Schengen’de ‘ihtiyatlı kötümserlik’ berdevam

Türkiye ve Avrupa Birli­ği arasındaki vize gergin­liğinde umut saçan, ama çoğu kez ‘gaz alma’ amaçlı her açık­lama medyaya yansıdığında müstehzi bir tebessüm beliri­yor dudaklarımda. Eski karar­ları yeni diye, uygulanmayan kolaylıkları ‘Bu sefer kesin’ di­ye önümüze atarak gönül eğ­lendiriyorlar sanki. Zira Avru­pa’nın ortak kurumları, sorun çözmekten çok ‘çözüyormuş gibi yapmakta’ hayli marifetli.

Uzaktan nasıl görünüyor bilmiyorum ama Avrupa Bir­liği özelinde bürokrasi dedi­ğin ‘tek dişi kalmış canavar’ değil ‘otuz iki dişi parlayan bir heyüla’ya benziyor. Alın si­ze son örnek: AB’nin 18. Rus­ya yaptırım kararları pazarte­si açıklandı. Listede dört Türk şirketi de olduğu söyleniyor. İki gündür resmi web site­lerinde cirit atıyorum, hala metin yok.

En güncel liste 20 Mayıs 2025’den kalma. Oysa ABD, yaptırım kararını açıkladığı an listeyi de internette duyuruyor; anında. AB’nin acelesi yok. Temmuzda, bir ay­lık yaz tatilindeyiz! Ama cicili bicili Avrupa Kon­seyi web sitesi, yaptırım altındaki Rus ünlülerin fotoğraflarını New Yor­ker’ı kıskandıracak gra­fik dizaynlarla özene be­zene sayfasına koymuş. Ara­dığınız cevabı veremeyen ama birbirine link verip duran bir sürü resmi site var ve dev büt­çelerle yönetiliyor.

Yönetici elitler...

AB’nin ‘bürokrat doyurma sistemi’ne bir tek örnekle ba­kalım. Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin net maaşı 8 bin 500 euronun üstünde. Özel ofis vs. için ayrıca net 5 bin dolar alıyorlar; fatura-bel­ge istenmiyor. Üstüne, Stras­burg’da bulundukları her gün için de 350 euro otel, yemek harcırahı. Üstelik uzun süre hem AP’den hem kendi parla­mentolarından maaş aldılar, bu ayıptan çok sonra dönül­dü, milli maaşlar kesildi. Ka­rar alamayan, sorunları halı­nın altına süpüren bir Avru­pa ama yönetici elitler gayet güzel yaşamaya devam ediyor.

Balığın başta kokmasının kanıtı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Le­yen hakkında sonu gelmeyen suçlamalar. Pfizer CEO’suy­la Covid-19 aşıları konusun­da yaptığı ve içeriği gizli ka­lan SMS yazışmaları ve komisyon iddiaları “Pfi­zergate” skandalı olarak kayda geçti. Ayrıca Al­manya Savunma Bakanı olduğu dönemde dış da­nışmanlara usulsüz iha­le verilmesiyle ilgili bir meclis soruşturması­na konu oldu. Brüksel– Lüksemburg ve Viyana– Bratislava gibi çok kısa mesafeler için AK bütçesin­den özel jet kullanması büyük tepki topladı. Ama ‘derin Av­rupa’nın temsilcilerinden sa­yılan von der Leyen hakkın­da güvensizlik oylamasını ge­çenlerde yine çekirge misali sıçrayarak ucuz atlattı.

'İhtiyatlı kötümserlik'le bakmalı

AB’nin ayrıcalıklı sınıfının ve doymayan bürokrasisinin dehlizlerinde dolaşıp çıktığı­mız yer eski hikâye: 2014’te Türkiye-AB Geri Kabul An­laşması kapsamında yürürlü­ğe giren “Vize Kolaylaştırma Diyaloğu” çerçevesinde zaten Türk vatandaşlarına “kademe­li çok girişli vize” sistemi sözü verilmiş ama istisnai uygulan­mış, fiilen rafta kalmıştı. Şimdi “müjde” veya “olumlu sinyal” diye sunulan da bu: 6 ay, 1, 2, 3 ve 5 yıl diye, her seferinde Sc­hengen vizesinin süresini ka­demeli olarak artırmayı vaad eden o eski "Cascade Kuralı”. Ama bu kural ne otomatik ne de bağlayıcı. Yani ‘ihtiyatlı kötüm­serlik’le bakmak en doğrusu.

Zaten Avrupa’nın temel il­kelerinden vazgeçip, güvenlik bahanesiyle kendi iç karayolu geçişlerinde yeniden sıkı sınır kontrollerine başladığı bir dö­nemdeyiz. Schengen yolların­da sınır tanımadan geçip gi­dilen zamanlar anı oluyor. Bu şartlarda 'malum Avrupa’dan Türkiye lehine ‘liberal adım­lar’ beklemek fazla iyimserlik olmaz mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar