Örgütlenme gücümüzü arttırma ve güçlendirmenin zamanıdır

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Örgütlenme eksiği olan ülkemizde bu eksiğimizin yarattığı olumsuzlukları derinlemesine değerlendirip yeni ve yararlı adımlar atmanın zamanı geldi.

Kalkınmanın temel değerlerinden biri, toplumların sahip olduğu değerleri kaynakları elde var olan imkanları belirlemekten geçer. Bunları doğru belirleyip etkin kullanan toplumlar başarılı sonuçlar elde ederler.

Kaynakların değerlendirilmesinde iki önemli şey söz konusudur: Biri, kendimizi ve çevremizi tanımak, sonuç alabileceğimiz hedefleri belirlemektir. Bütün bunlar bireylerin entelektüel kapasitesi ile ilgilidir. Öteki ise bir sistem içerisinde yer alıp almamak, örgütlü olup olmamaktır.
İlber Ortaylı’nın gözlemlerine göre “ Teşkilatlanma ve müesseselere sahip çıkma alışkanlığı zayıf yönlerimizden biridir. Güçlü ve örgütlenmiş toplumlarda insanın hayatı örgütlerde geçer. Bu onların yaşamının tuzu biberidir”.

Mübeccel Kıray’ın “Örgütlenemeyen Kent İzmir” kitabından bu yana kentleşmenin, kentlerdeki karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin ekonominin verimi, toplumun refahı, sağlıklı bir gelecek yaratma açısından önemini biliyoruz. 

Geçen yıl bir sohbetimiz sırasında İTO eski Başkanı Murat Yalçıntaş, son yıllarda kent içi mal dolaşımında sürenin üç katı arttığını bunun hem üreticiler açısından hem de tüketiciler açısından olumsuzluklar yarattığını söyledi. Üretici maliyetine binen bu yeni unsuru nasıl absorbe edeceğini düşünürken, tüketici arttan fiyatın kendisi açısından yarattığı olumsuzluğu dile getirdi. 

Örgütler insan yaşamında çok önemlidir ama ondan daha önemlisi örgütleri nasıl algıladığımızdır. Amir Tahiri bu konuyu bir yazısında ele alıyor.

Soli Özel buna bağlı şu değerlendirmeyi yapıyor: “Devlet aygıtını, dini anlamda salih insanı yaratmanın aracı olarak gören Hümeyni gibi din adamları hep yaşadı; salih insan ve salih toplumu yaratabileceklerine inandılar. Tam tersi insanı eğiterek salih insanlardan salih toplum yaratabileceğini unuttular” diyordu.

Prof. Dr. Banu Onaral da, bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor.  “ Ekonomik kalkınma kuruluşlarını, meslek, ticaret ve sektör örgütlerini ve ulusal inovasyon girişimi gibi sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışma platformlarında bir araya getirecek, heyecan verici bir projenin yer alması gerektiğinin altını çiziyor”.  Önce bir hayale sonra bu hayali projeye çevirecek bir konunun altını çiziyor.

Ülkemizi orta gelir tuzağından uzaklaştıracak, değerlerimizi ve kaynaklarımızı zenginliğe ve refaha dönüştürecek yol ve yöntem üreten örgütlenmenin önünü açma, örgütsel yapıların önündeki kısıtları kaldırma, örgütsel verimliliği arttırma konularını yeni baştan ele almamız gerekiyor. 

Günlük tartışmalardan zaman zaman uzaklaşarak kalkınma yarışında hızımızı kesen, bizi frenleyen etkenler üzerinde derinine düşünmeye ihtiyacımızın tam zamanıdır. Alışkanlıklarımızın, doğru bildiklerimizin farklı pencerelerden bakarak değerlendirmemiz olumlu sonuçlar getirecektir.

Ülkemizde özellikle STK’ların örgütlenme yapılarını, programlarını, kendi olanakları ile ayakta kalabilme yeteneklerini, geleceğe dönük sağlıklı fikir ve proje üretimlerini ve programlarını buna göre düzenleyip yürürlüğe koyabilmelerini tartışmalıyız.

Belki de ülkemizin gizli potansiyelini bu yolla ortaya çıkarırız. Tasarruf oranımızı arttırır ,üretimde katma değerimizi yükseltir, cari açığımızı olması gereken düzeye çekebiliriz. Kalkınma yarışında hak ettiğimiz yere böylece gelebiliriz.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar