yönlü ve tek kullanımlık oranların farkında olarak tesisten yana ya da karşı tavır koymanın gerektiği üzerinde durdum. Bazı gazeteci arkadaşların, “Haber almak için değil, fabrika kurmak için sorular soruyorsun” itirazlarına aldırış etmeden; kendi zihnimde canlanan her şeyi yanılabilme özgürlüğünü kullanarak sordum ve paylaştım.

Yaşadığımız dünyaya, bugünün gereklerini karşılayan varsayımlarla oluşturacağımız zihni modelle okumazsak, hayatın öz gerçeğinden uzaklaşırız… İşimizi hüner düzeyinde yapabilmek için imkanlarımızın sınırlarını zorlayan bir iradeyle kendimize yatırım yapmadan tam, doğru ve temiz iş yapamayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar