‘Küresel yılgınlık çağı’nda Avrupa halleri
Şirazesi kaymış, barut fıçısı dünyada sorunlar dalga dalga. Zen felsefesine sığınıp “Bulutlar gelir, geçer; gökyüzü hep aynı kalır” diye olduğu gibi kabul etmek ve geçip gitsin diye beklemek de bir yol, Anadolu irfanıyla “… rahvan gitsin” diye deliliğe vurmak da. Ama işe yaramıyor. Nefes almak zorlaşıyor.
Bir arkadaş grubunda Hırvat akademisyen konuk, “The age of global disheartenment” diye tanımladı dünyanın halini. Benim ‘hanutçu İngilizcesi’ dağarcığımda son kelime bulunmadığı için “Medet ya Luka!” diye izahat istedim. Meğerse “küresel moralsizlik, yılgınlık, umutsuzluk” manasındaymış. Aklıma yattı.
Bu ruh hali Avrupa’da rap rap adımlarla ilerliyor. Suratlar asık, süngüler düşük. Ortak paydası kalmayan bir “birlik” içinde yalpalıyoruz. Ukrayna’da savaş uzadıkça herkes kaybediyor. Avrupa sanayisinin hayat suyu Rus gazı yok, ticaret yok, 2000’lerin Avrupa’yı ihya eden paralı Rus turisti yok. Bir yandan Ukrayna’ya destek için borç-harç, bütçede olmayan paralar harcanıyor. Üstüne üstlük Ukrayna’dan can havliyle kaçan milyonlara insanlık namına ev sahipliği yapılıyor. Bir de Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla kendi ticaretini, turizmini öldürüyor Avrupa. Barış için Trump usulen uğraşırken Avrupa’nın katı duruşu yarayı derinleştiriyor. Ama Putin ve Zelenskiy de geri adım atmıyor, yüzbinler ölüyor, Rus ekonomisi sıfırı tüketme yolunda ve hep birlikte kıyamete koşar adım gidiyoruz… Bugünü ‘vahim tablo’ görenler, kafayı kaldırıp silahlar sustuktan sonraki yılların tablosunu, halı altına süpürülen sorunların (siyasi-ekonomik-sosyal) çığ gibi dönüşünü tahayyül etseler muhtemelen “Bugün yaşananlar daha bir şey değil…” derler mi?
Akıl- iman ikileminde
Rusya’da akla ziyan bir durumla karşılaşıldığında nedenini, niçinini kurcalamak ve işin olurunu aramak yerine şu klişe dizelere sığınmak hem adetten hem muzipliktendir: "Rusya akılla anlaşılmaz, arşınla ölçülmez, kendine hastır, Rusya'ya sadece iman edilir”. Rus diplomat-şair Fyodor İvanoviç Tyutçev’e aittir bu dizeler. Söz Rusya’dan çıksa da, bugün her yer için geçerli: Ne de olsa ‘iman etmek’ “Yahu biz nerede, neden yanlış yaptık?” diye akıl ve mantık mesaisinden kolay ve etkili.
‘Küresel yılgınlık çağı’nda mutabık kalınan bizim dost meclisinde çoğunluk, bunu Avrupa’nın kaderinin ’kuru sıkı liderlere’ kalmasına ve meydanın Putin'e kalmasına bağlıyor. Fransa’dan İngiltere’ye, tarihe yön verecek kalibrede lider olmadığı malum. Winston Churchill, Charles de Gaulle, Konrad Adenauer hatta Helmut Kohl ve Margaret Thatcher akla geliyor. “Şu an Avrupa’da onların ceketini tutacak lider bile yok” diyorlar.
SSCB'nin yolunda Avrupa
Avrupa’nın 80’lerde SSCB’nin girdiği çöküş yoluna girdiği korkusu gittikçe yayılıyor. “Çok sesli uyumlu orkestradan, her kafadan başka ses çıkan bir kakafoni orkestrasına nasıl, ne ara evrildik?” diye sormak ve düşünmek için geç değil, hatta bir belki bir ‘çıkış yolu’ bulmak için de. Ama farklılıklara saygı duyarak yaşama şiarı Avrupa’da geçer akçe olmaktan çıkıyor ve farklılığını tahammülsüzlüğe dönüştürüp, bayrak yaparak hınçla, hırsla birbirinin üzerine atlayan savaşçı ruhlar her yandan üstümüze geliyor. Bu çağda Avrupa’yı akılla anlamak zor; ‘iman etmek’ zaten mevzubahis değil.