Avrupa sokaklarında savaşın yankıları

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Dar sokağa bakan sakin Zagreb kafesinin önünden pahalı bir cip, gazlayıp gürül­tüyle geçiyor. Kafalar o yana dönüyor. Uk­rayna plakalı. Direksiyonda genç bir kadın. Sessiz, sakin, saygılı Hırvatlar içinde bile bir homurtu başlıyor. İnsanlık hali işte…

Savaştan kaçıp Avrupa'ya sığınan Ukray­nalılar üç yıldır günlük hayatın ve bitme­yen tartışmaların bir parçası. Yerellerin ço­ğu ‘mağdur sığınmacılar’ olarak onlara hala sempatiyle ve anlayışla yaklaşıyor ama ara­da spor arabaları ile caddelerde boy göste­renlere, park yasağı olan yerlere arabalarını nobranca bırakıp gidenlere bakıp dişlerini gıcırdatan, “Biz vergilerimizle savaşa, sığın­macılara destek oluyoruz, bunlar keyif sür­meye devam ediyor, olacak iş mi?” diyenler de yok değil. Hatta bir yerel politikacı, “Uk­raynalı göçmenlerin pahalı arabalarını sa­tıp ülkelerine silah yardımı için yollayalım, otobüse binsinler” demişti de, saçma bulan­lar kadar hak verenler de çıkmıştı. Yine in­sanlık hali…

Dışı eli, içi onları yakan haller belki de. Savaştan kaçarken altında hangi araba varsa onunla gelmiş belli ki, ne caka sat­ma derdi var ne küstahlık. Sorduğunda ki­misi inanmadığı bir savaştan ailesini kur­tarmak için kaçan ebeveyn, kimisi “kardeş savaşında” elini kana bulamak istemeyen muhalif çıkabiliyor. “Savaş sayesinde Av­rupa'ya kapağı attık” diye içten içe sevine­cek kadar ahlaki çöküş yaşayan da var mı? Sanmam.

Zagreb’de bir tramvay durağının yanın­da, sarı-mavi bayrak üzerine “Yaşansın Ukrayna” yazılı bir grafitinin zaman için­de yaşadığı değişim, savaşın gidişatı üzeri­ne bir turnusol kağıdı gibi. İlk günlerde Uk­rayna’ya Avrupa’dan verilen güçlü desteğin emaresi olan parlak duvar yazısı, kısa süre sonra muhtemelen bazı Rus göçmenlerin gece yarısı operasyonuyla karalandı, kapa­tıldı. Sonra yenilendi, temizlendi. Uzun sü­re dokunulmadan kaldı. Trump’ın gelişiyle Ukraynalıların umutları hayli törpülendi, dengeler değişti ve “Yaşasın Ukrayna” ya­zısı bugünlerde yine üstü karalanarak orta­dan kayboldu. Yarın ne olur, muamma.

Göçmenlere hayat zorlaşıyor

Cephede kıyımın sürdüğü, müzakere ma­salarında umuttan çok umutsuzluğun ha­kim olduğu şu günlerde, Avrupa’ya sığınan siviller için de hayat gittikçe daha çekilmez hale geliyor. Hem devletlerin maddi desteği azalıyor hem kamuoyunun hoşgörüsü.

Eurostat’ın 6 Mayıs 2025 raporu, Avru­pa Birliği’nde geçici koruma altındaki Uk­raynalı sayısının 4,2 milyonu aştığını söylü­yor. Bu nüfusun en büyük bölümüne Alman­ya (1,18 milyon kişi), Polonya (997 bin kişi) ve Çekya (365 bin kişi) ev sahipliği yapıyor. Kişi başına düşen koruma oranında Çekya bin kişi başına 33,5 ile zirvede. Onu Polonya (27,2) ve Letonya (26,4) izliyor.

Bu yılın ilk çeyreğinde verilen yeni geçici koruma kararlarının sayısı sadece 136 bin 780 oldu. Bu, savaşın başlangıcından bu ya­na en düşük rakam. Özellikle Almanya, Po­lonya ve Çekya artık daha katı. Demografik yapıya bakıldığında, geçici koruma altın­daki kişilerin yüzde 44,7’si yetişkin kadın, yüzde 31,7’si çocuk ve yüzde 23,6’sı yetişkin erkek.

Eşeği kaybedip bulma hali

Savaş uzadıkça Avrupa’da hayatın ekono­mik gerçeklerine teslim olup, “Birlikte sa­vaşılır ama herkes kendi payına ölür” diye homurdananların sayısı artıyor, artan enf­lasyon, işsizlik, milliyetçi dalga ile Ukray­nalı göçmenlerin hayatı zorlaşıyor. Sadece Ukraynalı sığınmacılar değil, savaştan ka­çıp Avrupa’ya sığınan muhalif Ruslar için de tablo çok farklı değil.

Cennet dünyayı cinnet dünyaya çevir­mekte mahiriz. Kitlesel sevinçleri genellik­le, “eşeğini kaybedip yeniden bulma coşku­sundan ibaret” bir alemde yaşıyoruz. Kendi ihmalimiz, inadımız, dikkatsizliğimiz veya çoklukla hırslarımız yüzünden çıkan yan­gınları, evin yarısı harabe olduktan sonra “Söndürdük!” diye düğün bayram ediyoruz. Önce kaçınılması mümkün savaşları başla­tıyoruz, sonra küllerin üzerinde gönülsüzce barış yolu arıyoruz. Hem içeride, hem dışa­rıda.

Oysa kayıpların, yitip giden hayatların haddi hesabı yok. Bu gidişle bir “Pirus Za­feri” dahi olmayacak ortada, eğer sözde bir “kazanan” olsa bile…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar