Sosyal medya yönetimi

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Son birkaç yıldır, iş hayatında dijital mecraların ne kadar ön plana çıktığına dair bir haber veya analiz görmediğimiz gün neredeyse yok. Reklam bütçelerinde dijital mecraların payı dramatik bir şekilde yükseliyor, müşteriler satın alma kararlarında sosyal medyadaki eleştiri ve önerileri daha fazla dikkate alıyorlar. Hâl böyle olunca şirketler ya ajanslarla anlaşarak ya da bu alanlarda çalışanları istihdam ederek, bu trende uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bir başka deyişle bu alana yatırım yapıyor ve dijital mecralarda varlıklarını göstermek istiyorlar. Bazı şirketler ise hâlâ olayın önemini ve ciddiyetini kavramamış olacaklar ki bilgisayar başında çokça zaman geçirdiğini düşündükleri bir iki çalışanlarını bu işle görevlendirerek sorunu çözmeye çalışıyorlar.
Bazısı yatırım yaparak bazısı ucuz yollu bir şekilde bunu çözmeye çalışıyor ama son tahlilde şirketlerin hepsinin bu alanda başarılı olamadıklarını görüyoruz. Bazıları gereken önemi vermedikleri için bazıları önem vermiş olmalarına ve hatta bu işe ciddi yatırım yapmalarına rağmen başarılı olamıyor. Çünkü aslında bu iş aynen pazarlama faaliyetleri gibi yönetilmesi gereken bir sürece sahip. Yani her ne kadar şirketlerde pazarlama departmanları kurulsa, bu iş için özel eğitim almış ve bu alanda tecrübeli inşalar istihdam edilse bile, şirketin tüm çalışanlarının aktif desteği ve katılımı başarının üzerinde temel belirleyici olarak durmaktadır.

Bu anlayışın dijital mecralar için de geçerli olması, bu alanlarda başarı elde edebilmek için bir zorunluluk. Öyle şirketler var ki, çalışanlarının sosyal medya hesaplarına erişimleri yasaklanmış durumda ama şirket sosyal medyada varlık gösterebilmek için yeni insanlar işe alıyor veya ajanslara para ödüyor. Halbuki kendi çalışanlarını bu konuda motive edebilse çok daha iyi yönetilen bir algı yaratması içten bile değil.

Bir diğer şirket türü ise sosyal medyada var olmayı yeterli görenler. Yani bir hesap açalım, arada bir günaydın veya iyi hafta sonları mesajları ile kendimizi hatırlatalım şeklinde varlıklarını sürdürmeye çalışan şirketlerdir bunlar. Bu tür şirketlerin, gençlerin takipçi sayısına ulaşmaları bile onlar için bir başarıdır aslında. Temel ilke sosyal medyada var olmak değil, sosyal medyaya katılabilmek olmalıdır aslında. Sosyal medya da sonuçta bir iletişim şeklidir ve karşınızdaki bir insandır. Doğal olarak sizden ve ilettiklerinizden bir sıcaklık, içtenlik beklenecektir. Otomatiğe bağlanmış, duyguya, mizaha yer vermeyen mesajlarınızdan alıcılar kısa sürede sıkılacak ve takipçilerinizi kaybedeceksinizdir. Bu içtenliğe sahip olmadığı halde takipçisi olan hesaplar yok mudur? Mutlaka vardır, örneğin Papa'yı takip edenler, ondan mizah dolu bir paylaşım beklemeden takip ederler. Ya da bir devlet başkanından da. Ama zaman zaman onların bile insancıl yönlerini gösteren paylaşımlar yaptıklarını görebiliriz.

Bütün bunların sonucunda, dijital mecralarda var olabilmek isteyen şirketler için bu girişimin bütüncül bir şekilde yönetilebilmesi gerektiğini ve mesajlarını iletmek için kullandıkları mecra, araç ne olursa olsun, mesajın yapısı ve içeriğinin de başarı açısından önemli olduğunu her zaman hatırlamak gereklidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018