Politikacı yönetici

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

 

Ben genç yaşta baba olduğum için bugün neredeyse emeklilik yaşına gelen kızım eksik olmasın işletmecilik konularında sık sık danışır. Danışır da her söylediğimi dinler mi? Siz okurlar ne kadar dinliyorsanız o da o kadar dinler. Köşe arkadaşım ve bu tür konularda ülkemizin nadir düşünürlerinden olan Rüştü Bozkurt bir gün “Ben yazıyorum ama okumuyorlar mı ne?” diye sık sık uyarılarda bulunduğu hatalara artan örneklerden şikayet etmişti. Bizim işimiz aklımızın erdiği, deneyimlerimizin öğrettiği kadarını aktarmak. Dinleyen söyleyenden arif gerek. Ne demişler akıllı adam kendi hatalarından, çok akıllı adam başkalarının hatalarından yararlanır”. Neyse konumuz bu değil. 

Bugün yönetici davranışlarına devam bağlamında iki tip yöneticiden bahsetmek istiyorum. Kızımdan bahsetmemin nedeni de bu. Kızım yirmi yılı aşkın ABD’de ‘high–tech’ dediğimiz şirketlerin en büyüklerinde yönetici olarak çalışıyor. Orta derecelerde girdiği bu 7 milyar dolarlık cirosuyla devlerden sayılacak şirkette sanıyorum çıkabileceği yere kadar çıktı. Her terfide kendisine “Yükseldikçe daha az teknokrat daha çok politikacı olacaksın” diye uyarırım. Şirket hiyerarşisinde yükseldikçe daha çok politikacı olmak şu demektir: Hissedarlar/patronlar ve diğer yöneticilerle iyi ilişkiler kurmak, dengeleri bozmamak, kişisel başarıyı öne plana almak, detaylarla değil neticelerle; yöntemlerle değil sonuçlarla; kaynakların neden ve nereye aktarılması gerektiği yerine ne kadar kaynak gideceğine odaklanmak. Kendisine verilen kaynakları etkili kullanarak işini yapmaktan başka bir endişesi pek de olmayan bir teknokratın yönetici olunca gereken bu tür bir değişim göstermesi kolay değildir. Öncelikle bu ciddi bir değişikliktir zordur. İkincisi herkesin becerebileceği bir iş de değildir. Kiminin kişiliği bu tür bir davranış biçimine, kafa yapısına ve tutuma uymaz. Bu nedenle yöneticiliğe terfi eden çoğu iyi teknokrat başarısız gözükür. Bu teknokrat olarak başarılı olduğu için terfi eden, yöneticiliğe yükselen kişiler için geçerli bir gözlemdir. Ama şimdi bir çoğunuz “Hoca çok iyimser. Biraz akademik mi kaçtı! Ne?” diyorsunuzdur. “Keşke terfiler başarıya göre yapılsa”. Hayır politikacı olduğu için terfi edenleri unutmadım. Zaten konuyu oraya getirmek istiyorum. 

Her örgütte tam tabiriyle yalakalık yaptıkları için terfi eden, önemli mevkilere gelen kişiler bulunur. Bu kişilere kızanlar dost meclislerinde yalaka, diğer ortamlarda politikacı sıfatlarını kullanırlar. Ben de bunlardan kariyerimin her safhasında, hem yurt içinde hem yurt dışında çok gördüm. Başka bir yazıda bunların tiplerini anlatacağım. Politikacı deyince yalakaları kastetmiyorum. Şimdilik yalakaları bir tarafa bırakalım. 

Politikacılık yaparak yönetici olanlar başarılarını daha çok örgüt içi ilişkilerine borçludurlar. Patron ve yönetim kurulu üyeleri, ve üstleri ile ilişkilerini iyi ayarlayan, diğerleriyle en azından onların amiri seviyesine yükselene kadar koalisyonlar kurarak beraber çalışan kişiler sık sık büyük bir hata yaparlar. Yönetici olunca da kendilerini başarılı kılan yöntemlere devam ederler. Türkçesi hala şirket içiyle uğraşırlar. Yani başbakan olmuşlardır hala içişleri bakanlığı yapmaya uğraşırlar. İçişleri bakanı olmuşlardır emniyet müdürlüğü yapmaya çalışırlar. Sonunda “Evet efendim, sepet efendim, arada sıra müsaittir efendim” diyen bir kalabalıkla baş başa kalırlar. Kalsınlar bana ne diyemezsiniz çünkü sizin de işinize karışır hayatı zehir ederler olan şirkete olur. 

Bir de bunun tersi var. Bir kısımda emniyet müdürü olur kendini iç işleri bakanı sanır, iç işleri bakanı olur başbakanlık yapmaya kalkar, başbakan yaparsınız imparatorluğunu ilana kalkar. Bu tür yöneticiler de giderek yalnızlaşırlar. Rahmetli eski İstanbul valimiz F. K. Gökay’ın “Ne zaman ben Tanrıyım derlerse işte o zaman bana getirirler” dediği gibidirler. Gökay, Mazhar Osman’dan sonra Türkiye’nin en ünlü ruh ve sinir hastalıkları uzmanıydı. Sizlerin bu tür yöneticilerden olmadığınızı biliyorum. Ama bildikleriniz arasında vardır. 

Bu tipler bir zamanlar çok popüler olan Peter ilkesinin göstergeleridirler. Hatırlamayanlar için Peter ilkesi ‘örgütlerde herkes yeteneğinin yetmediği yere kadar terfi eder’ olarak verilmekteydi. 
Sağlıcakla kalın 
 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019