Mekanik böceklerle kanseri yenecek buluş ile ödül aldı

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI yasemin.salih@dunya.com

Bu yıl Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Ödülü’nün sahibi mühendisliği sağlık çözümleriyle buluşturan icatların kahramanı Prof. Dr. Metin Sitti oldu. “Bilim insanı ödül almak için araştırma yapmaz ama yine de takdir edilmek, çalışmalarınızın bu yolla tanınması işin en güzel yanlarındanmış. Çünkü laboratuvarlarda bir şeyler yapıyoruz ama toplum bilmiyor, sadece kendi camianızın haberi oluyor. Ödülün en iyi yanı tanınmayı sağlamak. Hele de kendi ülkenizden ödül gelirse daha da sevindirici oluyor” diye anlatıyor duygularını Sitti.

Boğaziçi Üniversitesi’nde mühendislik eğitimini tamamlamasının hemen ardından araştırmalarını yurtdışında sürdürmek üzere giden Sitti, tam 23 yıldır Japonya-Amerika ekseninde önemli çalışmalar yürütüyor. Modern zaman mucidi aslında: Toplumsal fayda yaratacak, insanların hayatlarını değiştirecek buluşlara imza atıyor. Bu koşuşturmaca içinde Türkiye’ye gelme fırsatı pek bulamasa da Türk öğrenciler yetiştirmek için özellikle çaba sarf ettiğini vurguluyor. Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Ödülü ile bundan sonra mesaisinin yüzde 20’sini Türkiye’de üniversitenin öğrencilerine ayıracak. Yani bir ayağı Türkiye’de olacak. Röportajımızda Prof. Dr. Gazi Erçel’in, “Her zaman ülkeme dönüp bilimsel çalışmalarımı vatanımda sürdürmek istedim ama bir türlü olmadı” sözlerini hatırlatıyor ve kendisi için de geçerli olup olmadığını soruyorum: “Bu yurtdışındaki tüm Türk bilim insanlarının istediği bir şeydir. Çevremdeki herkeste bu duygu var. Ancak ne yazık ki Türkiye’ye seminer için bile çok nadir çağırılıyoruz. Birliktelik çok az. Ortak tutum, koordinasyon yok. Yine de hepimiz yurtdışında Türk öğrencileri yetiştirmek için çaba gösteriyoruz.”

‘Herkes ABD’ye giderken ben Japonya’yı seçtim’

Hayatının en büyük kırılımının her Boğaziçili gibi Amerika’ya değil de Japonya’ya gitmek olduğunu özellikle vurguluyor Metin Sitti. Böyle “ters köşe” seçimlerin karakterinin bir parçası olduğunu da söylüyor. Diyor ki, “Bir şeyi moda olsun diye yapmayı sevmem. O günlerde herkesin yönü, hedefi Amerika’ydı. Ben Japonya’daki hocamdan teklif alınca oraya gitmeyi tercih ettim. Zoru seçtim ama bu huyumdur. O dönem için çok cesur bir karardı. Dilini bilmediğim, kültürü farklı ve zor bir ülkeye gittim ama yeniliğe dönük zor süreçleri seçerim genellikle. Bunun bedelini de ödedim; daha çok çalışıyorsunuz, yalnız kalıyorsunuz ama Japonca öğreniyorsunuz. Ve siz iyi bir şey yapıyorsanız zaten Amerika’nın da dikkatini çekiyorsunuz. Yani başarınızı görünce siz Amerika’ya değil, Amerika size geliyor. Benim hikayemde öyle oldu. Her bilimsel atağımda bu süreci yaşadım ben. Tersinden, zor olandan bakmanın sancılarını ve sonrasında başarının sevincini.”

‘Nano robot en meydan okuyabileceğim projeydi’

Prof. Dr. Metin Sitti’nin alameti farikası, nano robotları hastalıkların tedavisinde kullanılacak şekilde tasarlayan çalışmaları. Elbette olay “Japonya’ya gitti, robot yapmayı öğrendi” boyutuna indirgenmemeli. Tokyo Üniversitesi’nin kariyerinde doğru bir karar olduğunu kabul etmekle birlikte katıldığı ekiple masa boyutundaki robotları nano boyutlara getirme fikrinin gelişmesi uzun çalışmalar sonrasında olmuş. “Orada beni küçük robotlarla çalışmaya yönelttiler. Masa boyutundaki robotları nano yapabilir miyiz sorusu hayatımdaki bir diğer kırılma noktası.

Japonya’da robotlar üzerinde yürüttüğüm çalışmaların artık bir sonraki aşamaya geçmesi gerektiğini ve elbette hayatımın sonuna kadar bu ülkede kalmayacağımı biliyordum. Amerika’ya bir konferansa gitmiştim, orada tanıştığım bir bilim insanı ‘böcek robot yapacağız, senin gibi bir adam arıyorum’ deyince içimden ‘adam kafayı yemiş’ dedim. Sonra biraz düşündüm ve bunun en meydan okuyabileceğim proje olduğuna karar verdim” diye anlatıyor Berkeley Üniversitesi’ne geçiş sürecini. Berkeley’e geçip nano robot projesinde çalışmaya başladıktan sonra Amerika’da çılgın fikirlere açık yatırımcılar bulmanın daha kolay olduğunu keşfetmiş Metin Sitti. İki yıl süren çalışmaların sonrasında şu anda kablolo, uçan nano robotlar yapabildiklerini yakın zamanda bunları kablodan kurtarmanın mümkün olacağını belirtiyor. Hayali, doktorlar tarafından kontrol edilen nano robotların insanın içinde ilerleyip, başka bir yere zarar vermeden hastalıkları, örneğin tümörleri tedavi etmesine kadar varan bir teknoloji geliştirmek. Bunun üzerinde ciddi olarak çalışıldığını aktaran Prof. Dr. Sitti, yakın zamanda gerçekleşeceğine de inanıyor.

Setex ile buluşlarını bir şirket altında birleştirdi

Aslında Metin Sitti’nin adının bilim dünyasında yankılanması yaklaşık 20 yıl öncesine gidiyor. Hatta 2002’de yaptığı örümcek ve kertenkelelere dik zeminlere tırmanma özelliği veren yapışkan maddenin taklidi sentetik iplikler onun Türkiye’de de bilim dergilerinde yer almasını sağlamıştı. Prof. Sitti, patenti kendisine ait olan ürünü bu yıl satışa çıkardıklarını ve bu tür buluşların ekonomik değere dönüşmesi için Satex adında şirket kurduğunu söylüyor. “Ben profesyonel olarak şirketimin CEO’suyum. Amerika’da bazı üniversitelerde profesörlerin bu tür şirketler işletmesine izin veriliyor. İnce çizgi ise öğrencilerinizi asla şirketinizde çalıştırmamanız gerektiği. Fark ettim ki biz profesörler çok iyi CEO’larmışız” diyor.

Satex’in patentler konusunda üniversite ile ortaklığı bulunuyor. Bir de laboratuvar var. Şu anda üzerinde çalışılan önemli projeleri olduğunu anlatan Sitti, endoskopi, kolonoskopi gibi işlemleri nano robotlarla insana rahatsızlık vermeden yapmayı sağlayacak cihazlar üzerinde çalıştıklarını vurguluyor. Diyor ki, “Biz bu işlemleri saç teli kalınlığında, kablosuz robotlarla yapmak istiyoruz. 5-10 mikrona kadar robotlar üzerinde çalışıyoruz. Siz onu yutuyorsunuz, işini bitirince ya vücut kendisi dışarı atıyor ya da bir şekilde eriyor. 3-5 yıl içinde hastanelere girer. Şu anda domuzlarda deniyoruz. Bu sponsorsuz olmaz, maliyetli bir iş. Sadece prototip aşaması 50 ila 100 milyon dolar. Tam onay sürecine ulaşmak 500 milyon doları bulur.”

Yapay zeka insanın içindeyken tehdit oluşturur mu?

Prof. Dr. Metin Sitti’ye, günlük hayatta yapabileceklerinden korktuğumuz yapay zekanın insan vücuduna girdiğinde tehdit oluşturup oluşturmayacağını soruyoruz. Verdiği yanıta bakılırsa bu robotlarla çalışan cerrahların gelecekte rolü çok büyük olacak: “Öncelikle robotik cihazın güvenliğini garantilemeniz lazım. Elbette bir anda sapıtabilir, yanlış yere gidebilir. En başından tasarlarken bu güvenlik sorunlarını hesaba katıyoruz. O kadar yumuşak bir malzemeden yapıyoruz ki kontrolden çıksa bile zarar veremesin. Örneğin kanser tedavisinde hedefe ulaşınca ilacı salgılayacak olan robotun bütün hareketleri dışarıdan cerrah tarafından kontrol edilecek. Yani kendi aklıyla değil, doktorun aklıyla çalışacak. İşi bitince kendini eritecek robotlar üzerinde çalışıyoruz. Geleceğin cerrahlarının da biraz mühendislikten anlaması gerekecek.”

Kırşehir'den Berkeley'e

Kırşehir’de doğan Prof. Dr. Metin Sitti, Boğaziçi Üniversitesi Fizik ve Elektrik Elektronik bölümlerini eş zamanlı bitirdikten sonra yine aynı okulun Elektronik Bölümü’nde yüksek lisansını yaptı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin Robotik Bölümü’nde bir süre çalıştıktan sonra, doktora eğitimi için Tokyo Üniversitesi’ne gitti (1999). Sonrasında bir süre Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de araştırmalarına devam eden Sitti, 2002’den bu yana Carnegie Mellon Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Robotik Enstitüsü’nde, kurucusu olduğu Nanorobotik Laboratuvarı’nda ve Biyorobotik Merkezi’nde çalışıyor. Prof. Sitti, SPIE Nanoengineering Pioneer Ödülü (2011), National Science Foundation CAREER Ödülü (2005) ve IBM Smarter Planet Ödülü (2012) gibi pek çok ödüle layık görüldü. Max Planck Enstitüsü’nde ‘Akıllı Sistemler Bölümü'nde Kurucu Direktör oluyor. Bir dönem çalıştığı Carnegie Mellon Üniversitesi'nde "en çok kucaklaşılabilir öğretim üyesi" seçilmiş.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar