700 dolar maaşla AB kapısını açıyorlar

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Aylık 700 dolar, ya da 23 bin Türk lirasına  vasıfsız bir işte çalışıp  huzurlu, güvenli, mütevazı bir AB başkentinde yaşamaya kaç Türk "evet" der?

Asgari ücretin net 17 bin lira olduğu, resmi işsizliğin de yüzde 9'u geçtiği bir ortamda, hele de "Avrupa kapısı" açılacağı için heveslisi az olmaz muhtemelen. Ama bu 'minimum'un bile olmazsa olmaz bir şartı var:  İngilizce bilmek.

Birkaç yıl öncesine kadar büyükelçilik çalışanları hariç yabancı görmenin hayli zor olduğu Zagreb'de bugün kuryelerin çoğu Asyalı. Süpermarketlerden benzin istasyonlarına kadar her yer "çikolata renkli" göçmen dolu. Geldikleri yerlerle kıyaslayınca, bir küçük dairede belki on kişinin yaşadığı zorlu yaşam şartlarını bile "cennet" sayıyorlar.

2021'de bir anda sıfırdan 35 bine "fırlayan" göçmen işçi sayısı, 2023 sonunda 160 bini aştı. Sayıları çığ gibi büyüyor. Ülkeden daha zengin AB ülkelerine, özellikle İrlanda, Avusturya, İtalya ve Almanya'ya gidenlerin boşluğunu onlar dolduruyor. Hırvatistan İşverenler Birliği'nin (HUP) tahminlerine göre, 2030'da bu sayı 500 bine çıkacak.

Yani 3.8 milyonluk ülkede iş gücünün dörtte biri göçmen olacak. Türkiye'den Ortadoğu ülkelerine kadar, geniş bir coğrafyada milyonlarca genç işsizin Avrupa'da iş ve yeni hayat için can attığı bir dünyada, Nepal, Hindistan, Bangladeş'ten, yani "dünyanın öbür ucundan" Hırvatistan'a, üstelik hizmet sektörü için neden işçi taşınır?

Maaşların 600-700 euro gibi, ülke ortalamasının yarısı olması tabii ki çok önemli etken. Ama bu maaşa koşarak gelecek "daha yakın ülke" gençleri az değil. Fark şu ki gelenler, muhakkak iletişim kuracak kadar İngilizce biliyor. Hırvatlar arasında da İngilizce düzeyi hayli yüksek olduğundan işe, ülkeye kolayca adapte olabiliyorlar.  Son dönemde Türk sayısı da artmaya başladı.

Ama bunlar ya şirketlerinin müteahhitlik projeleri için gelen sınırlı sayıda inşaat işçisi, ya da yeni palazlanan IT şirketlerinde iş bulan az sayıda beyaz yakalı. Yani, küsurat. Hırvatistan, Avrupa'daki genel eğilimin küçük bir örneği. Almanya başta olmak üzere, kalifiye eleman açığı had safhaya gelen pek çok ülke göçmen işçiler uğruna mecburen "esnemekte".

Sosyo-ekonomik sonuçlarını kabullenerek. Zira uzmanlar sadece Almanya'nın 1.5 milyon vasıflı işçiye ihtiyaç duyduğunu tahmin ediyor.  Diğer yandan resmi verilere göre 2022'de yaklaşık 3.5 milyon kişi sığınma statüsüne sahip mülteci olarak AB'ye göç etti. 2023'te 4.2 milyon Ukraynalı da  AB'de geçici koruma aldı.

Pek çok Avrupa ülkesi, eğitimli ve vasıflı Ukraynalı göçmenlerin ekonomisine iş gücü olarak katıp alıkoymanın hesabını yapıyor. Son raporlara göre AB'deki ortalama iş açığı oranı 2012'de yüzde 1.4 iken, 2022'de iki kat artıp yüzde 2.8'e yükseldi.

2020 Dünya Göç Raporu'na göre AB'deki vatandaş olmayan yabancı işçi sayısı şu an 10 milyonun üzerinde. AB "vasıflı göçmen" seçmeyi arzu ediyor ama can havliyle ülkelerinden kaçan çoğu "vasıfsız" üçüncü dünyalıların akını  da durmuyor.   2023'de AB'ye yasa dışı sınır geçişlerinin sayısı 380 bine ulaştı.

Enflasyonist baskıların arttığı dönemde maliyetleri düşürme derdindeki Avrupalı iş dünyası, uzak iklimlerin ucuz iş gücüyle ekonominin değirmenine su taşıma derdinde. Günü kurtarmak lazım. Çarklar bir şekilde dönmeli.

Ama sosyal ve siyasi krizlerin büyüdüğü yaşlı kıtanın bindiği alametin selamet mi yoksa kıyamet mi olduğunu kestirmek imkansız.  "Bugünün işini yarına bırakma" düsturu çok arkaik kalıyor. Galiba güncelin dayattığı yeni bakış açısı, "Yarının sorununa bugünden kafa yorma, çünkü bugün acil halledilmesi gereken çok sorun var."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar