Politikasız ekonomiden ekonomisiz politikaya

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Şapkadan tavşan çıkmasını bekledik. 1800’lerdeki Bismark politikalarını Alman toplumu kalkınmanın temel ilkeleri kabul etmişti. Sonrasındaki yüzyıllarda da, sağlam politikasıyla güçlü ekonomisinin meyvelerini toplamıştı. Güçlü ekonomisi sağlam politika yaratmıştı. Türkiye yetersiz politikalarıyla sürdürülebilir bir ekonomi oluşturamadı. Kırılmalar nerelerde?

I. Enflasyon

Nisan enflasyonu %2 beklenirken %1.67 gelmesine rağmen, enflasyonda artış trendi devam etti.

Grafik. Mayıs 2019 TÜFE Enflasyon Tahmini

Yüksek maliyet enflasyonu, çok değil, hemen 1 ay sonra enflasyonu pençelerine tekrar almış olacak. Bu etki, hemen istisnasız bir benzerlikle, tekrar eden süreçlerle, yıldan yıla değişen ekonomik döngümüze rağmen değişmeyen tek kriter olarak kalıyor. Üstteki grafikte elips içine alınmış dönem, Ocak 2018-Aralık 2018’in artan benzer hareket etme karakteristiğini göstermektedir. 10 gün, 50 gün ya da 100 gün vadelerle de olsalar aynı güçle temsil yeteneklerini koruyorlar. Mevcut ayın TÜFE’sini, geçen ayın ÜFE-TÜFE farkını kullanarak tahmin etmek mümkündür. Ocak 2018 de %1.02 TÜFE ve %-0.03 ÜFE-TÜFE Şubat’ın TÜFE’sini %1.02 den mutlaka daha düşük bir rakama işaret eder. İşte sonuçlar: Şubat 2018 %0.73 TÜFE 1.95 ÜFE-TÜFE. Mayıs 2018’e gelelim. TÜFE %1.62 iken ÜFE-TÜFE %2.17 sonuçlanıyor. ÜFE yüksek. ÜFE-TÜFE farkı yüksek. Hemen sonrasındaki ay için TÜFE’de yüksek bir artış beklenir. İşte Haziran 2018: TÜFE %2.61 ÜFE-TÜFE %0.42. Devam edelim. Temmuz 2018: TÜFE %0.55 ÜFE-TÜFE % 1.22. Ağustos 2018: TÜFE %2.30 ÜFE-TÜFE %4.31. Eylül 2018: TÜFE %6.30 ÜFE-TÜFE %4.58. Uzatmayalım ve gelelim son ayın enflasyonuna; Nisan 2019: TÜFE %1.69 ÜFE-TÜFE %1.29. Buna göre tahmini Mayıs 2019 TÜFE’si %2.4 olarak gerçekleşecek. Nisan’da düşen TÜFE enflasyona karşın yükselen enflasyon trend algımız değişmiyor.

II. Çıktı açığı

Çıktı açığı en düz tanımıyla, ekonominin mevcut üretimiyle potansiyel üretimi arasındaki farkı ifade etmektedir. ODTÜ elektrik-elektronik bölümünden her yıl 100 mezun verildiğini varsayalım. Üniversiteden çıkan 100 elektrik-elektronik mühendisinden 96’sı istihdama dahil oluyorsa; 4’ü açıkta diyoruz. İşte ODTÜ’lü 4 mezunun açıkta olması durumuna ekonomide çıktı açığı diyoruz. Eğer ODTÜ’lülerden 3’ü daha mezunken çalışma hayatına atılıp istihdama dahil olmuşlarsa yılda 103 istihdamla ODTÜ’de o dönem için çıktı fazlası 3 tür diyebiliyoruz. Bu tanımdan ekonominin genel eğilimi hakkında bir fikir edinebiliyoruz. En son 2018 4 çeyrek büyümelerini almıştık.

Grafik. TCMB 20191Ç Çıktı Açığına Göre 20191Ç Büyüme

Merkez Bankası’nın çıktı açığı 20191Ç için geçen yılın son çeyreğinde bulduğu -4.5 dibinden çok küçük kıpırdamalarla -3.5 e doğru yaklaşacağını işaret ediyor.

-Artık politikaya dönme zamanı

Seçim ajandası ekonomik gerçeklere eğilmemizi biraz daha öteledi. Bizi bekleyen gerçeklere şöyle bir göz atalım.

- Yapısal reformalar

%50’den yüksek enflasyon oranlar hiperenflasyon olarak tanımlanıyor. Öyleyse Türkiye ekonomisi işte bu seviyelerden tek haneli enflasyon düzeylerine kadar geriledi. Son dönemde tekrar tek hanelerden %20’lerin üstüne attık. Trend hiperenflasyon riskini şimdilik çağrıştırmıyor. Ama yapısal reformu bas bas bağırıyor. Enflasyondaki yapışkanlığı söküp atmamız gereklidir. Nasıl?
-Şeffaflık,
-Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığı
-Demokratik iş ortamı güvencesi
-Küresel serbest sermayenin yatırımlarını güvence altına alabilecek “hukuk sistemi” güvencesi.
-Enerji politikalarımızda doğal gaza ve hampetrole yüksek bağımlı fiyatlamayı diğer enerji kaynaklarına kaydırmalıyız.
Kamunun açıklarının vergi yoluyla fiyat baskısı artık yer almamalıdır.

-Algı

Türkiye’ye yönelik algıyı düzeltmeye yönelik yoğun çaba vermemiz gereken bir dönemde olduğumuzu söylemeye gerek yok herhalde. Peki nasıl?
-Son yıllarda yaşadıklarımız bize “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan” sorusunu çağrıştırıyor olabilir. Bu kısır döngüye girmeden kolları sıvamalıyız.

-Sürdürülebilir büyümenin içini artık doldurmalıyız. Bunu açarsak; üretelim, daha çok üretelim gazına gelmiş durumdayız. Halbuki olması gereken; talebi gör de ona göre üret şeklinde olmalıdır ki, ekonomik büyümedeki süreklilik korunabilsin. Yoksa şu soruyu kendimize daha çok sorarız;
“Biz, bir %7.7 büyüme bir %4 küçülmeyle, hep dur-kalk ekonomisin de mi küresel bir dünya ülkesi olacağız”

ABD’de, Rusya’da, Japonya’da, Çin’de yapay zeka ve nano-teknoloji; Almanya’da 4. Sanayi devrimi gerçekleri üzerinde hızla yol alınırken biz, enerjimizi kendi içimizdeki kısır çekişmelere harcarken tüketiyoruz. Oysa kaybolan değer, geri dönüşü asla mümkün olamayan zamandır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar