Büyük bir fırsat için küçük bir ara

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Bu hafta işletmecilik ile ilgili yazılara bir ara vererek bir başka konuya değinmek istiyorum. O da gittikçe rahatsızlık veren dış ticaret dengesi ve bu konuda devlet desteği. Geçtiğimiz hafta İsveç yatırım ve ihracat teşvik kurumunun davetlisi olarak gittiğim Malmö kentinde üç gün geçirdim. Birçok konuda danıştılar, konuştuk, tartıştık çalışmalar yaptık. Konu bu kurumun etkinliğini nasıl arttıracağımızdı.

Çalışmalarımız bir iki ay önce Avrupa dış ticareti teşvik kurumları birliğinin Lüksemburg toplantısında anlattığım temel bir konuda yoğunlaştı. Orada kamu hizmetleri üreten ve kar amacı gütmeyen kurumların etkinliklerinin bu kurumların bazı özellikleri iyi anlaşılmadan mümkün olmadığını söylemiştim. İsveçli yöneticilere bu kurumların hizmet üretmek ve bu hizmetlerin 'takasından' yani kullanıcılara sunumundan kar beklememenin ötesindeki önemli özelliklerini anlattım. Bu özelliklerin başında üretilen hizmet ve ürünlerin muhasebesini tutacak bir sistem olmaması geliyordu. Dünya'nın her tarafındaki bu tür kurumlar - ki bunlara birlikler, odalar, işveren kuruluşları, özel-resmi teşvik kurum ve programları gibi binlercesi katılabilir - etkinliklerini bu etkinliklerin doğurdukları sonuçlar açısından kayıt ve raporlayacak bir sisteme sahip değillerdir. Zaten 2009 yılına kadar böyle bir sistem ortada yoktu.

Kar amacıyla hizmet veya mal üreten kurumlar dönem sonu etkinliklerinin doğurduğu sonuçları kar zarar cetvelleri ve bilançolarıyla gösterirler. Kamu hizmetleri üreten ve kar amacı gütmeyen kurumların elinde böyle bir olanak yoktur. Bu nedenle etkinliği nasıl arttıracağız demeden, etkinliği nasıl kaydedip nasıl ölçüp nasıl rapor edeceğiz sorularına cevap verilmesi gerektiğine kendilerini ikna ettim. Etkinliği kayıt ve rapor edecek bir sistem kullanmayan bu tip kurumlar her dönem sonu 'ne kadar çok çalıştıklarını' kanıtlamaya çalışan faaliyet raporlarını "Tamam iyi de sonuç nedir?" diye soranlara sonuç diye anlatabilmek için ter dökerler. İsveç'de de durum bundan farklı değildi.  Şu kadar eğitim, bu kadar gezi, bu kadar şirket, fuar falan filanla dolu faaliyet raporu orada da "Netice" diye bağırıp çağıranları tatmin etmiyor.

Kendilerinin en şaşırdığı tartışma konularından biri bazı temel sorulara cevap bulmadan etkinlik için örgütlenmenin manasızlığı oldu. Söz gelimi "Bana dış yatırım ve ihracattan ne anladığınızı söyler misiniz" dediğimde yüzüme "Bu adamı buraya davet için harcadığımız para güme mi gitti?" dercesine baktılar. Bir-iki saat içinde belli oldu ki bu tür kurumlar için dış yatırımın ölçülebilir bir tanımı henüz yok. Bu kurumlarda hemen her uzman bir başka tanım verir. İhracat konusunda da durum farklı değildir. İhracatın ölçülebilir tanımını veren bir kuruma ben daha rastlamadım.

Bu durumda, bir danışman olarak işimin zorluğunu takdir edeceğinizi umuyorum. Etkinliğin hedefi olan konularda (dış yatırım ve ihracat) elimizde ölçülebilir bir tanım yok, etkinliği kayıt edecek bir sistem yok, etkinliği raporlayacak bir konvensiyon yok. Bu yoklar arasında nasıl örgütlenmeli? Ne etkinlikler gösterelim? Hangi etkinlikler daha başarılı? Kim daha iyi iş çıkarıyor? Bu konularda çalışan bir sürü örgütü nasıl eşgüdümlü çalıştıralım? gibi sorulara ben nasıl cevap vereyim?  Halbuki tüm bu sorulara cevap verdirecek tanımlar ve bir sistem var.

Şimdi gelelim Türkiyemize. Siz takip edebiliyor musunuz bilemem ama ben ipin ucunu kaçırdım. Özel ve resmi kurumların destek programları aldı yürüdü. Gazelerde bir deyimle çarşaf çarşaf kim daha çok destek veriyor yazıları çıkıyor. Yazıların büyük çoğunluğu fınansman ve KOBİ pazarı ile ilgili. Bunlar işin bir yönü. Bu arada önemli bir şey daha oluyor. Türkiye devlet kurumlarının bir kısmı yeniden örgütleniyor. İşte yazımın başlığında bahsettiğim büyük fırsat bu. Bu bir fırsat çünkü yatırım ve ticareti, özellikle dış ticareti, teşvik konusunda Türkiye doğru olanı yaparak hem dünyaya bir örnek olabilir hem de, kötümser olmak istemem ama ufuktaki kara bulutların getireceklerine daha iyi hazırlanabilir.

Özellikle yeni Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı gibi bakanlıkların hangi kurum hangi bakanlığa katılacak, personel intibakları nasıl yapılacak, ünvanlar neler olacak gibi önemli ancak neticeye etkisi olmayan konuların ötesinde ciddi hazırlıklar yapması gerekiyor. Açıkçası yeniden örgütlenme eski ve etkisiz çalışma biçimlerinin yeni örgütler içinde yapılmasıyla kısıtlı kalırsa çok yazık olur.

Bu konuda İsveç bir örnek oluşturmalıdır. Hızlı büyüyen sağlam ekonomilerde bile kamu hizmetleri üreten ve kar amacı gütmeyen kurumlar çalışmalarını etkinlik çerçevesinde örgütlemeye çalışırlarken, bizim bu fırsatı kaçırmamamız gerektiği düşüncesindeyim. Türk şirketleri ihraç edebileceği nitelikli üretimlerini arttırmak için her türlü desteği almalı ve bu destek mutlaka nitelikli üretimin dış pazarlarda pay sahibi olması sonucunu doğurmalıdır. Yapılması gereken bugünkü uygulamaları değişik çatılar altında yapmak değil bu uygulamaların ciddi bir reforma tabi tutulmasıdır. Bunun için yeni bakanlıklar, özellikle yeni Ekonomi Bakanlığı örgütlenirken alışılagelmiş uygulamaların dışında işler yapılması gerekir. Verilecek desteklerin seçimi, üretilmesi, uygun hedeflere ulaştırılması ve takibi için bu gün kullanılan yapı ve yöntemler yetersiz ve etkisizdir. Bunların mutlaka yeniden tasarlanması gerekir. Yoksa bu önemli fırsatı kaçırır, 2013 yılında ölmez sağ kalırsak ben hâlâ yazarken ve bazıları hâlâ eşgüdüm ararken bugünü hep beraber mumla ararız.

Sağlıcakla kalın

Not: İşletmecilik konusunda geçen ve daha önceki haftalardaki yazılarımla ilgili sorular soran okurlarımdan özür dilerim. Bu haftaki yazıyı onlara cevap olarak yazmayı planlıyordum. Ancak sizleri hem İsveç seyahatim konusunda bilgilendirmek, hem de Türkiye'de olup bitenler konusunda uyarılarda bulunmak amacıyla bu yazıyı yazdım.      

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019