İflasın ertelenmesi mi, önlenmesi mi?

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Son haftaları aynen bir tenis maçı seyreder gibi başımızı döndüren bir hızla sürekli değişen siyasi gündem ve ekonomik gelişmeleri seyrederek geçiriyoruz. Siyasi gündem ve uzantıları zaten hepimizi yeterince rahatsız eder ve üzerken, diğer taraftan da ekonomideki çalkantılar, oldukça sinir bozucu hale gelmeye başladı. Aklıma bundan bir yılı aşkın bir süre önce yazdığım bir yazı geldi. Sizinle bu yazıdan birkaç satır paylaşmak isterim. 

“Ülkemizin önemli iktisatçılarından Aykut Kibritçioğlu krizi, herhangi bir mal, hizmet, üretim faktörü veya finans piyasasındaki fiyat ve / veya miktarlarda kabul edilebilir bir değişme sınırının ötesinde gerçekleşen şiddetli dalgalanmalar olarak tanımlamıştır. Bu tanımda dikkat çekici unsur ‘kabul edilebilir’ sınırdır. Yapılan birçok çalışmada ise kriz öncesi belirtiler arasında ‘belirsizliklerdeki artışa dikkat çekmektedir. Belirsizliklerdeki artış kavramı, kabul edilebilir sınırların dışına çıkan artışın yanına değişkenlik kavramını da getirmektedir. 

Son birkaç aydır finansal göstergelerde yaşanan hareketleri yukarıdaki tanım ve tespitler çerçevesinde ele aldığımız zaman, bir krizden bahsetmek ağır ve haksız bir yorum olsa dahi, işletmeler için dikkatli olunması gereken bir ortam ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Benim de niyetim krizden iz aramak falan değil, onu iktisatçılara bıraktım ama şirketler kesiminin daha dikkatli olması gereken bir dönemin başladığına dikkat çekmek.” 

Yazının tümünü buraya almaya gerek yok ama iki temel gerekçeyle günümüzde bu hareketlerin eskiye kıyasla daha önemli olduğu işleniyor devamında. Bu iki temel nedenden birincisi şirketler kesiminin kârlılık oranının yüzde 10 civarında olan bir ekonomide döviz kurlarında çok kısa bir sürede bu oranın üzerinde yer alan değişiklikler- artışlar sürdürülemez bir durumun göstergesidir. İkincisi ise ülkemizdeki şirketler kesiminin ortalama yaşının, her ne kadar bu konuda ciddi bir araştırma yoksa bile, 8-12 civarında olduğu, bu ortalama yaşın anlamının ise ülkemizdeki şirketlerin önemli bir kısmının kriz görmemiş şirketler olduğunu gösterdiğidir. 
Bu iki bileşen şirketler kesiminin ciddi bir risk ile karşı karşıya olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bu ortam birçok şirketin, temel işini ne kadar iyi bilirse bilsinler, hiç hayal etmedikleri şirket bazlı bir finansal kriz ile karşı karşıya kalabileceğini işaret etmektedir. 

İnsan beyni bazen garip çalışır, bilirsiniz. Bu satırları yazarken aklıma bundan yaklaşık 14 yıl önce yazdığım yazılar da geldi. Merak edenler için söyleyeyim, bu işin sonu ilkokulda yazdığım ilk kompozisyonda biter sanırım. Neyse, bu yazılar reel sektöre ilişkin borç yapılandırmaları ile ilgiliydi. Daha çok Londra yaklaşımı, İstanbul yaklaşımı gibi konuları ele alıyordu. Bu yazılardan da size bir şeyler aktaracağım gelecek yazıda ama umarım bir şeyler olur ve bu konular gereksiz hale gelir.

Bu konuyu ele alma gerekçeme gelirseniz, geçenlerde gazetelerde yer alan büyük bir şirketimizin iflasın ertelemesi kararı aldığını okudum. Zoraki borç yapılandırmasını da içeren bu uygulamaya da değinmek isterim bir dahaki yazımda ama şimdilik şunu söyleyeyim. İsmi çok yanlış bunun. İflasın ertelenmesi, bir süre sonra iflasın gerçekleşeceği anlamını taşıyor halbuki uygulamanın amacı iflasın önlenmesi. Gelecek yazımda bununla başlayacağım, iflasın ertelenmesini değil önlenmesini konuşalım.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018