Seçimi bekleyen piyasalar için tek motivasyon ucuzluk

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Mayıs, küresel piyasalar açısından farklı bir ay olmuştur. Dolar Endeksi (DXY) 13 Mayıs’taki 97.32 dibi ile 30 Mayıs’ta da 98.14 zirvesi arasında %0.8’lük bir değişim aralığında oynaklık kaydetmiştir. Ay boyunca %0.27 de olsa küçük bir artışla elde edebilmiştir. Diğer taraftan Gelişmekte olan ülke (GOÜ) kurları, MSCI IEMC endeksini (MSCI Internatinal Emerging Market Currency) -%1.57 değer kaybıyla öne çıkmıştır. Böylece Amerikan Doları GOÜ para birimlerine kıyasla hayli değer kazanılmış bir ayı tamamlamıştır. Hisse senedi piyasalarında Gelişmiş Olan Ülkeler (GOÜ) %2.49 düşerken, yakın tarihlerindeki en düşük seviyelerini de teyit etmiş olmaktadırlar. Gelişmiş ülkeler GOÜ benzerinde düşüşlerle ayı bitirirken ortalama %3.44 değer yitirmişlerdir. Görece derin bir piyasa örneğiyle ABD’deki değişimlere baktığımızdaysa S&P500’nin %5.85 gerilediği görülmektedir.

Mayısta merkez bankalarının para politikalarına ek olarak, finansal istikrar politikalarını da gündemlerinde yer almıştır. Trump para politikasının eleştirileri tonunu yükselttikçe, Amerika’da Trump ile FED arasında başlayan gerilim, küresel gündeme de taşınarak ayın seyrine damgasını vurmuştur. Faiz artış beklentilerinin hisse senedi ve ekonomik toparlanma üzerinde olumsuz etkilerinden yola çıkarak Trump, FED başkanı Powel’a yönelik eleştirileriyle küresel algıları merkez bankası bağımsızlığı anlamında derinden sarsmıştır. Oysa Avrupa Merkez Bankası (AMB) faiz artış konusunda aceleci olmayan tutumla göre istikrarlı seyrini korumuştur. Mayısın son ve haziranın ilk günleri Amerika Merkez Bankası’nın politik hedefleri olan enflasyon ve tam istihdamda elde ettiği seviyeleri tatmin edici bulan öngörüler ve beklentilerle şekillenmeye başlamıştır. Böylece, Amerika faiz artış/iniş politikalarıyla şekillenmiş bir küresel hisse senedi piyasa oynaklığı yaşanmıştır. Borsalarda düşüşler durulmuş, FED’in de, faiz artışı yerine faiz indirimi gerçekleştireceği öngörülmeye başlanmıştır.

Avrupa genelinde 2019 büyüme öngörüleri aşağı yönlü revize edilmiştir. Gerileyen düşüşlerde GOÜ’lerin daha sert bir 2019 yaşayacağı tahmini ana senaryoyu oluşturmaktadır. Bu çerçevede de Türkiye için ortalama beklentiler %1 daralarak yılı tamamlayacağı yönündedir.
Mayıs ayı için Avrupa’da en çok Türkiye’nin gündeme geldiğinin altını çizmemiz gerekmektedir. AMB, DB, Fitch gibi kuruluşların yorumlarında açık ya da zımni olarak Türkiye’nin Avrupa’daki düşüşü tetikleyebileceği endişesi gündeme gelmiştir. TCMB’nin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyonlarını karşılaştırarak oluşturulmakta olduğu “Reel Efektif Kur Endeksi”, Mayıs 2010 ile Mayıs 2019 döneminde toplam %45.31 düşüş göstermiştir. Ortalama yıllık değişim oranı olaraksa düşüş %6.45 düzeyinde gerçekleşmiştir. Reel sektörün toplam dış borç yükü 200 milyar dolar seviyesinde yatay düzeyini koruyor olsa da, genel eğilim borç kapamak şeklinde bir dönüşü zorlamaktadır. Kapanan borçlara karşın, toplam içinde kısa vadeli borçların artan payı, maalesef sağlıklı bir kaldıraç değişim örneği ortaya koyamamaktadır. Mevcut üretimle potansiyel üretim arasındaki farkı ortaya koyan çıktı açığında, TCMB’nin 2019 ilk çeyreği öngörüsü, açığın eksi yönde artacağı şeklindedir. Potansiyel üretimi mevcut üretimden hızlı artırarak büyüme çabalarımız, ekonominin orta vadeli seyrinde “dur-kalk” olarak şekillenmektedir. Bu nedenle de Türkiye için sürdürülebilir büyüme risk oluşturmayı sürdürmektedir. Öncü göstergeler ve TCMB’nin yılın ikinci çeyreği için çıktı açığı da ilk çeyreğe paralel ve eksidir. Sürdürülebilir büyümenin sekteye uğradığı dönemlerde, yapısal reformlar ve uzun vadeli alt yapı yatırımları makroekonomik dengeleri köşeye sıkıştırmaktadır. Yatırımlarla bütçe yükü arasında çıkışıp kalmak, ülke algısına da olumsuz yönde etkilemektedir.

Çözüm için bankaların yeniden rahatça kredi verebildikleri bir ortam yaratılması gerekmektedir. Bundan sonrasında, yaz ayına ilişkin mevsimlik işlenmemiş gıda fiyatları enflasyonu görece düşük kalacaktır. Mayıs, enflasyonda para politikasının elini rahatlatabilecek türde olumlu baz etkisinin de kapılarını aralamaktadır. Bütçedeki bozulmanın kalıcı hale gelmesini önememiz ve maliye politikasıyla para politikasının eş güdümlü hale getirmemiz gerekmektedir. Türkiye algısı üzerinde kalıcı bir iyileşmeye duyulan ihtiyaç, küçülmenin yıkıcı etkileriyle güç kazanmaktadır. Seçim dönemine kadar; döviz, hisse senetleri, bono ve para piyasaları ucuzladıkça artan taleple karşılaşılabilmektedir. Bu tepkisel alımları destekleyici seyir için; ekonomi, siyaset, jeopolitik takip edilemeye devam edecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar