Güçlü ithalat beklentilerine yenik 2018 ihracatımız

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Sürdürülebilir yaşamı koruma içgüdüsü ülke politikalarına günbegün sızıyor. Bayraklarda yer alan şekillere bakın bir; Meksika, Mısır, Venezüella, İspanya gibi temel ülkelerde dahi bayrak sembolü hayvanlardan oluşur. İronik olan bu bayrak sembolü olan hayvanların neslinin tükenmiş olmasıdır. Yani olan biten tam bir ekolojik intihardır. Her ziyan sağlam bir öğüttür aynı zamanda. Konjonktür, ülkeleri çevreyle barışık sanayi ilkelerine zorlar. Böylece doğaya saygılı bir küresel rekabet çıkagelir. Vahşi kapitalizmin rekabeti birazcık gücünden kaybeder. Sürdürülebilir büyüme, her şeye rağmen en temel motivasyon kaynağıdır. Çünkü büyümeyen, ya zaten ölmüş ya da ölmek üzeredir aslında.

Veriler Kasım, Aralık 2017 gerçekleşmeleriyle geriden geriden gelir. Biz projeksiyonlara, beklentilere, öngörülere odaklanalım. İçerde enflasyonla boğuşuyoruz. Dünya ekonomisiyse düşük enflasyonuna yenik. Bizim kontrolümüz dışına çıkmış işlenmemiş gıda enflasyonu, yüksek dolarizasyon ile bir araya gelebiliyorsa durum vahimdir. Bir de şu dış ticaret eğilim anketlerine bakalım.

2018 1. çeyreğine ilişkin dış ticaret tahminleri, ihracat ve ithalat öngörüleriyle netleşti. Grafikte, bir yanda ihracatın 2017’nin 2. çeyreğinden başlayan düşüşü... Öte yanda, ithalatın 2016’nın 1. çeyreğinden başlayan yükselişi... Hareketli ortalama trend çizgileri, ihracat-ithalat beklentileri çerçevesindeki gelişmeleri işaret ederken, grafiğin dalgalı seyriyle kritik bir ekonomik dönemi resmediyor. Yüksek oynaklık (volatilite) bir paradoks göstergesidir. Her zaman dış ticarete ilişkin öngörülerin de başını ağrıtır. Grafiğin ihracat ve ithalat barları üstünde salınıp duran “ihracatın ithalatı karşılama oranı” çizgisi 2018’e girerken çok sert düşmektedir.

Neden?

i. Avrupa’nın büyüme ivmesi. Mevcut konjonktür için yeterince güçlü. 2008 küresel sistemik krizi sonrasındaki “anemik büyüme” olarak tanımlanan o ilk sıçramalar bitti artık. Sürdürülebilir büyümenin ihtiyacı ortaya çıkıyor sanki. ECB, bunu FED’e rağmen uygulanan gevşek para politikasıyla da taçlandırıyor.

ii. 2017’nin son çeyreği, TL için hızlı değer kayıplarının yaşandığı dönemdir. Öte yandan EUR/USD paritesi de 1.20’nin üzerine çıktığını unutmayalım. Sanayi Üretim Endekslerinin son dönemdeki alt kırılımlarına bakalım: Ara malı ve sermaye malı çıkar karşımıza. Euro bölgesi de ara malı ve sermaye malı temini açısından tek adresimiz. Bu gerçek değişmeden ithalattaki beklentinin ihracatı iğdiş etmesi önlenemez.

iii. Küresel ekonomide artan emtia ve ham petrol fiyatları, ithalatta beklentiyi bir başka açıdan şekillendiriyor.

iv. Dünyanın dijitalleşme ve yüksek teknolojik gelişim hızı, dış ticaretimizdeki “yüksek ve orta teknolojili” ürün payıyla çelişiyor. Bu segmentlerde %56 ithalatımız ve %38.2 ihracatımız var. Ve eğer ihracatın %66’sının dahili işleme rejimi çerçevesinde bir “serbest ticaret bölgesi” faaliyeti olarak tanımlarsak “net ihracat” (kemiksiz ihracat) %13 kadardır. En rekabetçi büyüyen pazarda, her bir ihracatımız 4.3 ithalatımızla boğuşmak zorunda.

Sonuçlar, “2018 yılına yoğunlaşmak” önemli diyor. Küresel ekonomide artmayı sürdürecek olan bir borçlanma maliyetleri var. Bunu dengeleyebilecek ölçüde sağlıklı ekonomik politikalara ihtiyacımız 2018’de artıyor. Güneş ışıklarının yakabilecek güç kazanması da, tamamen odaklanmasına bağlı değil midir zaten...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar