FED’in çıkışı işaret etmesi bile piyasaları tekletti

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

 

Bugünlerde, geç kalmakla ve erken davranmakla aynı anda suçlanan bir ABD para politikası çıkıyor karşımıza. FED’in tahvil alımlarıyla öne aldığı çıkış stratejileri, küresel serbest sermayeye en yumuşak dokunuşunda dahi, dengeleri sarsıyor. FED, ekonomistleri bir elmanın iki yarısı gibi bölüyor. FED gevşetme politikasını niceliksel ve niteliksel boyutta yürütmektedir. Bu uygulamanın değişen FED tepe yönetimiyle yeni baştan oluşturulabileceği piyasalarca zaten biliniyor olsa da, henüz fiyatlara yansıtılmış değildir. Gevşetmelerin makroekonomiye ve piyasa bekleyişlerine olmak üzere iki farklı izdüşümü vardır. Kısa vadeli faizleri sıfır ya da sıfıra yakın düzeye indirecek para politikasının esas hedefi, yakın vadeli faizler kanalıyla uzun vadeli faizleri aşağı indirebilmektir. Bu sayede uzun vadeli faizler yatırımı ve tüketim ayağa kaldırabilecektir. Piyasalara olan etkilerdeyse yönetilen ve yönlendirilen bekleyişler öne çıkacaktır. Piyasa davranışlarıysa geleceği alıp satar. Yönetilen ve yönlendirilen bekleyişlere dönüşür.

Trend değişikliğini kanıtlamanın nasıl mümkün olabileceğini düşündünüz mü hiç? Eğer düşünmediyseniz, düşünmeye başlasanız iyi olacak. Çünkü dünya ekonomisi 22 Mayıs’tan başlayıp, yeni bir yörüngeye oturdu. Yörünge nedir? Yörünge belirlenmiş üç boyutlu açıda izlenen yoldur. Üç boyutlu, bugünlerin sofrasını süsleyen kavun karpuzdan alınmış birer dilimdir. Ekonominin temel sürücü motorlarını ortaya koymak, ekonominin bu yeni yolunu bir fotosel gibi aydınlatır. Sürücü motorlar i. nitel ölçüt ve ii. nicel büyüklük olarak iki etkiyle çıkar karşımıza. Ekonominin yön tanımı, işte bu ikisinin bileşkesidir. Ancak bileşke, vektörel bir bileşkedir. Vektörün neden oklarla ifade edildiğini şimdi daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü bileşenlerin artış azalışları nihai yönü belirlemektedir. Biri azalıp bir diğer artarak, nicel büyüklükle nitel ölçütün ekonomi üzerindeki rollerinin yer değiştirmesi trendi oluşturur. Eğer ekonominin nicel ve nitel iki bileşeninden biri diğerinin gölgesine düşmüşse, gün akşam oluyor demektir. Yani gün boyu çalışmış ekonomi, uyku safhasına kaymaktadır artık. Nicel etki ekonomi üzerinde başatsa, makroekonomik büyüklüklerin ekonomideki gücü maksimumdur. Davranışsallık ve nitel etkiler bunu izleyecektir. Ekonomiyi enflasyon, büyüme, ulusal borçluluk düzeyi, bütçe disiplini, dış bağımlılık gibi parametreler şekillendirir. Hedefler, kovboyların trenin gelişini raya kulaklarını dayayarak dinlediği gibi takiptedir.

Ulusal piyasalar geçmişe baktıklarında kısmen olumlu bir tablo vardır ellerinde:

Nisan’daki toplam kısa vadeli dış borç stoku 122,2 milyar dolar sonuçla geçen yıla göre %21,2 büyündü der. Bundan finansal kuruluşlar % 23,0, reel sektör % 18,4 pay alır. Bütçeyse ocak–mayıs faiz dışı harcamalarında yıllık %17.7 artış elde eder 133 milyar TL’yi bulur. Gelirlerindeyse aynı artış yoktur; 159 milyar TL ile %16.1 yükselişle sınırlı kalınır. İlk dört ayın cari açığı ise, dış ticaret açığından beslenmeyi sürdürür. Dış açık 3.67 milyar dolar genişleyip, cari açığı önceki yıla kıyasla 3.57 milyar dolar artırdı.

Ulusal boyutuyla ekonomilerin her şeyleri değişir, oyuncuları sabit kalır: Tüketici, hükümet, özel sektör. üçlüsü değişmez. Küresel sermayenin akış yönüyse değişir. Eski bütçe performansını unutmak gerekir artık. Çıkışa yönelen sermaye yükselttiği faizleri, hazine borçlanmalarına yansıttıkça makroekonomik yapı hızla değişecektir. Hazine için en zor haftadır. 5 ihalesinden 24 Haziran’daki ilkinin ortalama bileşiği %8.93 24 gerçekleşti. Bu sonuç önceki %6.76’a kıyasla %2.17 artışı ifade edecektir. Bütçenin gerileyen faiz yüküne sırtını dayanarak yapılmış o faiz dışı giderlerin sonuna gelindiği aşikardır.

Trend değişmektedir. Düşük faizlere güvenip mali disiplinini gevşeten ekonomiler, geciktirdikleri reformların faturalarını ödemektedirler. Tüketiciler aşırı tüketerek, hükümetler bütçelerindeki harcamalarını gelirlerinden daha hızlı artırarak, özel sektörde aşırı borçlanarak ısınan ekonomiyi kucaklıyordu. Yani insanın huyları soyuna nasıl çekerse, ekonomiler de ısındıkça kaynayınca katrana çeken şeker gibi olurlar. O güzel tatları gider, zehir olup gelirler.

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar