İstesek hepsi beş olur!

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 guventurk@portakalonline.com

Grafik tasarım üzerine olumsuz yorum, eleştiri yapmak pek adetim değildir. Özellikle de yazılı olarak… Ama bu sefer bir tasarım çalışmasını eleştirmek, hatta bayağı eleştirmek zorunda hissettim kendimi. Neden söz ettiğimi anlamışsınızdır. Dünya Ekonomik Forumu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanıttığı anlı şanlı “Yeni Türkiye” logosundan söz ediyorum. Televizyonlarda Cumhurbaşkanımızın arkasında görmüşsünüzdür. Turkuvaz renkli kilim deseni dokusuyla “Yeni Türkiyemizi” temsil eden “Turkey” logosu ve altında da “Discover the potential” sloganı. Aslında itiraf etmeliyim ki, logo ve slogan tam da “Yeni Türkiye”yi temsil ediyor! Yalnız bu “Discover the potential” çok önemli. Malumunuz; bir sıfat olan “potansiyel” kelimesi, “henüz varlığı ortaya çıkmamış olan, oluşması gelişmesi mümkün olan” anlamına geliyor. Güç, yetenek gibi kavramları nitelediğinde de “kullanılmaya hazır” demek oluyor. Fizikte ise, ortaokul, lise çağlarında öğrendiğimiz üzere cisimlerin fiziksel durumlarından ötürü depoladıkları, harekete geçmeye hazır enerji anlamına kullanılıyor. 
Murat Belge’nin deyimiyle “Doğrunun ta kendisi olan” Cumhurbaşkanımız, Dünya Ekonomik Forumu toplantısında “Potential” kelimesinin “Güç” şeklinde Türkçeye çevrilmesinin daha uygun olduğunu açıkladı. Böylece doğru çeviri, “Potansiyeli keşfet” değil de “Gücü keşfet” olarak kayıtlara geçti. Olayın bu kısmını zaten sorgulayamayız, “Yanlış” diyemeyiz. O yüzden bunu bir kenara bırakalım. Bu olay aslında “Potansiyel”in nasıl güce dönüştüğünün de bizatihi canlı bir örneği oldu. Zira 10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde dönemin başbakanı, rakibi Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bilmem kaç dil bilmesine karşı “İngilizce bilmemekle” övünüyordu. Çok değil, bir buçuk ay sonra doğru çeviri önerecek kadar bir İngilizce hakimiyeti gerçekten “Yeni Türkiye”nin bir mucizesi olarak kabul edilmeli! 

Bu logoya neden ihtiyaç duyulduğu da ayrı bir tartışma konusu. Yapılan açıklamalarda, Türkiye’de üretilen ürünlerde “Made in Turkey” ibaresinin yerine bu logonun yer alacağı, bu logoyu görenlerin de bu ürünün Türkiye’de üretildiğini anlayacağı söyleniyor. Bu açılamaya göre ürünün üzerine “Made in Turkey” yazınca Türkiye’de üretildiği sanırım anlaşılamıyordu, durum düzeltilmiş oldu. Gerçekten fevkalade! Tartıştığımız logo Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından İngiltere merkezli Saffron Brand Consultant adlı şirkete yaptırılmış. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin, geçtiğimiz haziran ayında yaptığı açıklamaya göre Saffron şirketiyle bu logo için yaklaşık bir yıl çalışılmış ve haziranda Başbakan Erdoğan’a da sunumu yapılmış. 

Bu kadar zaman bu logo için ne yapılmış, doğrusu ben anlamadım. Anlamadığım için de Saff ron şirketinin internet sitesine girip logoyla ilgili yazılanları okudum. Okuduklarımı içler acısı bulduğumu söylemeliyim. Yani geçmişi binlerce yıla dayanan bir kültürün, geçmişi on binlerce yıla dayanan uygarlıklar üstüne kurulu bir ülkenin dünyanın geri kalanına “Ya, bi gelin bakın, biz çok iyi çocuklarız, bizde çok büyük potansiyel var, bizi bi keşfedin” diye çağrı yapmasının neresi “Kendine güven”dir bilemedim! Girin siz de okuyun. Firmanın hazırladığı Türkiye tanıtım filminde ve logonun sunumunda yer alan “Gelin bizi keşfedin” söylemi kendine güvenden çok sürekli zayıf getiren yeni yetmelerin, “Çalışsam hepsi beş olur” iddialarını andırıyor. 

Bu arada, “Turkey mi, Türkiye mi” tartışmasına da, “Bu işler için memleketin kaç parası harcandı?” sorularına da hiç girmiyorum dikkat ederseniz... 

Yeni Şafak Gazetesi’ndeki habere göre ise logoyu oluşturan sekiz motif varmış ve bunlar yükselişi, sinerjiyi, dünyayı, buluşmayı, doğu ve batıyı, inovasyonu, birlikteliği ve harmoniyi simgeliyormuş. Nasıl simgeliyormuş, onu da bilmiyoruz ya neyse... İki kilim deseniyle üç tane hüsn-ü hat görüp bunları “Turkey” yazısına “şunu bunu simgeliyor” diye sokuşturduğunuzda bu işler olmuş olmuyor maalesef. 
Logonun tasarım açısından yetersizliği ve tutarsızlığıyla ilgili, tasarımcı Hasan Yalçın’ın blogunda yazdığı “Bir Garip Türkiye Logosu!” başlıklı çok güzel bir eleştiri yazısı var isteyen girip okuyabilir. Ben de oradaki eleştirilere ek olarak logonun boyut açısından kifayetsizliğine dikkat çekmeden geçemeyeceğim. İhraç edilen malların üstüne bu logoyu böyle kocaman basamayacağınıza göre, logo küçüldüğünde geriye ne kalacağı ve kalanın da dünyanın geri kalanına ne ifade edebileceğini sormak istiyorum. Yani bir tekstil ürününün etiketinde bu logoyu bir buçuk santim eninde, hem de dokuyarak kullandığınızda logoyu oluşturan kilim desenlerine ne olacak bunu hiç düşünen oldu mu acaba? 

Tabii bir de şu var: Anladığım kadarıyla bu ülkede, -ülkeden kastım elbette “Yeni Türkiye”- hiç grafik tasarımcı yok, bu alanda okullar filan yok, kurumsal kimlik geliştiren hiç bir şirket yok, bu yüzden ülkenin logosunu grafik sanatları alanında dünyanın en acayip yaratıcı ülkesi olan İngiltere’ye yaptırıyoruz... 

Gelin bizdeki potansiyeli -pardon gücü olacak- keşfet dediğin adamlar “E kardeşim daha sen kendi içindeki potansiyeli keşfedememişsin, memleketinin logosunu yapacak adam bulamayıp İngiliz’e sipariş veriyorsun” demezler mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018