Doğru karar…
Rahmetli Kurthan Fişek hocamın diğer bütün hikayeleri gibi zevkle anlattığı, at yarışı oynamak için Amerika’dan getirdiği bilgisayarı otel odasının penceresinden nasıl atıp kırdığına dair bir hikayesi vardı. Biraz da bu hikayeden esinlenerek, derslerde öğrencilere “iyi karar” nedir anlatabilmek için bir örnek geliştirmiştim. Bu örnekte biri derslerini takip eden, araştıran, çalışan bir öğrenci ile diğeri zamanını fakültenin karşısındaki ganyan bayiinde geçiren iki öğrenci vardır. Çalışkan öğrenci okulunu zamanında bitirip, iyi bir kurumda bürokrat olmakta, şans oyunları düşkünü öğrenci ise yıllarca sefil bir hayat yaşadıktan sonra inanılmaz bir ikramiye kazanmaktadır. İkramiye o kadar büyüktür ki devlet memuru olan arkadaşımız emekliliğine kadar kazandığı paraları hiç harcamadan biriktirebilse anca ulaşabilecektir bu miktara. Bu örneği dinleyen öğrencilerin birçoğu, şans oyunları düşkünü öğrencinin daha iyi karar verdiğini savunurlar yıllardır. Ben de her seferinde, iyi kararın belirlenmesinde, sonuca değil, sürece ilişkin değerlendirme yapılması gerektiğini anlatırım.
Geçenlerde, Forbes’da dünyanın üçüncü en çok kazanan kadın poker oyuncusu Annie Duke ile yapılan söyleşiyi okuyunca daha iyi bir örnek bulmuş oldum. Bu söyleşide Duke, poker oyuncularının kararlarında düştükleri en büyük tuzağın performanslarını sonuçlara bakarak değerlendirmek olduğunu belirtiyor ve ekliyor “Kazanırlarsa iyi oynadıkları için kazandıklarını söylerler. Kaybederlerse kötü şanstan dolayıdır.”
Günlük hayatımızda da birçok kararda hepimiz sonuç odaklı davranıyoruz aslında. Evlenmekten, araba almaya, sinemaya gitmekten, okul seçmeye kadar uzanan çok geniş yelpaze içindeki kararlarımızı bir düşünürseniz, sanırım bu yargıma hak verirsiniz. Aynen Duke’un dediği gibi işler iyi giderse zaten ortada bir sorun olmadığına hükmedebilirsiniz. Hatta ne kadar iyi kararlar verdiğinizi, çevrenizdekilere de anlatabilirsiniz. Bunu çoğu iş adamı ve yönetici de yapar. Hatta konuşursanız, bu sonuç odaklı düşünme ve karar alma sürecini bazılarının “risk alabilmek” diye nitelendirdiğini de öğrenirsiniz.
Halbuki iyi bir karar verebilmek için gidişatı belirleyebileceğimiz ve yönetebileceğimiz sürece odaklanmak önemlidir. Sonuç bizim belirleyemeyeceğimiz birçok bileşenin etkileşimiyle ortaya çıkacaktır. Biz ise iyi ve doğru bir karar verebilmek için öncelikle neleri yönetebileceğimizi bilmeliyiz.
Alacağı değer veya davranış şekli bizim tarafımızdan belirlenemeyen etkenler, bir açıdan çevresel koşullar karar kriterimiz olmadığında, biz yönetebileceğimiz etkenler üzerinde yoğunlaşarak, en uygun kararı verdiğimizde iyi karar vermiş oluruz.