Mısır ve Arap Baharı bize ne söylüyor…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

 

Büyük Ortadoğu Projesiyle dışarıdan iktidar değiştirme girişiminin iktidarları değiştirse de, bu ülkelerde istikrar ve refah değil, istikrarsızlık getirdiğini gösteriyor. Tunus'ta olayların ardından batılılarca "Arap Baharı" ismiyle nitelenen iktidar değişimleri sonrası, bölgeye istikrar değil istikrarsızlık hakim oldu.
Büyük Otadoğu Projesinin mimarlarından Amerikan Güvenlik Danışmanı Condolaise Rice, 7 Ağustos 2003 tarihinde Wasıngton Post'ta yayınladığı makalesinde Fas'tan Basra'ya 22 ülkenin haritalarının ve sınırlarının değişeceğini "Transforming The Middle East", Ortadoğu'yu Dönüştürmek başlıklı makalesinde ele almıştı.
Bu dönüştürmeden amacı Amerika'nın bölgeye hakim olması, kendine rakip güç oluşmasının engellenmesi, Ortadoğu'yu kontrol altında tutarken bölgedeki petrol ve doğalgaz üzerinde hakimiyetini pekiştirilmesi, İsrail'in emniyetinin sağlaması ve İslami terör destekçisi gördüğü liderlerin yönetimlerine son verilmesiydi. Böylece, kendileri açısından "Dikensiz gül bahçesi" yaratacağına inanıyordu…
Ve bölgede dönüşüm için fırsatları kullanmaya başladılar, zaman zaman Avrupa'nında desteğiyle uygulamaları gündeme koydular. Rıce'ın ivmeyi vermesinden sonra, yönetimden uzaklaşması bu dönüşüm talebine ülkesinin verdiği desteği sonlandırmadı.
Önce, 2006 yılında Amerika'nın askeri müdahalesi sonrası Irak'ta Saddam devrildi ve öldürüldü. Ardından Tunus'ta 2010 yılında mallarına el konulduğu için kendini yakan Muhammet Buazizi olayıyla bu ülkede başlayan iktidarı değiştiren hareket Batılılarca "Arap Baharı" nitelemesiyle demokrasi yolunda bir adım olarak kutsandı ve Rice'ın dönüşüm olacağını açıkladığı coğrafyada ülkeden ülkeye sıçradı. 2011 yılında Mısır'da Hüsnü Mübarek Tahrir Meydanı'ndaki gösteriler sonrası devrilip, hapsedilip, yargılanmaya başlandı. Bu Arap Baharı'nın Mısır'a sıçraması olarak nitelendi.  2011'deki bir başka gelişme Kaddafi'nin gösteriler sonrası devrilip linç edilmesiydi. Bu de Arap Baharı'nın Libya'yı da içine alması olarak tanımlandı. Ardından bugün hala süren Suriye'deki protestolar ve çatışmalar başladı.
Son olarak Mısır'da uzun yıllar sonra demokratik bir seçimle işbaşına gelen Mursi'ye karşı seçilmesinin birinci yılı sonunda başlayan kitlesel gösteriler ordunun darbesiyle sonuçlandı. Bu bir anlamda Batılıların, demokratik dönüşüm olarak gördüğü, diktatörlerin devrildiği yorumlarını yaptıkları "Arap Baharı" olarak nitelendirdikleri Ortadoğu'daki iktidar değişimlerine bu kez Mısır'da "Askeri darbe" ile noktalanması oldu.
Peki, bu olaylar bize ne söylüyor…       
İlk söylediği "En kötü parlamenter sistemin darbeden iyi olduğudur" Öncelikle bunun altını çizmeliyiz.
İkinci söylediği, Rıce'ın makalesinden öğrendiğimiz bölgede Amerikan çıkarlarına uygun dönüşüm isteğinin, bölgede demokratik gelişmeler yerine huzursuzluk, istikrarsızlık, çatışma ve ölüm getirdiği ve Büyük Ortadoğu Projesinin iflas ettiğiydi.
Üçüncü söylediği, hiçbir ülkenin kendi çıkarına, başka ülkelerin içişlerine karışmasının doğru olmadığıydı.
Dördüncü söylediği, "Halkların kendi kaderlerini tayin hakkına saygıya" başta Amerika gibi ülkeler olmak üzere, her ülkenin saygı duyması gerektiğiydi.
Beşinci söylediği, demokratik dönüşümün, sadece iktidarın seçimle oy çokluğuna dayalı değişmesiyle hemen gerçekleşmediği, toplum içindeki bütün grupların haklarına saygı ile uzun süreçte sonuçlanabileceğiydi.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Ama gerek yok…
Bu olayların bütününün bize gösterdiği "Arap Baharı" adı altında ülkelerin iktidarlarının dışarının da etkisiyle değiştirilmesinin, bunu yaşayan ülkelere ne demokrasi, ne refah, ne istikrar getirdiği. Bizim de bir köşesinde yer aldığımız bölgeye yıllar, on yıllar sürecek bir istikrarsızlık getirdiği…
Bizim bu olumsuzluktan uzak durmamız,  demokrasiye daha çok sarılmamızla mümkün olacaktır. Bu da demokrasiyi bir çoğunluk rejimi olarak değil, toplumdaki en küçük azınlığın sesini duyuracağı bir sistem olarak algılayıp içselleştirmemizi gerektirecektir. Bunun için de Anayasa'dan, seçim sistemine, siyasi partiler yasasına bu konudaki engelleri tek tek kaldırmamız gerekir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar