İstatistik Konseyi toplantısı ve “mikro veri bilinci”

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti' ni temsilen İstatistik Konseyi toplantılarına katılıyorum: 30 Mart 2017 günü Ankara'da yapılan 14'üncü toplantıya da katıldım. Anımsayanlar olursa, İstatistik Konseyi'nin 12'ncisinde kurumu eleştirmiş, TÜİK'in ürettiği verilerle geleceğin planlamasını yapmanın zor olacağını söylemiştim.

İstatistik Konseyi toplantılarında, verileri derleyen, paketleyen ve değişik kanallarda dağıtan bir meslek kuruluşunu temsil ediyorum. Bir ülkenin yaygın ve yerel, yazılı ve görsel medyasına eksiksiz ve doğru veri aktarılırsa, o ülkede verilerden üretilen bilgileri saptırmak isteyen şark kurnazlarının oyun alanı daralır. Tersi geçerliyse, doğası gereği saptırılmaya uygun olan istatistiksel veriler popülizmin ekmeğine yağ sürer; şark kurnazların "cilalı algılar" yaratması kolaylaşır.

İstatistik Konseyi'nin 14'üncüsünde yaptıkları iyi işler kadar, eksikleriyle yüzleşmeye açık duran bir yönetim anlayışı sergilendiğinden, "sövgüye amel, övgüye kabız tavrı" içinde olmamak gerektiğini, umut yaratan çabaları desteklememiz gerektiğini belirttim.

Ülkemizde yazılı veri üretmede "kültürel sorunumuz" olduğu çok açık. TÜİK Başkanı Mehmet Aktaş'ın da altını çizdiği gibi, geleneksel imparatorluklardan bugüne gücün kaynağı kayıt tutmadır. Bugün de düzgün kayıt tutmayan, veri üretmeyen, verileri uygun yöntemlerle bilgiye dönüştürmeyen, bilgileri maddi ve kültürel zenginlik üretiminin aracı haline getirmeyen toplumların gelişmesini beklememeliyiz.

Verinin önemini kavramalıyız

Veri derlemede, veriyi derleyen kurumların sorumlulukları kadar, veriyi üreten kuruluş ve kurumların da sorumlulukları var. Her zamana altını çizdiğimiz gibi, kurumsal yapıları kurmak işin en kolay yanı, onları işlevlerine uygun işletmek de zor yanıdır.

Dahi bilgin Feynman'ın dediği gibi, bilmek yaşama taşımaktır.Bir bilgi maddi ve kültürel zenginlik üretmeyi ve insan yaşamını kolaylaştırmayı sağlamıyorsa hiç bir anlamı yoktur.

İstatistik Konseyi' nin 14'üncü toplantısında bizim açımızdan iki önemli eğilime tanıklık ettik: Birincisi, bütünsel yaklaşım, farklı kurumlarda üretilen bilgilerin TÜİK'in standartları çerçevesinde sunulmasının önemine yapılan vurguydu. Diğeri de, "mikro verilerin" artan önemine başta Merkez Bankası temsilcisi olmak üzere diğer kurum temsilcilerinin de destek vermesiydi.

Mikro veriler medya açısından da önemli. TÜİK Başkanı yasalardan kaynaklanan, "özel kişileri" ilgilendiren mikro verilerde "gizlilik kuralı" olduğunu söylüyor. Mikro veriyi de kendi tanımları sınırlarında değerlendiriyor. Bizim mikro veriden anladığımız ise daha farklı: Ülkemizdeki üretim, kâr, ciro, ihracat kalitesini ölçebileceğimiz verileri mikro veri kapsamında değerlendiriyoruz. Yasadaki tanımlama önemli, ama ondandan önemlisi işlevsel verinin üretilmesi ve işlenmesidir.

Eğer kamu ya da özel gerçek ve tüzel kişilerin verilerinde ulaşabilirlik sınırlı kalırsa; ülkede verimlilik, kalite, çeşitlilik ve sorun çözme gücümüz nasıl ölçülecektir? Bu görevi kim yerine getirecektir? Sanırım konunun sınırlarını, geleceğin rekabetini belirleyen etkenleri dikkate alarak, yeniden belirlemeliyiz; işlevsel bir çözüm üretmeliyiz.

Mikro veriyi işlevsel-odaklı tanımlayalım

Ülkemizde medya "makro verilerin tartışılmasına" enerjisinin yüzde 80'ini harcıyor. TÜİK yetkilileri mevcut yasal çerçeveler nedeniyle "mikro veri gizliliği" konusunda haklı olabilir, ama son dönemde altı önemle çizildiği gibi, rekabetin yarısını teknolojik değişmeler ve makro veriler belirliyorsa, diğer yarısını de iş ekosistemindeki değişmeler belirliyor.Bir iş ekosisteminde işgücü profilleri ve verimi, süreçlerin hız ve esnekliğine dayalı verimlilikleri, çıktı verimliliklerinin rakiplerle karşılaştırılması, ciro kalitesi, kâr kalitesi ve hizmet kalitesini gibi bir dizi değişkeni izlemek gerekiyor. Bunlar rekabetin hayati önemde girdilerini oluşturuyor; etkileri de teknoloji ve makro verilerden daha fazla.

İstatistik Konseyi, verilerin algı yaratma ve toplumsal bilinci geliştirme boyutundaki sorumluluklarını da tartışmalı. Bir mahkemede adaletin yerini bulmasında "tanıklık" son derece önemlidir. Ülke geleceğini inşa etmede de "veriler" maddi ve kültürel zenginlik üretmenin özünü oluşturur. Veri çeşitliliği, özeni, işlenmesi ülke kaynaklarını etkin değerlendirmenin çok temel girdileridir.Bu konuya öncelik vermeden, özen göstermeden, hesap verebilirliği dikkate almadan sağlıklı bir gelecek yaratılamayacağını düşünenlerdenim.

Gelecek yıl yapılacak 15'inci toplantıda "mikro veri tanımları, işlevleri ve uygulanabilirlik koşulları ve ihtiyaç duyulan yasal çerçeve" konusunda ön-hazırlıklar yaparak tartışmayı öneriyorum.

Veriye dayalı ve muhakeme-odakalı rekabet koşullarının hızla yayıldığı günümüz dünyasında, veri üretme konusunu da " proje-odaklı ele almalıyız". TÜİK veri konusunda "rasyonel otorite" olmanın ilke ve kurallarını titizlikle uygulamalı. Kapsayıcı bir kuruma dönüşecek bir TÜİK' in ülke geleceği açısından önemi üzerinde uzlaşalım; gereği için de elimizden ne geliyorsa o kadar katkı yapma özeni gösterelim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar