Üstünlüklerimizi sürdürülebilir kılmak

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

 

 

 
Uluslararası yatırım pozisyon açığındaki kararlı artış, 2012 yılının son aylarında da sürüyor. Kasım 2012 için 392 milyar dolara dayanmış ulusal varlıklarımız, ulusal yükümlülüklerimizin çok gerisinde kalarak yarattığı negatif farkla; GSYİH'imizin %50'sine tekabül eder. Açığı, özel sektörümüzün toplam dış borç artışıyla kıyasladığımızda, olabildiğine kontrollü bir artışı ifade ediyor. Özel sektör kısa vadeli dış borcunun genel toplamı, Kasım 2012 gerçekleşmeleriyle 101 milyar dolar düzeyini işaret ediyor. 1989 yılına kadar uzanan 23 yıllık zaman serisinde birikimli ortalama yıllık büyüme hızımız (CAGR) %13.2 kadar yüksektir. Türkiye ekonomisi bu yıllar içinde; I. Bush ile Saddam'ın Kuveyt'te karşı karşıya geldiği gerginliği 1991'de, döviz kuru krizini 1994'te, Asya krizini ve bölgesel etkilerini 1997-1998'de, dot.com felaketinin 2001'de ve nihayet küresel sistemik krizi de Ağustos 2007'den beri yaşıyor. Tüm bunların arasında, bizi deruni etkileyip, dış şoklara karşı kırılganlaştıran tehlike, o mutat pozisyon açığımız. "Portföy yatırımlar/Doğrudan yatırımlar" oranımız, "20122Ç1 için %70 ile sınırlıyken, "20124Ç"e gelindiğinde %100 sınırını aşıvermiş. Bakın gerçekler nereye, algılar nereye düşüyor. 
 
Küresel sermaye akışlarının odağındayız. Yeni Zelanda ve İrlanda'da da öyleydiler. Yeni Zelanda'nın ödemeler dengesi açığına ve İrlanda'nın da GSYIH ölçeğine kör küresel sermaye akışı, bu eğilimini 2007 küresel sistemik krizine dek sürdürüyordu. Orta gelir düzeyi tuzağı unutulmaması gereken büyük bir açmazdır. Büyüyor olsak da yetersiz kalan tasarruf, kalitesiz istihdam piyasası ve sınırlı endüstriyel dağılım; sonunda, bizi orta gelir düzeyi tuzağının girdabına çekti. Hem nispi hem de mutlak kazanç ile sürdürülebilir büyüme, eğitimde yapısal dönüşümler gerçekleşmeden mümkün değil. Güney Kore, küresel üstünlüğünü eğitimle yakaladı. Öyleyse, elbirliğiyle; "enflasyon, bütçe disiplini, kamusal borçluluk düzeyi ile elde ettiğimiz kazanımlar nasıl koruruz" sorusunun yanıtını bulalım. Eğitim sayesinde küresel bilim ve teknolojiden pay alınır. Sonuçta rekabet üstünlüğü olur. Orta gelir düzeyi tuzağı nda; artan gelir düzeyi, işçilik maliyetini zıplatır, ekonomilerin de kar marjlarını daraltır. Bu tuzağa düşen ülke ekonomisi aşağıda; düşük gelir, düşük işçilik, düşük maliyetle mal üreten alt gelir düzeyi ülkelerle; yukarıda, inovasyonların artırıldığı, verimliliğin maliyetleri hızla düşürdüğü, gelişmiş teknolojilerin merkezi, işçileri yüksek ücretli üst gelir düzeyi ülkeleriyle boğuşur. Sözün özü: Üstünlüklerimizi sürdürülebilir kılmak, kazanımlarımızı kaybetmeden yarara çevirmekle mümkün olabilir ancak. 
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar