Kimine altın vize, kimine bir tas çorba...

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Belgrad’da kaldığımız otelin kahvaltı salonunda personelin çoğu Afrikalı genç kızlar. Merak edip soruyorum, “Kenyalıyız” diyorlar. Zagreb’de evlere yemek servisi yapan kuryelerin çoğu Nepalli. “Neden Hırvatistan?” diye soruyorum. “Bazı arkadaşlarım 2 bin euro maaş için Ukrayna’ya savaşmaya gitti. Ailemi riske edemezdim. 700 euro maaşla kuryelik daha mantıklıydı” diyor. Diğer yandan Hırvatistan mülk alana oturma izni vermediği için alternatif arayan Kazakistanlı bir tanıdık, hala 250 bin euroya bu işin halledilebildiği Yunanistan’a ev bakmaya gitti.  

Yani tablo biraz kaotik. Zengini, yoksulu… Dışarıdan dünyanın ‘konfor alanı’ gibi görünen ‘Schengen bölgesi’ne kapağı atmak için yol arayan çok. Zengini ‘altın vize’ kovalıyor, mal-mülk alarak Avrupa’nın kapısını açmaya çalışıyor. Kendi ülkesinin yaşam şartlarından bezen yoksullar ya da ‘vasıflı elemanlar’ da yine Schengen ülkelerinde ‘daha iyi hayat’ın peşine düşüyor. 

Ekonomisi yatırım ya da iş gücü bulmakta zorlanan kimi AB ülkeleri, bu hayalleri çoktandır gelir kapısı yaptı. Portekiz’den Almanya’ya, Yunanistan’dan İrlanda’ya. Kimine işçi kimine para lazım. AB’de hayat vaadi, iki kapının da anahtarı.

Batı Avrupa’nın tuzu kuru ülkeleri, AB oturumunu ‘kazanç kapısı’ yapan ülkelere “Çinlisinden Rusuna, parası olan herkesi adli siciline bile bakmadan Avrupa’ya dolduruyorsunuz” diye öfkeli. Ülke içinde “Yabancılar yüzünden emlak fiyatları artıyor, hayat pahalanıyor” homurdanmaları yükseliyor. Ama, çoğu ülkenin bu tatlı kazançtan vazgeçmeye niyeti yok.

Yunanistan 250 bin euroluk mülk alımını şart koşan altın vize programını, Atina başta olmak üzere bazı popüler yerler için 500 bin euroya çıkartarak sözde zorlaştırdı. Ama Atina’ya metro ile 20 dakika mesafedeki Pire’de limit hala 250 bin euro. Yani pratikte değişen bir şey yok.

Bu işe herkesten önce giren Macaristan, 300 bin euro devlet tahvili alan yabancılara altın vize veriyordu. Ciddi yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkınca 2017’de program kapatılmıştı. “Çin ve Rusya'dan göç akını var. Başvurular titiz incelenmediğinden casus orduları AB'ye legal yoldan giriyor” hezeyanları epeyce gürültü koparmıştı. Şimdi Başbakan Viktor Orban’a yine para lazım. Program revize edildi, baharda yeniden başlayacak. Bu kez ülkedeki emlak yatırım fonlarına 250 bin euro yatırmak ya da 500 bin euro değerinde lüks mülk almak 10 yıl süreli, yenilenebilir oturma izni almak için yeterli olacak. 

İrlanda, 1 milyon euro yatırım yapanlara oturma izni programını durdurdu. Portekiz, 280 bin eurodan başlayan emlak yatırımıyla sağladığı bu imkanı, konut fiyatları uçtu diye askıya aldı ama farklı yatırım türleriyle kapı hala aralık aslında. İspanya’da 500 bin euroluk konut alımıyla sağlanan bu hakkın iptali tartışmaları var. Avrupa Birliği’nde ‘herkesi bağlayacak’ bir ortak politika zor, bir yolunu bulup ‘alıcı varsa satıcı her zaman olur’ diyen ülke muhakkak çıkıyor. Para her kapıyı açıyor.

Aslında altın vize ile Schengen bölgesinden oturum alanlar bir yönüyle ‘keyfe keder’ küsürat. Daha mühim mesele, ekonomilerin acil ihtiyaç duyduğu işgücü açığını kapatacak kalifiye yabancılar. İnşaattan sağlığa hemen her sektörde açık büyüyor. Yaşlanan nüfusla sorun derinleşiyor. Çalışma çağındaki nüfus 2009'da 272 milyondan 2022'de 265 milyona düştü ve 2030'a kadar 258 milyona inmesi öngörülüyor. 

"Gel, ne olursan ol değil, paralı ya da kalifiye isen gel" diyor Avrupa. Görece ‘yoksul’ AB ülkelerinin zengin yabancıların parasına, hilafsız tüm AB ülkelerinin de kalifiye yabancıların emeğine ihtiyacı var. Yani kimine altın vize, kimine bir tas çorba veriyorlar. Zengine “Gel otur,” yoksula "Gel çalış" diyorlar. Her durumda Avrupa ‘yabancılaşmaya’ devam edecek. Kurtuluş yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar