KOBİ yöneticilerinin atacağı 5 adım

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

İş dünyasının insanları giderek artan bir soru yöneltiyor: “Nereye gidiyoruz?”

Soru, özellikle küçük ve orta ölçek iş yeri yöneticilerinden geliyor.

Daha önce de benzer durumlarla karşılaştık. Geçmişin birikimlerini de değerlendirerek, korkuları ve kaygıları nasıl aşabileceğimizin yol ve yöntemlerini düşünüyoruz.

Ulaştığımız genellemeler eleştiriye açıktır. Önerilen çözümler alabildiğine sorgulanmalı ki fikirler olgunlaşsın, metotlar netleşsin. Sorgulamaya katılanlar ne kadar çok olursa, çözüm önerileri hayatın öz gerçekliğine o kadar yakın durur. Bu konuların kağıt üstüne dökülen yazılarda anlatıldığı kadar kolay olmadığını biliyoruz. Eli taşın altında olan ve ayrıntı bilenlerin birikimlerini paylaşmasının hayati önemini gözden ırak tutmamalıyız

Hepimiz bulunduğumuz coğrafyada yaşanan sürekli istikrarsızlığın savaş çığlıklarına dönüşmesinin yarattığı derin belirsizliklerden tedirgin oluyoruz Çevrenin istikrarsızlığına bir de sayısal teknolojinin yarattığı değişim ve dönüşümlerin hızı eklenince yaşam daha da karmaşıklaşıyor. Geçmişte yaşananların birikimlerinin varsayımları hızla geçersiz hale getiriyor. Tam anlamıyla kriz olarak tanımlanamasa da “sürekli kriz” beklentileri içgörülerimizi zayıflatıyor; karar vermeyi zorlaştırıyor.

Bugün yaşanmakta olan sorunlarımızı kökten çözmemiz mümkün değilse de, işletme ölçeğinde atılması gereken adımlar var:

1- Varsayımlarınızı ve alışkanlıklarımızı sorgulayalım

İşinize bakış açısı değer, beklenti ve davranışlarınızı yönetir. İlk adımınız, varsayımlarınızı ve alışkanlıklarınızı sorgulamak olmalı. İş yerleri belirsizliklerin artması nedeniyle krize girmez; iş yeri yöneticilerinin içinde bulundukları ortamı yaratan koşulları sorgulamadan, alışkanlık haline getirdikleri varsayımlara sıkı sıkıya bağlı kalan zihni modelleri nedeniyle çıkmaza girer.

Sorgulamayı, öncelikle “çalışanların birikimini değerlendirme tarzımız” üzerine odaklayalım. İkinci adımımız “müşteri birikimlerini” sorgulama olsun. Üçüncüsü, oluşmakta olan yeni ekosistemlerin “dış süreçleri” nasıl etkilediğini derinliğine anlama. Dördüncüsü, uçtan uca “iç süreçlere” ne ölçüde hakim olduğunuzu kavrama. Unutmayalım ki, süreçler iş yerlerinin amentüsüdür. Beşincisi “inovasyon” konusunda yetkinliklerinizi küçümseme ve abartma tuzaklarına düşürmeden irdeleme.

2- İşlerimizi alışkanlıkla değil, analizle yönettiğimizden emin olalım

Belirsizlik koşullarıyla baş etmenin etkin yollarından biri, işimizle ilgili sağlıklı veri oluşturmak, onları analiz ederek ‘erken uyarı’ mekanizmalarını işletmektir. Geçmişten aktarılan bilgiye hüner ve yaratıcılık katmazsak, bugünün koşullarında varlığımızı sürdürmek bir haylı zor. Kâr sıfır noktasını bilmek, maliyet yapısını izlemek, kalite düzeyinin farkında olmak, ciro ve kâr kalitesini yakından gözleyerek adımlar atmak önemli.

Yeni bilimsel ve teknolojik düzeyin zorladığı “veriden değer üretme” aşamasına geçebilmek için önce kendi iş yerlerimiz ölçeğinde “sağlıklı veri üretimi, stoklanması ve analizi” alanında ne yaptığımızı netleştirmeliyiz.

Belirsizlik koşullarının arttığı ortamlarda finansman planı yapabilmek, borçları yapılandırmak, nakit akışını korumak, gereksiz yatırımlardan sakınmak, çalışanlarla işi yaşatma konusunda uzlaşmak, gereksiz vergiler ödememek, insanımıza yatırım yaparak ve teknolojiyi yenileyerek katma değeri artırmak, daha düşük katma değerli alanlardan daha yüksek katma değerli alanlara geçiş yapmak gibi uzun dönemli geleceği güven altına alan etkinlikler için alışkanlıkla yönetimi terk etmeli, analizle yönetim aşamasına geçilmeli.

3- Değer üretmenin temel kaynağı olan ‘veri’ üzerine eğilelim

Sadece kendi iş yerlerimizde sağlıklı veri üretmemiz yetmez. Düşünce sistemleri, inanç sistemleri, bilgi sistemleri, bilim ve teknoloji sistemleri, ticaret sistemleri, finans sistemleri, hukuk sistemi, siyasi sistem ve yönetim sistemlerinin olanak ve kısıtlarını da hesaba katan verilere sahip olmalıyız. “Büyük veriyi ehlileştirerek” işimize yaramayanları ayıklama ve yarayışlı olanı seçme rekabet gücü yaratmanın gerek şartıdır.Dünya genelindeki büyük veriyi anlama, bilinçli yönetimin ilk adımıdır. Kendi verilerimize hakim olma ikinci adım. Süreçleri uçtan uca kontrol etme üçüncü adım. İnovatif gelişmenin yarattığı rekabeti yakından izleme dördüncü adım… Ve geleceği nasıl inşa edeceğimize ilişkin bir plana ve yol haritasına sahip olma beşinci adım. Bu beş adımın değer üretmemizin kaynağı ise ‘veriye sahip olma” en ivedi işimiz olmalı.

4- İşe yarar verilerden yeni bir ‘ürün ve ‘metot’ geliştirelim

İş yaşamında var olma ve varlıklı olmanın gerek şartı kaliteli verilerden piyasanın kabul edebileceği yeni bir ürün ve metot geliştirmedir. Mal ve hizmet üretim alanlarımızdaki ürünlerimiz rakiplerimize eş düzeyde değilse, önerilen önlemler alınsa bile istenen sonuçlara ulaşılamaz. Belirsizlikler karşısında panik yapmamadan, eriştiğimiz bilgiden yeni bir ürün ve metot geliştirmeyi sürdürüyorsak, yeni koşullara uyum sağlarız. Teknolojinin tetiklediği ekosistemlerin fırsat ve tehlikelerini dengeleyebiliriz. 

5- Ürettiğiniz ‘mal ive hizmet’ sadece bize değil ‘paydaşlarınıza’ da kazandırsın

Bağlantıların alabildiğine yoğunlaştığı, küresel ölçekte iletişimin yaygınlaştığı ve derinleştiği, yerel, ulusal ve küresel ölçekte ‘işbirlikleri’ potansiyellerinin arttığı ortamdayız. Bu ortamda nalıncı keseri gibi “…hep bana, hep bana” diyenlerin uzun soluklu gelecekleri olamaz. Düz dişli testere gibi ‘bir sana bir bana’ diyen ve paydaşlara da değer üretenler geleceği güven altına alır.

Sözü uzatmaya gerek yok… Devletten beklenti hakkımızı koruyalım, ama önce kendimizi aktif hale getirelim. Yakınmadan yekinelim, hep birlikte göreceğiz ki, sorunları çözmede çare tükenmiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar