Yabancılara AB vatandaşlığı ve Schengen'de kolaylık tartışmaları

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

İtalyan düşünür ve aktivist Lorenzo Marsili'nin The Guardian için yazdığı bir makale hararetli tartışmalara yol açtı.

"Devletlere değil, bireylere AB üyeliği sunulmalı. Adaylığı beklenen ülkelerle başlanabilir, sonra Türkiye ve İngiltere için de böyle bir uygulamaya gidilebilir” diyen Marsili, gelen farklı yorumlar üzerine sosyal medyada da konuyu gündemde tutmaya devam etti. AB vatandaşlığı kavramını savundu.

"Avrupa vatandaşlığı, Avrupa Birliği’nin parçası olmayan ülkelerin vatandaşlarına da genişletilebilir mi?” sorusu etrafında fikir jimnastiği öneren İtalyan düşünür, "Eninde sonunda AB’ye katılması beklenen” ülkelerin zaten Avrupa’da yaşayan vatandaşlarının entegrasyonunun, ülkelerin AB üyeliği beklenmeden sağlanmasını öneriyor. AB’ye kapağı atarak vites büyüten son ülkelerden olan Hırvatistan’da medyaya ve sosyal medyaya da bu tartışma yansıdı.

Tabii kendisi o kapıdan geçmeyi başaranlar, yeni gelenlere yer açmakta çok da hevesli olmuyor. Ama konunun, AB üyeliği için bekleyen ülkelere değil, o ülkelerin zaten yasalara uygun olarak AB ülkelerinde yaşayan-çalışan vatandaşlarına önden “vatandaşlık-üyelik” verilmesi şeklindeki formulasyonu genelde destek buluyor.

Siz yıllardır AB ülkesinde vize ya da oturma izniyle çalışan, vergisini ödeyen bir yabancısınız, sık sık iş gereği yer değiştirmeniz veya başka teknik nedenlerle vatandaşlık alma şartlarını yerine getiremiyorsunuz ve “göçmen yasaları” her daim Demokles’in kıcılı gibi tepenizde bekliyor. Her AB ülkesi vatandaşlık konusunda farklı kriterler uyguladığı için bir türlü bu hakkı kazanamıyorsunuz. Her daim “yabancı” kalıyorsunuz.

Lorenzo Marsili, standart bir “AB vatandaşlığı” uygulamasıyla bu sorunu çözmeyi öneriyor. Kulağa çok mantıklı geliyor. Ama AB bürokrasisi dediğiniz, tek dişli değil, zaman zaman 32 dişli bir canavar ve pek çok makul öneriyi öğütüyor. Hırvatistan’da yaşayan Rusların sosyal medya grubunda bu konu tartışılırken, birkaç aklıselim sahibi başka bir noktaya dikkat çekiyor.

“AB vatandaşlığına gelene kadar önce Schengen vizesi konusunda makul bir yol bulunsun” çağrısı yapıyorlar. Birkaç öneriyi alt alta sıralayınca, pek çok Türk vatandaşının da kanayan yarasına tuz basılıyor. Deniliyor ki, “Schengen’i ABD vizesi gibi 10 yıla çıkarsınlar. Ama bunun ön şartları net olsun.

Mesela üst üste beş kez Schengen vizesi alan, sorunsuz gidip gelen, iyi niyetini ispat eden kişilere standart olarak 10, hatta hiç değilse beş yıllık çok girişli vize verilsin. Daha fazla güvence istiyorlarsa ilaveten bir AB yatırım fonu kursunlar. 10 yıllık vize isteyenden o fonda belli bir miktar, 10-20 bin euro mevduat tutma zorunluluğu getirsinler. Bunu karşılamaya hazır büyük bit kitle bulabilirler.

Böylece zordaki AB ekonomisine de faizsiz milyarlarca euro kredi toplarlar.” Kimisi yukarıdakiler gibi “makuliyet ölçüsü”nde, kimileri "Zihni Sinir projesi” çılgınlığında pek çok öneri tartışılmaya devam ediyor. Velakin, AB vatandaşlığı kadar Schengen’in kangrene dönen sorunlarını çözmeye odaklanmak mantıklı görünüyor. Vize kuyruklarında insanların her seferinde yeniden “insanlıklarını kanıtlamak” zorunda kaldıkları uygulamalar utandırıyor.

Gelecek haziranda AB parlamentosu için yapılacak seçimler var. Yakın gündemde, geçici oturma izni sahibi yabancıların daimi oturuma geçiş için bekleme süresini AB genelinde beş yıldan üç yıla indiren öneri de var. Ama göçmen sorunlarının katmerlendiği, AB’de yabancı karşıtı akımların güçlendiği, küresel dünyadan “kapalı dünyaya” tornistan edilmeye başlandığı şu günlerde “liberal” açılımların şansının ne olacağı kocaman bir soru işareti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar