Osman Ulagay'a: İnsanın olduğu yerde hiç bir şeye şaşma!

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Osman Ulagay, ilk yazısını okuduğum günden bugüne "gıpta ettiğim" yazı insanlarından biridir. Nereden kaynaklandığını bilemiyorum, ama Ulagay ile efsanevi İsveç Başbakanı Tage Erlander arasında bağlantı kuran algı zihnimin derinliklerinde sabitlenmiş. Her halde Ulagay ve Erlander'in varlıklı aileden gelmeleri, iyi eğitim almış olmaları, geçim korkusuyla bizler kadar bulanık bakmamış olmalarına gizli bir özlem ve hayranlıktan olmalı; siz nasıl nitelemek isterseniz öyle değerlendirin.

Ulagay 'ın son kitabı "Dünya Trump'a mı Kalacak/ 'Tek adam' çıkmazı"nı bir solukta okudum. Arınmış, durulmuş, oturmuş sade ve akıcı dili; "Üslup konuyu bilmektir" tanımını doğrulayan ayrıntı ve derinlik analizleri, çağının sorunlarına ilgisiz kalmak istemeyen herkesin okuması gereken bir eser çıkartmış ortaya.

Ulagay 'ın kaygılarına, korkularına, umutlarına ve beklentilerine yakın düşünceler ve duygular benim de zihnimin derinliklerinde yer etmiş. Osman'ın ne demek istediğini iyi anladığımı sanıyorum. Ortak kavramlar ve terimlere, ortak düşüncelere sahibiz; medeniyet tasavvurlarımız da birbirine yakın.Bu yakınlık, birbirimizi anlamamızı kolaylaştırıyor.

Küreselleşme umutsuzluğu

Yaşadığınız dünyaya küçük de olsa "değer katma sorumluluğu" hissediyorsanız; Ulagay 'ın kitabında parça bölük bildiklerinizi bir bütün olanak değerlendirme fırsatını yakalamak için hemen harekete geçin. Ayrıca bilim ve teknolojik gelişmelerin yarattığı "küreselleşme sürecinin" umut ve beklentilerini, "yarattığı sonuçları" ve "hayal kırıklıklarını" içselleştirmenize de büyük katkıları olur diye düşünüyorum.

Hakim güç ABD'de "Denize düşen yılana sarılır" özdeyişini yaşamın somutluğu haline getiren Trump'ın seçilmesinin arka planını anlamak isteyenler de Ulagay'ın analizlerinden yararlanabilir.

Küreselleşme süreciyle birlikte bütün dünyada daha önce oluşmuş ortak değerlerin nasıl çözüldüğünü, ortak irade oluşturmanın ne denli güç bir iş haline geldiğini, ortak yararlar üzerinde uzlaşmanın tuzaklarını, ortak projeler oluşturma yerine ayrışma ve cepheleştirmelerin nasıl yükselişe geçtiğini, kapsayıcı kurumların karar süreçlerinin dışına nasıl itildiğin derinliğine kavramayı isteyenler de Ulagay'ın analizlerine başvurabilir.

Ulagay' ın kitabında, değişim ve dönüşümlerin yaşam biçimimiz ve yaşam tarzımıza etkilerini de analiz ediyor. Bir adım ileri giderek, insanlar arasında temas yaygınlığının, özellikle anı temasların yaratacağı kırılganlıkların da farkına varmanızı sağlıyor. Batı'nın 200 yıldır elinde bulundurduğu inisiyatif kaçırmasının olası etkileri de kitabın düşünce örgüsünde kalın çizgiler halinde karşımıza çıkıyor.

Kitabın bütününü okuduğumuzda, bütün dünyada ne olduğunun aşağı yukarı farkında olduğumuzu anlıyor; "ne yapmak ve nasıl yapmak gerektiği" konusunda ise zihin bulanıklığımız karşısında şaşırıyoruz. "Yeni bir dünya düzeni kurma ihtiyacı ile ortak hareket etebilme makasının açılması" şaşkınlığımızı bir çığ gibi büyütüyor.

"Bişey olmaz" deme ilkelliği

Osman Ulagay'ın yazdıklarının asıl önemli yanı, değerler sisteminin kalite, çeşitlilik, maliyet düşürme bileşenlerinden sonra gelen dördüncü bileşeni "sorun çözme" konusundaki uyarıcılığı. İnsanoğlunun Sümer tabletlerinden bugüne, büyük değişim ve dönüşümlerdeki reflekslerini az çok biliyoruz. İnsanlar, Pompei küllerinin altında bize kanıtladıkları gibi, hayatları tehlikede olduğu zaman gösterdikleri birlik ve dayanışmayı, tehlike uzaklaşınca gösteremiyor. Oysa,yaşanmakta olan büyük değişimin bizlerin işbirliği yaparak çözüm üretmesini gerektiriyor.,

Biz insanlar, varsayımlarını ve zihni modellerin sorgulamaları gereken normal zamanlarda "bişey olmaz abi" algısının tuzaklarına düşüyoruz.Kadim Afrika atasözünü inatla doğrulayan bir tavır içindeyiz: "İnsanın olduğu yerde hiç bir şeye şaşma!"

Tehlike, "geliyorum" diye bağırdığı halde, gelişmeler karşısındaki kayıtsız kalabiliyoruz.

Kaku'nun bilgileliğin kaynağı olarak tanımladığı "Bir yönüyle muhalif, makul ve bilinçli tartışma" Ulagay'ın kitabının merkez düşüncesini oluşturuyor. Kitap, muhalif, makul ve bilinçli tartışma çağrısıdır; çağrıya katılmamamız gerekiyor.

Farklı varsayımlarla da bakalım

Ulagay'ın çağrısını okurken çözüm üretmeye katkısı olabileceğini düşündüğüm bazı varsayımlar zihnimde belirginleşti; onları paylaşmak istiyorum.

Birincisi, doğa yasaları kritik eşikte durmayı sevmez; mutlaka konsolidasyon yani 'yeni denge koşulları' oluşucaktır. Bu yeni denge koşullarının oluşmasında "etken davranışlar" ve "yönlendirici akıl" hayati önem taşır. Geleceği öngörmenin en iyi yolunun onu inşa etmek olduğunu akıldan hiç çıkarmamak gerekiyor.

İkincisi, Carl Sagan'ın dediği gibi, hayatta hiç bir şey değişmeseydi "bilim" olmazdı. Hayat hiçbir şey anlaşılmayacak kadar kaos halinde oysaydı yine "bilimden" söz edemezdik. Elimizin alındaki en değerli araç olan "bilimi" küreselleşmenin yarattığı belirsizlikleri aşmak için kullanabiliriz.

Üçüncüsü, "sınırsız iletişimin" yarattığı ani ve yaygın temaslarının oluşturduğu kırılganlıkların yönetimidir.Öngörme ve önlem alma, gözetim ve denetim, kendinle başa çıkma ve geri-bildirim döngüsü bütün kırılma dönemlerinde insanoğlunun en önemli araçları olmuştur. İnsanlık, gözle ve sözle birbirini kontrol etme sürecini çok uzun süre yaşamıştır. Yaşanmışlığın birikimini uzun soluklu gelecek yaratmak için bir kaldıraç olarak kullanılabilir; tam bu noktada uyum yeteneklerimizi harekete geçirebiliriz.

Dördüncüsü, "ölümün eşitleyeciliği" ile "ölümsüzlüğün ayrıcalıklılığı" konusunda Hararı'nın değinip geçtiği "kimlik" ve "kişilik algısı" ile "yaşamın anlamı" üzerine derinliğine düşünmeliyiz. "Her koyun kendi bacağından asılır ama insanlar koyun değildir; birbirinin bacaklarından asılır" gerçekliğiyle yoğurur; sosyal bir varlık olan insanın kendi ayrıcalıklarına dayalı "anlam yükleme" ölçüsüyle "yeni dengelerin" oluşturulması arasındaki dengeleri yeniden tanımlayabiliriz.

Beşincisi de varlık nedeni olan bir ideale ve yaratmak istediğimiz sonuca kendini bağlamayan insanlığın çürüyeceği gerçekliğinin farkında olmalıyız.Gürcü şair Şota Rustaveli' nin dediği gibi, "Düşmemişsen bir sevdanın peşine/Özün düşman olur kendi özüne"diye yola çıkmalıyız.

Doğan Kitaplar arasında çıkan Ulagay'ın kitabı, "Hayat için benim de sözüm var" diyebilen herkesin okuması gereken bir çalışma. Ulagay'ı her zamanki saygı ve sevgiyle kutluyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar