Türkiye’nin dış yatırım çıkmazı

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Geçen akşam, iş ve sanat dünyasına yakın kişilerin bir arada bulunduğu bir davette, epeydir görmediğim bir iş adamımıza rastladım.

Afrası, tafrası, palavrası olmayan ve her karşılaştığımızda ilgimi çeken şeyler anlatan bu sanayicimiz hayli kaygılıydı bu kez. Kaygısı işlerinin iyi gitmemesinden kaynaklanmıyordu. Tam tersine, iş hacmini üçe-dörde katlamıştı görüşmediğimiz süre içinde. Dünyanın önde gelen otomotiv firmalarından bazılarının vazgeçilmez tedarikçisi haine gelmişti. Almanya’da bir firmayı satın alarak işini büyütmüştü. Şimdi işini daha da büyütmesi isteniyordu. Ancak tedarikçisi olduğu Batılı firmalar yeni tesisini Türkiye dışında kurmasını istiyordu. Türkiye’deki insan sermayesi kalitesini Bulgaristan’da bulmanın ve aynı çalışma koşullarını orada yaratmanın zor olacağını biliyordu ama zorunlu olarak yeni tesisini Bulgaristan’da kurmaya karar vermişti.* Böyle bir kararı vermeye zorlanmış olması onu fena halde üzüyor, Batı’daki Türkiye algısının bu noktaya gelmiş olmasından haklı olarak kaygı duyuyordu.

Nereden nereye geldik?

Bugün dış dünya ile özellikle de Batı ülkeleriyle iş yapan iş insanlarımızın pek çoğu buna benzer kaygılar taşıyor. Son günlerde açıklanan veriler de Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekme performansının giderek bozulduğunu gösteriyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin(AKP) iktidara geldiği 2002 yılında 1.1 milyar dolar olan ve AKP iktidarının ilk döneminde ciddi bir patlama yapan doğrudan yabancı sermaye yatırımları(FDI) 2007 yılında 22 milyar doları aşmıştı. 2008 kriziyle birlikte düşüşe geçen FDI girişleri, 2015 yılında 18 milyar dolara kadar yükseldi ama sonra yeniden inişe geçerek 2017 sonunda 10.8 milyar dolarda kaldı. Bu rakamın 4.6 milyar doları da yabancıların Türkiye’deki gayrimenkul yatırımlarından kaynaklanmıştı.

Türkiye’ye yönelik FDI verilerinin böyle bir seyir izlemesinde, küresel konjonktür dahil, farklı faktörlerin etkisi oldu kuşkusuz ama belirleyici faktörün, AKP yönetiminin ilk iktidar yıllarında izlediği tutarlı politikalarla bugün gelinen noktada ortaya çıkan tablo arasındaki büyük fark olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin 2001 krizi sonrasında akılcı ekonomik politikalar izlemeye başlaması, kronik yüksek enflasyon sarmalını kırarak parasındaki sıfırlardan kurtulması ve belki de en önemlisi, Avrupa Birliği(AB) ile bütünleşme yolunda kararlı adımlar atması, AB normlarını benimsemeye başlaması FDI girişlerinin patlamasında etkili olmuştu. Türkiye, Batı dünyasında “geleceği parlak bir ülke” olarak algılanmaya başlanmış ve yabancı firmaların ülkemize yönelik ilgisi artmıştı. Batı medyasında Türkiye ile ilgili haberler genelde olumlu bir cümleyle başlıyordu o dönemde.

Bugün gelinen noktada, AKP iktidarının ülkeyi çok farklı bir yola sokması ve AB standartlarından uzaklaşılması, Batı’daki Türkiye algısını tamamen değiştirdi. Türkiye bir yandan hukuk düzenindeki erozyon ve ifade özgürlüğünün ciddi biçimde kısıtlanması nedeniyle tepki görürken diğer yandan eski gözdesi enflasyonla yeniden flörte başlayan ekonomimiz de sürekli olarak en kırılgan ekonomiler arasında anılmaya başlandı. Sonuçta bütün bu faktörler Türkiye’nin yabancı yatırım sermayesi çekme şansını azaltıyor. Buna karşılık dünyada rekabet edebilen Türk firmaları ülke dışında yatırım yapmak zorunda kalabiliyor.

Rakamlar ne söylüyor?

Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı(TEPAV), Türkiye’den dış ülkelere giden(ODI) ile ve dışarıdan Türkiye’ye gelen(FDI) doğrudan yatırım sermayesi verilerini karşılaştıran bir çalışmanın sonuçlarını açıkladı geçen gün. TEPAV’ın derlediği veriler 2017 yılında Türkiye’den dış ülkelere giden doğrudan yatırımın 2.7 milyar dolara yükseldiğini, Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımın ise 10.8 milyar dolara gerilediğini gösteriyor. Yani Türkiye’den giden yatırım Türkiye’ye gelen yatırımın dörtte biri kadar. Veriler, Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım çekme performansının zirve yaptığı 2002-2007 döneminde %15.7 olan ODI/FDI oranının, on yıl sonra, 2012-2017 döneminde %31.2’ye yükselmiş olduğunu ortaya koyuyor.

TEPAV bu verileri değerlendirirken, “son yıllarda ODI/FDI oranında gerçekleşen bu yükseliş bir yandan Türkiye’nin doğrudan yatırımlar için cazibesini kaybetmeye başladığını gösterirken bir yandan da yurt içindeki yerleşiklerin yurt dışındaki fırsatları daha yakından takip etmeye başladığına işaret etmektedir”, diyor.

Başyazarımız Osman Arolat dünkü yazısında Bulgaristan gibi ülkelerde yatırım yapacak sanayicilere sağlanan teşvikleri ayrıntılı olarak belirtmişti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar