Özerk kurumları yıpratmaya değil sahip çıkmaya ihtiyacımız var

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan osman.arolat@dunya.com

Türkiye 2001 krizi sonrası bankacılık finans sektörümüzü disipline eden özerk kurumların hayata geçmesinin, faydalı sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, BDDK ve TMSF gibi düzenleyici denetleyici kurumların yönetim sistemimiz içeresinde yer alması bize kazanımlar sağladı. 2008 krizinde dünyada çeşitli ülkelerde finans ve bankacılık sektöründe yaşanan olumsuzluğu yaşamamamızda bu özerk kurumların önemli rolü oldu. 

Daron Acemoğlu’nun uluslararası ölçekte kabul görmüş tezi de bunu doğruluyor. Acemoğlu, “Ülkelerin kalkınmasında yeraltı ve yerüstü kaynakları, fiziki sermaye ve teknolojilerin etkisi vardır. Ama kapsayıcı işleyen kurumların yanında onların etkisi çok minimal kalır...” diyerek, kurumların öneminin altını çiziyor ve yıpratılmamaları gereğini belirtiyor. 

Son dönemdeki demeçlerinde Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’te sık sık Merkez Bankası bağımsızlığının öneminin altını çizerek bu konuda mesaj veriyorlar. 
Babacan, toplumun imkan ve kapasitelerini aşan, aşırı beklentilerden uzak durulmasını önererek, imkanlara dayalı olarak “ayağın yorgana göre uzatılmasını” terk eden anlayışın yanlışının altını çiziyor. Büyümenin niteliğini sorgularken de, iç tüketime dayalı büyümenin tehlikelerine dikkat çekiyor. Üretime ve ihracata dayalı büyümenin gereğinden söz ederken bağımsız ve denetleyici kurumların öneminin altını bir kez daha çiziyor. 

Ali Babacan, “Daha kazanmadan, üretmeden, hak etmeden farklı refah seviyesine ulaşmaya çalışırsak, hep beraber Türkiye’yi büyük bir riske sürükleyebiliriz” diyerek gerçekçi bir uyarıda da bulunuyor... 

Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının büyük bir kazanım olduğunu belirten demeçler veriyor. . Babacan ve Şimşek “Ödünsüz gözetim ve denetim yapabilecek kurumların korunması ve geliştirilmesinin“ kaynakların etkin kullanılmasında önemli olduğunu da belirtiyorlar. 

Eğer IMF Başkanının bile dikkatini çeken gayri menkul fiyatlarındaki şişmenin kriz yaratma potansiyelini frenlemek istiyorsak. Eğer yerel yönetimlerin proje ve harcama disiplinsizliği nedeniyle kaynak israfının önüne geçeceksek. Eğer, tüketici bekleyiş ve davranışlarının yaratma olasılığı krizleri önlemek istiyorsak, hiç vakit kaybetmeden özerk kurumların denetim ve gözetimlerinin kapsam alanlarını genişletmeliyiz. Bu bizim öngörme ve önlem alma disiplinine uygun, sadece sorgulayan değil, rehberlik eden gözetim ve denetim yapmamıza fırsat verecektir. Bunu sağlayacak açgözlülüğe ve sorumsuzluğa fren getirecek kurumlara sahip çıkmalıyız. 

Bütün bunlar 2001 sonrası hayatımıza giren önemli katkıları olan özerk kurumları yıpratmak yerine, korumayı ve güçlendirmeyi gerekli kılacaktır. Ekonomi kurmayları arasında yer alan iki bakanın bu konudaki kararlı açıklamaları ve Merkez Bankası bağımsızlığını savunmaları önemli bir kazanımdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar