Herkesin sorması gereken soru: Yapmamız gerekeni yapıyor muyuz?

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Her gün yeni bir terör saldırısı yaşanan bu günlerde sıradan vatandaştan, Cumhurbaşkanına kadar herkesin sorması gereken soru ”Yapmam gereken/yapmamız gerekeni yapıyor muyuz?” olmalıdır...

Önce biz vatandaşlar: Olaylar karşısında gereken tepkiyi gösteriyor muyuz? Tepkimizi yüzbinler, milyonların katıldığı kitlesel gösteriler, imza kampanyaları, mitinglerle  ortaya koyup, hem terör örgütüne bir gözdağı verirken, yetkilileri “yapmaları gereken her şeyi yapmaları yolunda” yeterince uyarıyor muyuz?

► Sivil toplum örgütleri: Sivil toplum örgütleri acaba öneriler geliştirip yeterli uyarılarda bulunuyorlar mı? Tek tek ve toplu olarak  düşüncelerini ortaya koyup, topluma ve yetkililere uyarı görevlerini dile getiriyorlar mı?

 Akil adamlar ve entelektüeller: Geçmişten dünya deneylerinden dersleri ortaya koyarak, çözüm örneklerini gündeme getirerek yol göstericiliklerini ortaya koyuyorlar mı? Uyarıcılık görevlerini yerine getiren önerileri topluma ve yönetim kadrolarına sunabiliyorlar mı?

► İş dünyası temsilcileri:  Onlar da görüşlerini açıklıkla ortaya koyup, ülkemizin birliği beraberliği için önerilerini açıklayabiliyorlar mı? Bu dönemde bunu yapmaları gerekmez mi?

► Muhalefet partileri: Hepsi aynı değerlendirilemez. HDP Bölge ağırlıklı bir parti olarak PKK’ya ve Hükümete uyarılarını dile getiriyor. Öcalan’la teması öneriyor. Bölgede 1 Kasım’da seçim yapılacak ortam olmadığını açıklıyor. Bunlarla yetinmenin dışında bölgedeki örgütlerini artan terör olaylarına karşı harekete geçirip, kendilerini PKK’dan daha net ayrıştırmaları gerekmez mi?

MHP sadece “Çözüm süreci çözümsüzlük sürecidir” söylemini ortaya koyuyor. Sorunun çözümü için önerilerini açıklamalarını beklemek doğru değil mi?

CHP sorunun çözümünün Meclis’te ele alınmasına bağlı olduğunu belirtiyor. Bunu merkez yönetimi olarak dile getiriyor. Bölgeye milletvekili göndererek raporlar hazırlatıyor. En büyük muhalefet partisi olarak bu rapor sonuçlarıyla ilgili parti kitlesini baskı unsuru olarak harekete geçirtemez mi?

 İktidar partisi: Çözüm sürecini, görüşmelerle, PKK yönetimi ve  Öcalan ile diyalog içerisinde yürütüyordu. Yaşanan  bazı terör olaylarını “provokasyon” nitelemesiyle geçiştiriyordu. Son dönemde diyalog yerine PKK hedeflerine saldırıyı esas alan “askeri çözümü” gündeme aldı. Bölgede terör hızla tırmandı. Binlerce PKK’lı öldürüldü haberleri veriliyor. Çözümü sadece “Askeri harekatta  mı?” görüyor. Bu yöntemle 40 yılda 40 bin ölüm sonrasında seçilen, “Abdullah Öcalan ve PKK’ ile diyalog” ile “Siyasal sivil çözüm” sona erdirildi. Çözüm için bir yerden “Diyaloğu” yeniden başlatmak, HDP’ce  önerilen Abdullah Öcalan’ın tekrar devreye sokmasının düşünülmesi söz konusu olabilir mi, başka önerileri var mı?

Ülke coğrafi olarak ikiye ayrılmış durumda. İstanbul’da uluslararası G-20’ye bağlı B-20, W-20 toplantıları IMF Başkanının katılımıyla sürüyor. Konya’da milli maç yapılıyor.  Doğu’da kentlerde mahalleler içinde  ve kentler arası yollarda ölümlü terör olayları yaşanıyor.

İşte bütün bunlar için diyorum ki, herkes “Yapması gerekenleri, alması gereken tavrı alıyor mu?” sorusunu kendine sormalıdır...

KINAMA: Dağlıca'daki terör saldırısının yaşandığı saatlerde bir bahane ile Türkiye'nin lider gazetesi Hürriyet'e saldırı düzenleyen AKP  milletvekili ve ona katılanları kınadığını bir basın mensubu olarak açıklamak isterim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar