Moda diyetleri bırak babaannenin tariflerine bak

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI yasemin.salih@dunya.com

Doğru ve yeterli beslenme, gelir düzeyi gözetmeksizin bütün toplumların gündeminde. Konu başlıkları değişse de herkes hayatını daha uzun süre hastalanmadan sürdürmenin formülü peşinde. Sağlıklı hayatın düşmanları arasında obezite üst sıralarda ancak en az onun kadar büyük bir tehlike daha var, zayıflatma vaatleriyle milyonları etkileyen popüler diyetler. Bu tehlikede baş sorumlu olarak medyatik doktor, diyetisyen, beslenme uzmanı gibi kişiler gösteriliyor. Uzmanlar ve medyanın beslenme ve diyetler hakkında bilgi verirken daha sorumlu davranması gerektiği üzerinde duruluyor.

Yürüttüğü sosyal sorumluluk programlarında “sağlıklı beslenme”yi ön plana çıkaran Sabri Ülker Vakfı, toplumu yanlış yönlendiren diyet programlarını masaya yatırdı. “Uluslararası Beslenme ve Sağlık İletişim Programı” nın ikincisinde başlık, Popüler Diyetler: Sağlık Etkileri ve Etkili İletişim’di. Programa katılan yerli ve yabancı uzmanlar, basın mensuplarına sağlıklı beslenmeye yönelik bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasında ne gibi riskler oluşabileceğini aktardılar. Çalışmanın odağında ise beklendiği gibi popüler diyetler ve onların ünlü yüzleri vardı.

‘Vücut vitaminsiz olduğunu 3 ay sonra söyler’

Aynı zamanda Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi de olan Almanya’daki Hohenheim Üniversitesi Biyolojik Kimya ve Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hans Conrad Biesalski, bilim insanlarının paylaştığı bilgilerin mutlaka sorgulanması gerektiğinin altını çizdi. Biesalski’nin dikkat çektiği şey ise gerek popüler diyetler gerekse nişatsa bazlı yaygın beslenme biçiminin yol açtığı ve toplumların göremediği gizli açlıktı.

Biesalski, “Siz diyetinizi yapıyorsunuz ancak vücudunuzun uzun vadede ne tepki vereceğini hemen bilmiyorsunuz, karnınız doyuyor ve sorun yok sanıyorsunuz. Çünkü kan, vitamin seviyesini uzun süre regüle eder. Vitamin beslenmede buzdağının tepesi. Vücutta azaldığında neredeyse üç ay sonra hasarları kendini gösteriyor. Bu arada tahribat başlamış olabiliyor” diye uyardı. Biesalski, vitamin konusunda da tek bir doğrunun kabul edilmesine karşı. Diyor ki, “Bilim insanlarının vitaminlerin neye ne kadar kadar yetmediğine dair kanıtları yok. Biz ancak bunu hastalık anında fark ediyoruz. E vitamini eksikliği olanların kalp hastalıklarına yakalanma oranı yüksek, bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey ancak biz doktorlar hastalarımıza E vitamini yazarak onu kalp krizinden koruyamayız. Sağlık bir bütündür.”

'Almanya’da bile gizli açlık var'

Biesalski, gizli açlık konusunda ülkesi Almanya’yı da topun ağzına koyuyor. Gizli açlığın sadece gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkelerin problemi olmadığını vurgulayan Biesalski, “Sonuçta Almanya’da bile fakirlik oranı yüzde 20 oldu ve giderek artıyor. Buna karşılık UNESCO’da çocuk beslenme programı olmayan üç ülke Almanya, İsviçre ve Hollanda. Bu çok yanlış” diyor.
Gizli açlığı anlatırken en çarpıcı örneklerin gelişmekte olan ülkelerden verilebileceğini söylüyor Biesalski. Fakir ülkelerde beslenmenin yüzde 80’inin nişastaya dayandığını vurgulayan Alman bilim insanı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çocuğun karnının doyması yeterli görülüyor ancak vücudu beslenmiyor. Biz buna da gizli açlık diyoruz. Obezitenin artmasının arkasındaki nedenlerden biri de bu. Dünya hem şişmanlıyor hem de yeterli beslenmiyor. Almanya’da fakir ailelerin çocuklarının boyunun ortalama 2 cm kısaldığını gösteren araştırmalar var. Bu aynı zamanda beyinsel gelişimi de olumsuz etkiliyor, hipocampus gelişmiyor. ”

'200 yıllık diyetler takla attırılıp moda diye sunuluyor'

Toplantıda Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tanju Besler de popüler diyetlerin yenilikçiliğini sorgulayan bir sunum yaptı. Örneğin Akdeniz Diyeti’nin 1950’lerden bu yana anlatıldığını belirten Besler, “1820’lerdeki kaynaklarda vegan diyetine rastlıyoruz. 1825’te ise düşük karbonhidratlı diyet programları görülüyor. Bir dönem sigara bile zayıfl atmak için doktorlar tarafından önerilmiş. Yani bunların hepsi takla attırılıp karşımıza çıkıyor. Elbette kilo kaybına neden oluyorlar ancak ‘popüler diyet’ denilen durum büyük bir toplumsal tehlike. Her moda gibi gelip geçici ve zararlı olabilecek yönleri var. uzmanları dinlerseniz en iyi diyet konusunda bir türlü anlaşmaya varamazlar. Bir yandan bu kadar çok diyet yapılırken diyabetin hızla artması da bu çarpıklığı gösteriyor aslında. Ne yazık ki bilim insanları bu yanlışın popüler yüzleri oluyorlar” diye konuştu. Besler’e göre insan organizmasının temel ihtiyaçları var. Eğer bir diyet size aylık 2-4 kilonun ötesinde zayıflama vaat ediyorsa ondan uzak durun.

Geleneksel beslenmeye dönüş lazım

Hohenheim Üniversitesi Biyolojik Kimya ve Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hans Conrad Biesalski, tüm dünyada nişasta alımını pompalayan gıda sektörünün hakimiyetinin ciddi bir sorun olduğunu vurgulasa da son dönemin moda diyetlerinden Paleo’ya temkinli yaklaşıyor: “Paleo diyetini de önermiyoruz. Çünkü proteinin de aşırı tüketilmemesi gerekiyor. Her ülke ve kişide diyetler farklı etkiler yapar. Genel bir beslenme biçimi diye bir şey yoktur. Eğer yeterli beslenmiyorsanız hangi vitamini alırsanız alın sorun yaşamaktan kurtulamazsınız. Multivitamin haplarıyla sorunu çözemezsiniz. Hep birlikte geleneksel beslenme yöntemlerine dönmeliyiz. Büyükannenizin yemek tariflerini alın ve uygulayın. İnsanlar büyük bir hata yaparak yaşlandıkça yemek çeşidini azaltıyor. Bu da zihinsel kavrama yeteneğinin azalmasının en önemli nedenlerinden biri.”

Glutensiz beslenmenin zararları da var

Prof. Dr. Hans Conrad Biesalski, son yılların günah keçisi glutenin de bazı çevrelerce abartıldığı görüşünde. Glutenin insan vücuduna etkilerinin sanıldığı kadar büyük olmadığını ancak böyle bir sektör oluştuğunu ifade eden Biesalski, “Size verilen bilgileri sorgulayın. Gerçekten glutensiz beslenmeye ihtiyacınız var mı? Bununla ilgili araştırmalar yapıldı, ülkeden ülkeye farklılıklar var. Örneğin glutenin genetik hastalıklar üzerindeki etkisi Almanya’da yüzde 0.9, Türkiye’de 1.2. Yani abartıldığı gibi bir tablo yok ortada. Diğer yandan gluten toleransı normal olan ama glutensiz beslenen kişilerde birtakım sorunlar çıktığını görüyoruz. Mesela vücutlarında yüksek civa, arsenik, kurşuna rastlanıyor. Bunun nedeni glutensiz diye satılan besinlerin içeriği.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar