Bezos’un araya adam koyup masa ayarlayamadığı restoran

“Birinin adı Jeff Bezos veya Orlando Bloom di­ye prensiplerimizi ihlal etmek aptallık olurdu. Tüm misafir­lerimiz aynıdır ve isimleri ne olursa olsun eşit muamele gö­rürler” diyor genç Hırvat res­toran işletmecisi Kreşo.

Bu olay iki yaz önce yaşan­mış. Şu günlerde Amazon’un sahibi Jeff Bezos, Venedik’de­ki düğününü Hırvatistan kı­yılarında, dev yatında dost­larıyla ‘partilenerek’ bekler­ken medyaya yansıdı. Bir ‘PR hilesi’ olmadığı, doğup büyü­düğü avuç içi kadar bir adada yıllardır ailesiyle birlikte yaz-kış restoranını işleten genç adamın samimi sözlerinden ve haberin iki sene medyaya taşınmamasından anlaşılıyor.

Adriyatik’te Marco Polo’nun memleketi Korçula adasının hemen karşısında, 170 hektar­lık minicik bir ada Mrçara. Bu Robinson Crusoe adasının tek ve en güzel mekânı -ironi yok; gerçek- , Bay Kreşo ve ai­lesinin işlettiği müteva­zı, leb-i derya balıkçı ta­vernası. İşte Bezos’un “Ölürüm de bu akşam bu­rada yemek yemeden git­mem” dediği, Kreşo’nun “Yerimiz yok” diye red­dettiği ama “Servis baş­lamadan önce bir saatli­ğine uğrarsanız size içki ikram edebilirim!” diye gönlünü aldığı mekân.

"Saygımızdan reddetik..."

Kreşo, “Sekiz kişilik masa istediler… Bezos, nişanlısı, Or­lando Bloom, Katy Para… Bir multi milyardere ‘senin pa­ran bizi satın alamaz’ demek için reddetmedik, hayır, uzun boylu felsefeye gerek yok: Sa­dece düzenli misafirlerimize ve önceden rezervasyon yap­tıran müşterilere saygımızdan reddetmek zorunda kaldık. Ama en güzel Hırvat şarapla­rı ikram ettik, bir saat huzur içindeydiler. Kimse selfie diye kollarından çekiştirmedi!” di­yor gülerek.

Bu iki yıl önce, Hırvatis­tan’ın turizmde tarihi zirveyi gördüğü, otellerde pansiyon­larda yer bulmak isteyenlerin “araya adam koymak” zorun­da kaldığı şahane sezondan kalma bir anı. İki yıl gibi kısa­cık zamanda maalesef çok şey değişti. Yüksek talep şımarttı, fiyatlar uçtu; hem de öyle böy­le değil.

Kuzey Avrupa’dan, gelirlerin kat be kat fazla ol­duğu ülkelerden gelen turist­ler bile “Hırvatistan Av­rupa’nın en pahalı tatil üyesi oldu” diye yakın­maya, rezervasyonla­rı iptal etmeye başla­dı. Türkiye’de daha çok kurdaki dengesizlik kay­naklı bir kaos var belki, ama burası zaten euro bölgesi ve kalitesi düşen servise karşılık roketle­nen fiyatlar Hırvatistan ekonomisinin can simidi tu­rizm için çanları çalmaya baş­ladı; duyana. Tatile Yunanis­tan’a, İtalya’ya, hatta İspan­ya’ya giden Hırvat az değil.

Turizmin 100 metre koşusu değil maraton olduğunu Hır­vatlar da anlayacak. Düşe kal­ka. Dönüp komşuya, İtalya’ya baksalar (Roma, Floransa, Mi­lan gibi kalabalıklar hariç), “sürdürülebilir turizm” için alınacak ne çok ders var. Her daim makul fiyatlar, bol kepçe porsiyonlar, ucuz ama şahane şaraplar, güler yüzlü aile işlet­meleri… Eksilerini hoş görme­mizi sağlayan gani gani artılar…

Başarının sırrı

Adriyatik sahillerinde, göz­den uzak bir Hırvat balıkçı restoranının sahibiyle sohbet ederken, “Bu ev benim. Üstte yaşıyorum, aşağıda restoran işletiyorum. Dedem başlamış bu işe, babam bana devretti. Yaz kış açığız. Bir tek müşte­ri de olsa ızgara yanar” diyor, “Benim gibi hayatı ile işi or­tak olandan korkmayın. Tu­rizm, hiç alakası yokken bu işe sermayesini yatırıp sene­de 3-5 ay çalıştırarak zengin olmak isteyenler yüzünden pahalanıyor. Gidip o paraları ödeyenler aslında o insanla­rın keyfinin sponsoru oluyor; o kadar.”

Not: Bu arada Jeff Bezos’u reddeden restoranı merak eden varsa bu da YouTube linki: ht­tps://www.youtube.com/wat­ch?v=jNR-bKdJUw8&t=1790s

Yazara Ait Diğer Yazılar