FED politikaları globalleşen dünyayı nasıl etkisi altına alıyor

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

 

 

 

Üçüncü çeyrekte (QE3) gelişen ülke ekonomileri ve özellikle de Türkiye üzerinde iki olumsuzluğu depreştirdiğine tanık olunuyor. Yüksek büyümenin teoriği, aynı ölçekte tasarruf doygunluğuyla karşılık bulabilmektir. Bakın, pratiğinde durum hiç de öyle değil. Yani pratik aynı ölçüde eşit değildir. 1998 Asya krizini hatırsak, dünyanın bu en yüksek tasarruf oranına sahip bölgesi, makroekonomik dengesizliklerin ve sürdürülebilir büyüme kesintisine maruz kalmıştı. Bilinen o Asya'nın finansal depremi, ardından peşi sıra gelecek olan yıkılmalarla ekonomileri yükselen devalüasyona zorlamıştı. Ekonomimiz açıkla büyürken, bilhassa özel sektörün dış kaynak kullanımındaki kontrolsüz artışlar, hakimiyet kazanmıştı.

1) Kredi büyümesi: %25'le sınırlanabilen 2011 rakamları, şişkin şirket bilançolarının aşırıya kaçan kaldıraçlarının baskısı altında, finansal kuruluşların bilançoları hızlı büyüyor, bir balon oluşturuyordu.

2) Dengesiz tasarruf eğilimi dış ticaret açığı eşliğinde şekilleniyordu. %45 civarındaki Asya kaplanlarının milli tasarruf oranlarına kıyasla, 2011 ulusal tasarruf oranımız %12 ile sınırlı kalabiliyordu.

Yine ABD ekonomisine göz atalım: Yıllarca yüksek büyüme hızını yakaladıysa da, bunu benzer ölçekte doygun bir ulusal tasarruf oranına dönüştürememiştir. 1980 ve sonrasında, dengesizliklerle beslenen ekonomiler furyası içinde buluvermiştik küresel ekonomimizi. Acaba QE3 yeni bir dengesizlik mi yarayıyor? Bugünün sorunlarını geçiştirirken, gelecek krizlere sorunlar mı biriktiriyor?

Miktarsal gevşetme 3 (QE3) politikasının en kritik yansımaları, yüksek enflasyon yaşanacak korkusu ile öne çıkıyor. FED bu konuda sorunsuz bir geçiş olacağının altını çizse de emtia ve işlenmemiş gıda fiyatlarında yaşanan artışlar aynı şeyleri söylemiyor. Ağustos'ta gümüş 28 dolar, altın 1.620, ekimde gümüş 34 dolar, altın1.780; ve yine haziran, temmuz aylarında 680 dolar olan buğday şimdilerde 925 dolar. Doğalgaz eylüldeki 2 bin 800 düzeyinden bir anda 3 bin 200'e tırmanıvermiş. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışları biodizel talebindeki artış da etkili olduğu için, biodizele yakıt olan tarım ürünlerini değerlendirmiyorum.

Sermaye akımları uğradığı her ekonomide dengeler alt üst olmaktan kaçınamıyor. QE3 uygulaması uğradığı her gelişen ekonomiyi, öyle ya da böyle sarsıyor. Buna bir de küresel ekonominin, Euro Bölgesi ekonomilerinin karşı karşıya kaldıkları hükümet borçları ve bütçe açıkları, resesyon olgusunu besledikçe, küresel tablo iyice kararıyor.

a) Enflasyon

Emtia ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışlar, ülke ekonomilerinde en büyük desteği çeşitli büyüklüklerde oluşan balonlardan görüyor.

b) Balonlar

ECB, FED, BOJ için toplam bilanço büyüklüğü devasa bir balona dönüştü. Ayrıca ABD bonoları için aynı riskten söz etmek mümkün. Tüm bunların enerjin merkez bankaları ve para politikaları üzerinde doğrudan etkileri bulunuyor.

c) Kur savaşları

Başta Türkiye olmak üzere, gelişen ekonomilerin bazılarında yapısal dış ticaret açığı sorunu yer alıyor. İşte bu durum fon fazlası ülkelerle fon açığı olan ülkeler arasında bir "kur savaşı" için zemin hazırlıyor. zira rekabette avantaj elde etmeye çalışan gelişen ülke parasını değersizleştirip, söz konusu finansal savaşımın ilk kıvılcımını ateşliyor.

Bekleyişler kötü olunca her şey kötü, iyi olunca her şey iyi

Küresel büyüme beklentilerinde 2012 için %3.3 ve 2013 için %3.6 bekleyen IMF; gelişmiş ülke ekonomilerini 2010'da %3, 2011'de %1.6 ve bu yıl %1.3 büyüme bekliyor. Bu durumdan dünya ticareti de payını almaktan geri kalmıyor. 2010'da %12.6, 2011'de %5.8 ve bu yıl sadece büyüyen bir %3.2 küresel ticaret, en çok da ekonomisini küresel ticaret inşa etmiş ülkelerde yıkıcı etkilerle yaşanacak. İlk etkiler emerging ekonomilerde görünmeye başladılar bile. Öyle ki, her ülke için ayrıca kendi özel sorunlarını da bir anda karşısında buluveriyor. Türkiye için Suriye gerginliği, Macaristan için kitlelerin sendikal hareketleri, Rusya için düşen petrol fiyatları bir anda öne çıkabiliyor.

Sonuç mali başarı ya da başarısızlık olarak gelişen ekonomilere gecikmesiz olarak yansıyor. Oysa küresel sistemik krizin ülke kriz yönetim politikalarının altına attığı imza, mali istikrar kadar finansal istikrarın da önemine işaret ediyor. Çoğu kez sektörlerin durumu, "iki kedi arasında kalmış balık gibi" olabiliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar