Daha az iyimser

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

 

 

Geçen haftaki yazıyı çok iyimser bulup da "İyimseriz ama o kadar da değil" diyenler için daha az iyimser bir senaryo.

Ekonomik durgunluk 2015'lere kadar devam edecek. Bununla beraber kalkınmakta olan ülkelerin mal ve hizmetlere olan küresel talebi körüklemeleri nedeniyle durgunluk yavaş yavaş ortadan kalkacak. Bencil ekonomik politikalar güden ülkelerin bir kısmı bu konuda ısrarlı olmaya devam edecekler ama büyük bir çoğunluk krizden alınan derslerle uluslararası mali kuruluşları izleyecek bir 'erken uyarı' sisteminde anlaşacaklar.  Bu kurumların başında daha kapsamlı ve daha güçlü bir denetçilik rolü üstlenecek olan Uluslararası Para Fonu (IMF) gelecek.

Uluslararası finans piyasalarını düzenlemek ve denetlemek amaçlarına yönelik çalışmaları arasında IMF büyük çapta bono ihracatına yönelecek. IMF bonoları özellikle yenı sanayileşen ülkelere cazip gelecek ve milli bonolara tercih edilecek. Bu sermaye gereksinimlerini bono ihracatı yoluyla sağlamaya çalışan bazı  ülkeler için sıkıntılara yol açacak. 

Uluslararası ticari düzenlemelerde anlaşmalar sağlanacak ve bu anlaşmalar milli ekonomilerde dış ticaretle uğraşan şirketlere yeni kısıtlamalar getirecek. Dünya Ticaret Örgütü'nün bu tür düzenlemelerdeki rolü artacak. Doha'da başlayan ve Jakarta ile devam eden süreç büyük çapta kalkınmakta olan ülkelere, özellikle küçük ülkelere, dış pazarlara giriş kolaylıkları sağlamaya yoğunlaşacak. Bu ve fikri mülkiyet haklarının daha iyi korunmasını sağlayacak önlemler bir yerde 'sınır ötesi' yatırımları arttırırken, bir yerde de bu konuda hassasiyet göstermeyen bazı kalkınmakta olan ülkelere sıkıntılar verecek.  Bu düzenlemelerin bir sonucu da uluslararası şirketlerin üretim yatırımlarını ham madde kaynaklarının bulunduğu yerlere kaydırması olacak. Bu ham madde kaynakları olmayan veya ham madde kaynaklarını korumaya çalışan ülkeler için zorluklar yaratacak. Diğer taraftan ham madde kaynaklarına sahip ülkeler fakirlikle mücadelede bundan yararlanacaklar.

Uluslararası sermayenin ve sermaye temsilcisi kurumların Dünya'da serbest dolaşımını kolaylaştıracak önlemleri, mili gündemleri olan ülkelerde sorunlara yol açacak. Bu kurumların artık sadece batılı kalkınmış ülkeler ve Japonya ağırlıklı olmamalarına, Çin, Hint, Brezilya ve bir çok diğer ülke guruplarınca sahiplenilmelerine rağmen bir çok ülkede 'Dünya vatandaşı' fikrine karşı tepkiler oluşacak. Bu tepkiler 'Globalleşme' eğilimi ile çatışacak. Demokratik ülkelerde bu çatışma siyasi partilerin korumacı bir seçim platformu talep etmelerine ve hatta uygulamalarına yol açabilecek.

Küçük üretimi Vietnam, Bengaldeş gibi ülkelere kaydırmak, katma değeri yüksek üretime geçmek ve ham madde kaynaklarına sahip olmak isteyen Çin ve Hindistan gibi ülkeler bu konularda istedikleri kadar başarılı olamayacaklar. Bu ekonomik durgunluğun atlatılmasını yavaşlatacak. Üretimin yüksek nitelikli kalifiye işçi gereksinimi giderek artacak. Bu spekülatif sermaye değil üretim için sermaye arayan bazı kalkınmakta olan ülkeler için zorluk yaratacak. Asya ve Güney Amerika'nın uluslararası şirketleri yenilikler ve yenilikçi teknolojiler konularında atılımlar yapacaklar. Bu şirketler kalkınmış ülkelerin katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimi ve ihracatı konularındaki mutlak hakimiyetlerini zorlayacaklar. Bu konularda gerekli atılımları yapamayan kalkınmakta olan ülkeler bundan zarar görecek.
İnişli çıkışlı emtia fiyatları kalkınmakta olan ülkelerin krizden kurtulmalarını engelleyecek ve borçlanmaya olan taleplerini arttıracak. Bu bir çok kalkınmakta olan ülkenin doğal kaynaklarının güçlü sermaye ve sermaye temsilcisi kurumlarının eline geçmesine yol açacak. Dolayısıyla bu ülkeler milli gelirlerini arttırlarken gelir dağılımındaki adaletsizlikler de aynı oranda artacak. Bu bağlamda özellikle Latin Amerika, MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika), Sahra-altı ülkeleri ve Orta Asya'da siyasi çalkantıların olasılığı artacak. Uluslararası belirsizlikler petrol ve mineral ihracatından büyük paralar kazanan zengin ülkelerin kazançlarının az bir kısmını katma değeri yüksek sahalara yatırmalarına ve büyük çapta göreceli olarak emin 'spekülatif' yatırımları tercih etmelerine yol açacak.

Global yavaşlamanın olumsuz etkilerini bölgesel işbirliklerine yoğunlaşarak atlatmaya çalışan kalkınmakta olan ülkeler ürün çeşitlemesi, pazar tercihi ve rekabetçi avantaj konularında anlaşma sağlamakta zorlanacaklar. Bunun sonucu büyük ümitler bağlanan bazı bölgesel ve ikili anlaşmalar istenilen çapta olumlu sonuçlar doğurmayacak.

Batılı ülkelerin bilgi-temelli sektörlerdeki hakimiyeti devam edecek. Hukuki ve mali sektörlerde hizmet üretimi ve pazarlaması konularında yenilikler yüksek nitelikli insan gücü talebini arttıracak ve bu kalkınmakta olan ülkelerden kalkınmış ülkelere 'beyin göçünü' hızlandıracak.

Bu senaryo geçen haftaya göre daha az iyimser. Bu arada niye bu senaryoları yazıyorum bir kez daha hatırlatayım. Eğer önümüzdeki yıllar için strateji falan düşünmek gibi bir uğraşınız varsa! başlayacağınız yer burası. Bu senaryodan sonra buna benzer bir senaryoyu da sektörünüz için yazıp iş tanımınızı ona göre yapmanız gerekecek.  Haftaya kötümser bir senaryo yazacağım.  Cümleten hayırlı bayramlar.
Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019