‘Küresel yılgınlık çağı’nda Avrupa halleri

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Şirazesi kaymış, barut fıçısı dünyada so­runlar dalga dalga. Zen felsefesine sığı­nıp “Bulutlar gelir, geçer; gökyüzü hep aynı kalır” diye olduğu gibi kabul etmek ve ge­çip gitsin diye beklemek de bir yol, Anado­lu irfanıyla “… rahvan gitsin” diye deliliğe vurmak da. Ama işe yaramıyor. Nefes al­mak zorlaşıyor.

Bir arkadaş grubunda Hırvat akademis­yen konuk, “The age of global dishearten­ment” diye tanımladı dünyanın halini. Be­nim ‘hanutçu İngilizcesi’ dağarcığımda son kelime bulunmadığı için “Medet ya Luka!” diye izahat istedim. Meğerse “küresel mo­ralsizlik, yılgınlık, umutsuzluk” manasın­daymış. Aklıma yattı.

Bu ruh hali Avrupa’da rap rap adımlar­la ilerliyor. Suratlar asık, süngüler düşük. Ortak paydası kalmayan bir “birlik” içinde yalpalıyoruz. Ukrayna’da savaş uzadıkça herkes kaybediyor. Avrupa sanayisinin ha­yat suyu Rus gazı yok, ticaret yok, 2000’le­rin Avrupa’yı ihya eden paralı Rus turis­ti yok. Bir yandan Ukrayna’ya destek için borç-harç, bütçede olmayan paralar harca­nıyor. Üstüne üstlük Ukrayna’dan can hav­liyle kaçan milyonlara insanlık namına ev sahipliği yapılıyor. Bir de Rusya’ya uygu­lanan yaptırımlarla kendi ticaretini, turiz­mini öldürüyor Avrupa. Barış için Trump usulen uğraşırken Avrupa’nın katı duru­şu yarayı derinleştiriyor. Ama Putin ve Zelenskiy de geri adım atmıyor, yüzbinler ölüyor, Rus ekonomisi sıfırı tüketme yo­lunda ve hep birlikte kıyamete koşar adım gidiyoruz… Bugünü ‘vahim tablo’ görenler, kafayı kaldırıp silahlar sustuktan sonra­ki yılların tablosunu, halı altına süpürülen sorunların (siyasi-ekonomik-sosyal) çığ gibi dönüşünü tahayyül etseler muhteme­len “Bugün yaşananlar daha bir şey değil…” derler mi?

Akıl- iman ikileminde

Rusya’da akla ziyan bir durumla karşıla­şıldığında nedenini, niçinini kurcalamak ve işin olurunu aramak yerine şu klişe di­zelere sığınmak hem adetten hem muzip­liktendir: "Rusya akılla anlaşılmaz, arşın­la ölçülmez, kendine hastır, Rusya'ya sade­ce iman edilir”. Rus diplomat-şair Fyodor İvanoviç Tyutçev’e aittir bu dizeler. Söz Rusya’dan çıksa da, bugün her yer için ge­çerli: Ne de olsa ‘iman etmek’ “Yahu biz nerede, neden yanlış yaptık?” diye akıl ve mantık mesaisinden kolay ve etkili.

‘Küresel yılgınlık çağı’nda mutabık kalı­nan bizim dost meclisinde çoğunluk, bunu Avrupa’nın kaderinin ’kuru sıkı liderlere’ kalmasına ve meydanın Putin'e kalması­na bağlıyor. Fransa’dan İngiltere’ye, tarihe yön verecek kalibrede lider olmadığı ma­lum. Winston Churchill, Charles de Gaul­le, Konrad Adenauer hatta Helmut Kohl ve Margaret Thatcher akla geliyor. “Şu an Av­rupa’da onların ceketini tutacak lider bile yok” diyorlar.

SSCB'nin yolunda Avrupa

Avrupa’nın 80’lerde SSCB’nin girdiği çö­küş yoluna girdiği korkusu gittikçe yayı­lıyor. “Çok sesli uyumlu orkestradan, her kafadan başka ses çıkan bir kakafoni or­kestrasına nasıl, ne ara evrildik?” diye sor­mak ve düşünmek için geç değil, hatta bir belki bir ‘çıkış yolu’ bulmak için de. Ama farklılıklara saygı duyarak yaşama şiarı Avrupa’da geçer akçe olmaktan çıkıyor ve farklılığını tahammülsüzlüğe dönüştürüp, bayrak yaparak hınçla, hırsla birbirinin üzerine atlayan savaşçı ruhlar her yandan üstümüze geliyor. Bu çağda Avrupa’yı akıl­la anlamak zor; ‘iman etmek’ zaten mevzu­bahis değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar