Bu balonlar ne zaman bitecek?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

 

Balonlar, balonlar, balonlar. Türk bankacılık sektörü son 10 yılda aktiflerini 5, kredilerini 12 kat büyüttü. Toplam aktiflerdeki artış birim artış, kredilere 2.4 katında bir balon olarak aksetti. Zirve, 2011'deki %25 yıllık artışla yakalandı. Bir özel sektör dış borçlarımıza bakalım: 2002'de 43 milyar dolar olan özel sektörün dış borcu, GSYİH'nin sadece %18'i kadardır. 2011 gerçekleşmeleriyle özel sektör dış borcu artık 203 milyar dolardır. Ve GSYIH'nın %26'sına kadar tırmanmıştır. Buna konut stokundaki artışı da eklemeyi unutmamak gerekiyor. GYODER yetkilileri 2012 kapanışını 1 milyon konutla tamamlayacağımızı hatırlatıyor bizlere. Yapı ruhsatı 2012 ikinci çeyreği için 349 bin düzeyi ile önemli bir konut üretiminin yaşanmakta olduğunun altını çiziyor. Ancak 2010'da bitirilen konutların %83'ü satılıyorken, 2011'e gelindiğinde sadece %76'sı satılabiliyor. Böylece üretilip de satışa dönüşememiş konut, stok biriktire biriktire 2007'den bugünlere geliyor ve 2012 Temmuz'unda 213 bin adet konuta erişiyor.

...mış gibi yapmak...

Kar ettiğimiz sürece, hiç sorun yokmuş gibi yapmak; küresel krizi sistemik bütünlüğe taşıyan, bireysel, kurumsal ve piyasa davranış sayrılığı Lehman Brother'in batışıyla tüm dünyanın üzerine bir kara bulut gibi çöküvermiş miydi de her şeyi unutuvermiştik.

Ağustos 2007'deki makroekonomik bozulmaya daha fazla duyarsız kalamayan bir Amerika, piyasa ekonomisine çarparak durdurabiliyordu. Neden çok açıktı; 2000 krizi sonrasının en sorunsuz sektörü olarak görülerek yatırımların yönlendirildiği emlak, Greenspan döneminin düşük faiz ortamından yararlanmış 2005 emlak balonunu oluşturmuştu. R.Shiller ve ekibi, 2000'li yılların başlarından itibaren kapsamlı anketlerle toplumsal değişimi ölçümledi. Araştırma, bir yandan krizin gelişimini ortaya koyarken, diğer yandan bu gelişmelere karşı sosyal tepkileri belirledi. Amerikan halkı 2004 yılında anketlerde "talep yetersizliği", "arsa kıtlığı", "yaşamsal fonksiyonlu bina eksikliği", "çok kalabalık toplum" gibi başlıkları kullanma sıklığını zirveleştirdi. 2006 yılındaysa "artan faiz oranları" sözcük öbeği insanların dilinde pelesenk oluvermişti adeta.

"Arz" sözcüğünü kullanım sıklığı 2004 için %14 kadarken; "arz kıtlığı", "sınırlı arz", "arz yok" ve "talep arzı aşıyor" sözcük grupları revaçta görülüyor, kullanılıyordu. 2006 yılına gelindiğindeyse, aynı sözcükleri kullanma sıklığı bir anda %5'e gerilemişti. Yükselen faizler ve patlayan Haziran 2005 balon, 2006 gerilemesinde etkili olmuştu. En çarpıcı olanı da Google Trend Counter'ında "emlak balonu (housing bubble)" bileşik kelimesinin Nisan, Mayıs, Haziran 2005 tarihinde zirve yapıp, sonrasında bu zirvenin beşte birine geri çekilmişti. Böylece bir balon oluşumunun tarafları ortaya çıkmıştı:

1. Makroekonomik bozulma.
2. Piyasalar.
3. Basın ve yayın kuruluşları.

Gelelim bu güne: Ulusal ekonomimizin balonlaştırdığı; konut stoku, özel sektör borçlanması ve kredi artışını; ECB ve FED'in parasal genişleme hamleleriyle balonlaştırdıkları toplam bilanço büyüklükleri, Euro Bölgesi ekonomilerinin birikmiş bütçe açıkları, kamu borç stokları takip ediyor. 2004 Amerika'sının balonlaşan emlak sektörüne gösterdiği tepkisizlik devam ediyor.

Küresel ekonominin krizlere kırılganlığı aynı hassaslıkla sürüyor. "Ağacın hatırladığını balta nasıl unutursa" bugün de aynı kesen el unutuyor, kesilecek hatırlıyor. Değişmeyen tek şey ise; balonları unutan krizin, görece iyi konumlu balta ekonomileriyle, zor durumdaki ağaç ekonomilerini aynı ormanda yaşatmayı sürdürmesi oluyor. Amerika atasözü, 2004'deki tecrübesinin damıtığı şu sözlerin altını kalın kalemlerle bir kez daha çiziyor: "Balayı, genç gelinin omzunuzda ağlamayı bırakıp; ensenizde boza pişirmeye başladığı gün biter."

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar