Zenginliğe giden yoldaki en akıllı adım

Başlıkta ifade ettiğim adım, aslında zenginlik değil var­lıktır… Ne var ki, beynimizdeki algı odasında ‘zengin’ ifadesi çok daha dikkat çekici. Çoğumuza göre ikisi de aynı olabilir; zengin olmak (being rich) ile varlıklı ol­mak (being wealthy) kavramla­rı çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da aslında bu iki terim arasında derin bir fark vardır. Zenginlik, genellikle yüksek ge­lirle, gösterişli bir yaşam tarzıy­la ve dışarıdan fark edilen mad­di bollukla tanımlanır. Ancak zenginlik geçici olabilir; harca­ma alışkanlıkları geliri aştığında, bu görünür refah hızla yok olabi­lir. Özetle; zenginlik, cebinizde olanla ilgilidir.

Varlıklı olmak ise daha Varlık, sadece pa­ra değil, daha derin ve daha sessiz bir kavramdır. Varlık, ki­şinin çalışmadan ne kadar süre geçimini sağlayabileceğiyle öl­çülür. Bir başka ifadeyle geliriniz durduğunda, yaşam standardını­zı sürdürebiliyorsanız varlıklısı­nız. Bu; yatırım geliri, pasif nakit akışı, borçsuz yaşam ve kontrol altında harcama alışkanlıkları ile mümkündür. Varlık, sadece pa­ra değil, aynı zamanda zaman, özgürlük ve seçenek sahibi ol­ma halidir.

Zengin olmak, çoğu insan için maddi özgürlüğü, huzuru ve se­çenekler karşısında güçlü kala­bilmeyi temsil eder. Bu hedefe giden yol, zanne­dildiği kadar çok adımlı, karmaşık ya da gizemli değildir. Hatta tam ter­sine: Varlığa giden yol­daki en akıllı adım, her şeyin başlangıcını ve çarpan etkisini içinde barındıran bi

 zaman, özgürlük r tercihle özetlenebilir. Peki ne­dir bu adım? Cevap net: Yatırı­ma erken başlamak. Zaman, paradan daha güçlüdür.

Finansal başarıda en büyük farkı oluşturan değişken zaman­dır. Yüksek maaş, zeki yatırım kararları ya da düşük risk tole­ransı dahi, zamana karşı yarışa­maz. Çünkü zaman, bileşik getiri ile birleştiğinde, servet oluştur­manın en güçlü aracına dönüşür. Albert Einstein’ın bileşik getiri­yi ‘dünyanın sekizinci harikası’ olarak nitelendirmesi boşa de­ğildir. (Compound interest is the eighth wonder of the world. He who understands it, earns it; he who doesn’t, pays it)

Yatırım bir davranıştır, ürün değil

Bugün yatırım denince ak­la hisse senetleri, kripto para­lar, gayrimenkul veya fonlar geli­yor. Ancak yatırım bir varlık sını­fı seçmekten çok daha fazlasıdır. Bu, aslında bir davranış şeklidir.

Yatırıma erken başlamak, kişi­nin bugünü tüketmekten vazge­çip, geleceğe değer aktarmayı seç­mesidir. Bu, erteleme becerisi, sa­bır, disiplin ve öğrenmeye açıklık gerektirir. Yatırım araçları deği­şebilir; ancak bu zihinsel altyapı olmadan, servet oluşturmak yal­nızca şansa kalır. Zenginlik, genel­likle bir kerelik büyük kazançlarla değil, tekrar eden küçük ama doğ­ru tercihlerle oluşur. Aylık geliri­nizden her ay yüzde 10 bir kenara koymak, ilk yıl anlamsız gelebilir. Ancak bu alışkanlık zamanla bü­yür, kar topuna dönüşür ve yıllar içinde gerçek serveti oluşturur. Bu bağlamda ‘yatırıma erken baş­lamak’, yalnızca maddi anlamda değil, aynı zamanda zihinsel bir formasyon olarak da değerlendi­rilmelidir. Erken yaşta yatırım ya­pan bir birey, finansal kararlarını daha bilinçli verir, piyasa döngüle­rini daha doğru analiz eder ve risk­leri yönetme konusunda daha güç­lü bir refleks geliştirir.

Erken başlamak erken özgürleşmektir

Yatırıma erken başlamak sa­dece daha fazla kazanmak için değil, aynı zamanda daha erken özgürleşmek için de en güçlü adımdır. Finansal özgürlük ça­lışmak zorunda kalmadan yaşa­yabilmeyi ifade eder. Bu noktaya ulaşmak için gereken en önem­li unsur, yıllar boyunca biriken sermaye değil, zaman içinde olu­şan yatırım alışkanlığıdır.

Bugün 25 yaşında biri için her ay yatırım yapmak, gelecekteki 45 yaşındaki haline devasa bir armağandır. Çünkü o kişi, erken yatırım sayesinde, 45 yaşında hâlâ “Nasıl kurtarırım?” diye dü­şünen akranlarına kıyasla çok­tan oyun dışı kalmış değildir — aksine oyunun sahibi olmuştur.

Küçük başlamak büyük fark yaratır

Yaygın bir yanılgı, yatırım yapmak için büyük paralara ih­tiyaç olduğu yönündedir. Oysa 500 TL ile başlayan bir yatırım, disiplinli şekilde sürdürüldü­ğünde, birçok yüksek gelirliden daha fazla servet oluşturabi­lir. Buradaki asıl mesele, başla­maktır. Ne kadarla değil, ne za­manla ilgilidir.

Bugün Türkiye’de veya dün­yada milyonlarca kişi, daha faz­la kazanmayı hedeflerken aslın­da servet oluşturmanın çok daha güçlü bir yolunu ıskalıyor: Erken başlamak. Ve bu bir matematik­sel üstünlük değil, bir davranış­sal avantajdır.

Günümüzde çok popüler olan “Davranışsal Finans” (Behavi­oral Finance), ebeveynlerin ço­cuklarına öğüt verdiği ama yön­lendirme kısmında eksik kaldı­ğı bir teoridir. Bu yazımda altını çizmek istediğim ‘alışkanlık­lar’ ve ‘zaman’ aslında ‘davra­nış, eğilim, tutum’ gibi terimle­rin hayatımızın eksik olmayan önemli bir parçası olan finans ile birlikte harmanlanmasıdır.

Varlığa giden yol; ani zenginlik hayallerinden, kısa yoldan kazan­ma arzusundan, yüksek riskli ya­tırımlardan değil; erken, küçük ve sabırlı adımlarla geçer. En akıllı adım, genellikle en az heyecan ve­rici olan ama en çok işe yarayan­dır: Erken başlanan yatırım.

Bugün bir adım atarsanız, ya­rın hayatınız için dev bir sıçrama yapmış olursunuz.

 yatırıma erken baş­lamak. Ve o seçimin başlan­gıç noktası zamanla yarışmak değil, zamanla birlikte yürü­mektir.

Sizce doğru mu? “Önemli olan varılacak yer değil, yol­culuğun kendisidir.” Bu cüm­le yalnızca bir söz değil, aslında yaşamı anlamlandırmaya çalı­şan köklü bir felsefedir. Farklı dillerde, kültürlerde ve zaman­larda yeniden dile getirilmiş; ba­zen bir yazının paragrafların­da, bazen bir girişimcinin sahne konuşmasında yer bulmuştur. Steve Jobs’un meşhur ifadesiy­le “The journey is the reward” – “Yolculuğun kendisi ödüldür.”

Bu düşünce, bizi hedeflerimiz­den çok o hedefe ulaşmak için ka­tettiğimiz yolun, yaşadığımız de­neyimlerin ve dönüşümlerimizin asıl değer olduğunu fark etmeye davet eder. Başarı, yalnızca sonuca ulaşmak değil; süreç boyunca geliş­mek, öğrenmek ve olgunlaşmaktır.

Bu cümle nasıl hissetmek iste­diğinize göre değişebiliyor bence.

Bir düşünün: “Önemli olan, yal­nızca yaşamınızın sonunda sahip olduklarınız mı? Yoksa o hayata nasıl dokunduğunuz, neyi nasıl deneyimlediğiniz ve kimlere ne kattığınız mı? Belki servet, yaş­lılıkta huzur verir; ama anılar, dersler ve yol boyunca edinilen farkındalıklar, ruhun zenginliği­ni oluşturur.” Bunu okuduğunuz­da emeklilik döneminizi düşün­meden aklınıza geleni yapmak olarak algılayabilirsiniz.

Veya tam tersi; zaman ve sabır­la deneyimleyeceğiniz finansal istikrarın size neleri öğrettiğini, o mücadelelerin size neler kattı­ğını aştığınız engeller ve gittiği­niz yolda anlayacaksınız.

Sonuç mu? Belki değişir. Ama yolculuk… İz bırakır.

50 yaşına geldiğinizde kimse­nin size “Bu yaşa kadar zaten yap­man gerekirdi!” cümlesini duy­mamak için finansal kararlarını­za erken başlamanın ve hesaplı yaşamanın size en uygun yönte­mini keşfetmeniz gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar