Aynı yanlışı tekrar tekrar yaşamamak için

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Efesli filozof Herakliyatos’un MÖ 5.yüzyılda söylediği değişimin mutlak olduğunu anlatan, “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözü bugün de geçerliğini taşıyan ve bu nedenle sık sık tekrarlanan bir sözdür. Ben bugün bunu “Ette çözümü yine ithalata bağlayan” son Tarım Bakanlığı kararı için tekrarlayacağım. Aynı yanlışı tekrar yaşamamak gerektiğini anlayamadığımızı gösteren bir tutum söz konusu. 

Bakanlık Ramazan’da artan et talebinin fiyat artışına neden olacağı düşüncesiyle Et ve Süt Kurumu aracılığıyla Fransa’dan 15 bin adet canlı hayvanı ithal edip, kendi mağazalarında satışa sunacak. Ayrıca, Gümrük Birliği anlaşması uyarınca ithal etmesi gereken 19 bin 500 ton etin, 400 tonluk ithalatı için Et Süt Kurumu’nun yetkilendirildiği, 15 bin 500 ton ithalat için çalışmaların da sürdüğü Bakan Canikli tarafından dün açıklandı. 

Bunu “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözüyle değerlendirmemizin nedenini, birkaç yıl önce alınan kararların sonuçları koyuyor. 

2008 yılında süt fiyatları çok düşünce 1 milyon süt hayvanı kesime gönderilmişti. Bunun ardından 2010, 2011, 2012 yıllarında piyasada fiyat artışını önlemek ve regülasyon için et ithalatı izni gündeme gelmişti. Ancak ithalat yapılmasına karşın fiyat artışının önüne geçilememişti. Oysa 2002 yılında 80 milyon lira olan hayvancılık teşvikleri de 2010 yılında 1.2 milyar liraya yükseltilmişti. 

Bu tabloda net olarak görülmesine rağmen, görevi regülasyon olan Et ve Süt Kurumu’na ithalat izni verilerek, besicilerin rakibi haline getirilmeleri, şimdi bir kez daha tekrarlanıyor. Et ithalatı izni yine bu kuruma verilerek, besicilerin karşısına rakip olarak çıkması gündeme geliyor. Aynı nehirde ikinci kez yıkanılabileceği yanlışına düşülüyor. Bu durumu değerlendiren Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazıl Yalçırdağ, 2010 yılında yaşananların tekrar yaşanılacağını savunarak, “Kasaplık hayvan ithalatıyla ikinci adımdayız, bir sonraki adım karkas et ithalatı olacak” değerlendirmesini yapıyor. Yapılması gerekenin ne olduğunu belirtirken ise ”Uzun süreli program yapıp hayvan varlığı korunursa suni fiyat artışı ortadan kalkar. Bu ithal uygulaması yeri besicileri olumsuz etkiler. Şu ana kadar alınmış ithalat yetkisi temmuz ayında doluyor. O tarihten sonra özel sektör yüzde 60 gümrük vergisi ödeyerek ithalat yapmak zorunda kalacak” dedi. Et ve Süt Kurumu’nun karkas et ithal fiyatı, besicilerimizin maliyetlerinin yüzde 20 kadar altında olduğu için, besiciler zora düşüyorlar. Ama buna karşın tüketiciye sunulan et fiyatlarında ucuzlama da sağlanamıyor. 

Son yıllarda sık tekrarlıyorum, Türkiye “hayvancılık politikası”nı yeniden bütün yönleriyle ele almalıdır. Meraların islahı ve kullanımı yeniden düzenlenmeli, ülkemizin yağmur ve ot verimine bağlı olarak küçükbaş hayvancılığa hız verilmeli. Yem ve ilaç gibi girdi maliyetlerini aşağıya çekecek önlemler alınmalı. Uygun ve verimli hayvan cinslerine ağırlık verilmeli, süt fiyatlarının aşağı düşmesi ve süt hayvanlarının kesime gönderilmesi önlenmeli ve Et Süt Kurumu’nun ithalatla besicilerin ticari rakibi olması önlenmeli, kurumun gerçek görevi regülasyonu sağlayacak yapıda çalışması sağlanmalıdır. 

Olmazlığını yaşarak öğrenmemize karşılık, sürekli “ithalatla ette fiyat artışını önleme” kararlarına son vermemiz gerekir. Ette yeterliliğin sağlanması da fiyat artışının önlenmesi de besicilerimizin yeterli üretim koşullarına sahip olmasıyla mümkündür. Herakliates’i her yıl Ramazan’da hatırlamamız için yapmamız gereken sağlıklı üretim ortamına ulaşmaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar