Süper Lig'e 56. kez yeniden merhaba derken...

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

 

Seksensekiz gün aradan sonra Süper Lig'imiz 56.kez perdelerini yine, yeniden açtı. Doğrusu futbolu ve Süper Lig'i özlemişiz. Sürprizlerle açılması ise bir başka sürpriz oldu bizim için.

Süper Lig her anlamda geçen 56 yıl içinde çok önemli yollar kat etti. Milli takımlar bazında bugüne kadar hiç yaşanmamış bir sportif başarısızlığa imza attıysak da, kulüpler bazında Avrupa futboluna eklemlenme başarısı gösterdik ve bir çok olumsuzluklara karşın hala Avrupa'da ilk 10'daki yerimiz koruyoruz. Geçen sene takımlarımız Avrupa'da bizi gururlandıracak başarılara imza attılar. Bu yıl da yine beklentimiz bu yönde...

Süper Lig perdelerini açarken, Avrupa'da ve dünyada futbolumuzun sayısal verilerden oluşan somut durumunu sizlerle aşağıda paylaşmaya çalıştık. Özellikle, Avrupa futbolu içinde mali ve sportif anlamda pastadan ne ölçüde pay alabildiğimizi gözler önüne sermeye çalıştık. Tüm bunları anlatırken de, aslında bir yerde Süper Lig'de rekabetçi dengeyi çok kısaca da olsa, yeniden bir gözden geçirmek istedik.

Önce durum tesbiti

Aşağıdaki tablolardan da görüldüğü üzere Türk futbolunun giderek Avrupa kulüp futbolunun bir parçası olmaya doğru yöneldiğini gözlemliyoruz. Rotamız Avrupa'nın gittiği yönde. Bu aslında parasal futbol açısından doğru bir strateji olarak karşımıza çıkıyor. Giderek parasallaşıp ticari bir karaktere bürünen Avrupa futbolu,  Deloitte'un 2013 tarihli son çalışmasına göre 19.4 milyar euro yılık gelir yaratıyor. Yani, Avrupa'da ve dünyada parayı kulüp futbolu yaratıyor. Doğal olarak, bizim de bu yöne yönlenmemiz gayet normal görünüyor. Nitekim, rekabet ettiğimiz Avrupa futbolunun tüm röntgenini aşağıda tablolarla çekip sizlerle paylaşmaya çalıştık. 

Avrupa futbol pazarının büyüklüğü 19.4 milyar euroya ulaştı

Futbolu bir 'show business'a  dönüştüren ve bu enstrümanı iyi kullanan Avrupalı ligler, bir önceki yıla göre yüzde 11 büyüyerek 19.4 milyar euroluk bir gelire ulaştılar (2011-12 finansal verilerine göre).  Bu gelirin yaratımı ve paylaşımına bakıldığında ise, toplam parasal gelirin yüzde 48'ini, yani yaklaşık 9.3 milyar eurosunu Avrupa'nın beş büyük liginin kendi aralarında paylaştıkları görülüyor. 2.9 milyar euroluk yarattığı gelirle İngiliz Premier Lig tek başına toplam parasal gelirden yüzde 16 pay alıyor.  Premier Lig bu geliriyle  ilk sırada yer alırken, onu Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, İtalyan Serie A ve Fransız Lig 1 izliyor.

Süper Lig'in değeri 900 milyon euroya ulaştı

Bonservis bedelleri üzerinden yapılan lig sıralamasına bakıldığında da, Süper Lig'in 908 milyon euro değeriyle Avrupa'nın en zengin yedinci ligi olduğunu görüyoruz. Bu değer, ticarileşip endüstriyel bir karaktere bürünen Avrupa futbolunda önemli bir tutarı ifade etmekle beraber, madalyonun diğer tarafından bakıldığında da, yıllık 600 milyon euro parasal gelir yaratan Lig'in bonservis bedelleri üzerinden yüzde elli daha değerli olması, (eğer oyuncu ithal eden ve dış açık veren bir lig iseniz) kulüplerimizin gelirlerinden daha fazla para harcadığını da bize gösteriyor. Oyunculara ödenen yüksek bedelli bonservisler, kulüplerimizin bir yandan takım değerlerini artırırken, diğer taraftan borçlanmalarını da artırıyor. Takım değerleri artarken, ne var ki, parasal gelir bu hızla artmıyor, artamıyor.

Süper Lig en az yabancı oyuncuya sahip

Süper Lig'de on sekiz kulüpte toplam 541 oyuncu bu sezon forma giyecek. Bu sezon başı üzerinde çok tartışılan yabancı oyuncu sayısına gelecek olursak, bu sezon ligimizde top koşturacak yabancı oyuncu sayısı 179. Buna göre ligimizdeki yabancı oyuncu yüzdesi yüzde 33.1. Bu oran diğer Avrupa liglerinden İngiltere'de yüzde 67.1 ile en yüksek düzeyde görünürken; İtalyan Serie-A'da yüzde 53, Rusya'da yüzde 49, İtalya'da yüzde 53 civarında. Buna göre ligimizdeki yabancı oyuncu sayısı tartıştığımızın aksine çok da yüksek görünmüyor.

Ülkemizde oynayan yabancı sayısı az ama kalitesi düşük

Ancak, bir başka önemli konuyu burada sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum. Ülkemizde oynayan yabancı sayısı 179 adet ile, diğer liglere görece düşük görünmekle birlikte; en az mili forma giyen yabancı da bizim ülkemizde oynuyor.  Ülkemizde oynayan mili yabancı oyuncu sayısı 43. Buna göre, ülkemizde oynayan yabancıların sadece yüzde 7.9'u ülkelerinin mili formalarını giyerken, bu oran diğer liglerde daha yüksek görünüyor. Örneğin, en çok yabancının oynadığı Premier Lig'de, top koşturan yabancı mili futbolcu yüzdesi yüzde 32,1. Diğer liglerde bu oran yüzde 17 ile yüzde 26.5 arasında değişiyor. Bu oran, nitelikli yabancı oyuncunun ülkemize daha az geldiğini göstermesi bakımından anlamlı görünüyor.

Gelirlerimiz ürttı ama, sportif başarımız düştü

Ülkemizde futbol gelirlerinin gelişimine baktığımızda, 2000 ile 2012 arasında Süper Lig gelirlerinin yüzde 283 artış kaydettiğini görüyoruz. 2000 yılında yaklaşık 150 milyon euro olan Türk futbol pastası 12 yıllık süre içinde yüzde 300'e varan bir artışla 575 milyon euroya ulaştı. 2011 yılında 600 milyon euroya kadar yükselen futbol pastamız, 2011 yılında yaşanılan şike olayları nedeniyle irtifa kaydedip 575 milyon Euro gelire geriledi. Gelir yaratma bakımından ortalama gelişim trendinin altında kaldığımız yıllar ise 2001, 2002 ve 2012 yıları oldu. 

Aslında toplam futbol pastası büyüklüğümüz ve son on iki yıl içindeki parasal gelirimizdeki artış önemli bir tutar ve artışı ifade ediyor.  Bu büyüklük Avrupa futbol pazarının yaklaşık yüzde 3'üne karşılık geliyor. UEFA'ya tabi 53 ülke federasyonu olduğu düşünüldüğünde bu tutar çok önemli bir oranı gösteriyor. Zaten 5 Büyük Lig'in Avrupa futbol pastasının yaklaşık yüzde 48'ini kendi aralarında paylaştığı dikkate alındığında, toplam gelirin kalan yüzde 52'lik kısmı diğer 48 Lig  tarafından paylaşılıyor ki, bu durumda bu 48 Lig'de Lig başına ortalama gelir payı yaklaşık yüzde 1.1 civarında gerçekleşiyor. Türkiye'nin payı ise yüzde üç civarında ki, bu çok önemli bir orana karşılık geliyor. 

Yani, parasal gelir yaratmada Türk futbolu çok iyi işler yapar ve benzerlerinden pozitif ayrışırken, sportif performans olarak tersine gitmiş, negatif ayrılmış durumda.  Sportif performans açısından bugün itibariyle bulunduğumuz FIFA sırası 58, UEFA sırası ise 10. 2000 yılında bu sıra, FIFA'da 20, UEFA'da 7 idi.

Oysa, beklenen parasal performansa paralel sportif performans artışıydı ama olmadı. İşte bunu irdelemeli ve sorgulamalıyız. Neden gelirimiz artarken, sportif başarımız düştü diye...   

En değerli kulüp Galatasaray

2013-14 sezonunda sahip olduğu oyuncuların bonservis bedelleri üzerinden en değerli takım olarak 380 milyon TL değeriyle Galatasaray'ı görüyoruz. Galatasaray'ın hemen ardından ikinci en değerli kulüp olarak 360 milyon TL ile Fenerbahçe yer alırken, Beşiktaş'ın 245 milyon TL ile üçüncü, Trabzonspor'un da 160 milyon TL ile dördüncü sırada olduğunu gözlemliyoruz.

Lig'in en düşük değere sahip takımı olarak da 27 milyon TL ile Sanica Boru Elazığspor'u görüyoruz.

Süper Lig'de ortalama takım değeri 50.4 milyon TL olarak gerçekleşirken, bu değerin altında kalan takım sayısı 14. Beş Büyük Lig'de takım değerleri arasında en fazla dengesizliğin olduğu lig olarak karşımıza 20 takımın mücadele ettiği İspanyol La Liga çıkıyor. La Liga'da tam 16 takımın değeri, ortalama takım değerinin altında kalıyor.  Bu sayı Premier Lig'de 13/20 (20 takımdan 13'ü ortalamanın altında), Bundesliga 13/18, İtalyan Serie-A'da 13/20, Fransız Lig1 14/18, Rusya Premier Liga'da 10/16.

Bu açıdan bakıldığında, Süper Lig'de de giderek bir toplulaşmanın ve buna bağlı dengesiz rekabetin oluştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Sonuç

Süper Lig 56. kez kapılarını yeniden açarken, futbolumuz yönetsel, iktisadi, mali ve sportif anlamda bir çok sorunla boğuşmak durumunda. Süper Lig'de rekabetçi denge, küçük takımlar aleyhine dengesiz rekabete dönüşmüş durumda. Türk futbolunun rekabetçi yapısı ve buna bağlı olarak futbol kalitesi düşmeye devam ediyor. Bu yüzden Türk Futbolu Avrupa ve dünya futbolundan sportif ve mali anlamda hak ettiği payı alamıyor. Türk futbolu özelikle, son on iki yılda çok önemli parasal gelire kavuşmasına ve Avrupa futboluna kulüp bazında eklemlenmesine karşın, özelikle uluslararası rekabette sportif performans koymakta zorlandığımız bir sürece girmiş vaziyette. Parasal gelir yaratmakta başarılı bir lig iken, sportif performansta geriye gidiyor olmamız, futbolumuzun bugün sorgulanması gereken en önemli sorunlarından, en önemli çelişkilerinden birisini oluşturuyor. Türk futbolunun parasal gelişimi, futbol yönetiminin önüne geçmiş durumda. Aslında, tüm sorunlarımızın kaynağını bu oluşturuyor. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar