‘Biz bu oyunda en önde kalmaya devam edeceğiz’

Volkan AKI
Volkan AKI İŞ'TEN SOHBETLER volkan.aki@dunya.com

Dünyada özellikle son 10 yıldır, dijital devrimin ardından her şey değişiyor. Bankacılık ve ödeme sistemleri de değişiyor. Bütün ödeme sistemi şirketleri, kendi başlarına birçok şey yapıyor. Bunun yanı sıra belki son 5 yıldır da oyunun içinde FinTech şirketleri var. Bazen bir bankacılık sistemi olmadan da çalışıyorlar. Bunun yanı sıra bir de şimdi telekomünikasyon şirketleri, hatta cep telefonu üreticileri var oyunun içinde. Ve daha birçokları sayılabilir. Düzenledikleri ‘İnovasyon Forumu 2016’da, Mastercard Pazarlama Müdürü Raja Rajamannar ile bu yeni dünyayı konuştuk…

Bütün sektörlere dokunması açısından ödeme sistemleri, yeni dijital dönemin kilit alanlarından biri… Tüketicideki trendler ve kullanım şekillerinin içinde ve hatta tam kilit noktada yer alıyor. Bu yüzden geçtiğimiz günlerde ödeme sistemlerinin önemli kuruluşlarından Mastercard’ın düzenlediği ‘İnovasyon Forumu 2016-Hayatın Hazı’ konferansı, neredeyse tüm bu yelpaze içinde trendlerin tartışıldığı, inovasyonun temellerinin konuşulduğu bir platform gibiydi. Fütüristlerden Stephan Hawking’in ile online bağlantıya kadar pek çok farklı kişi, teknoloji ve tabii bakış açısı keşfetmek mümkün oldu. Stephan Hawking ve bazı notları sizinle haftaya paylaşmak istiyorum. Çünkü bence başlı başına çıkarılacak önemli dersler var. Ama biz bugün biraz trendlerden, özellikle tüketiciler ve değişen ortamdan bahsedelim. Geleceğe dönük mesajları tartışalım. Mastercard Pazarlama Müdürü Raja Rajamannar bakın o şirketin tepesinden bu gelişmeleri nasıl görüyor…

‘Manzara tamamıyla değişiyor’

Raja Rajamannar anlatıyor: “Bütün manzara tamamıyla değişiyor. 10 yıl önce bugünkü dijital teknolojiler yoktu. Bugün cep telefonları, akıllı telefonlar yaygın şekilde kullanılıyor. Ödeme işine giren ama geleneksel olmayan şirketler ortaya çıktı. Telekom şirketlerinin harekete geçirdiği daha çok Afrika’da kullanılan mobil ödeme sistemi M-Pesa var örneğin… Çok önemli dinamik bir yapının olduğunu söyleyebiliriz. Mastercard’a geldiğimizde, çok kavramsal seviyeden bakarsak, rakibimiz kim ve biz niye varız? Öncelikle, Mastercard niye var? Bizim misyonumuz nakitsiz toplum yaratmak. Nakitsiz bir toplum yaratmak için en gerekli şey dijital bir altyapı oluşturmak, nakdi dijital işleme dönüştürecek eşit bir sistem kurmak. Neden bunu yapmak istiyoruz? Bunu yapmak istiyoruz çünkü nakdin iyi olmadığına inanıyoruz. Nakit belirsizlik demek (kaydı olmayan) ve bu belirsizlik kötü şeylere yol açabilir. Uyuşturucu trafiğine, silah ticaretine, insan ticaretine yol açabilir. Bütün bu kötü şeyler oluyor, çünkü para bunu kayıtsız bir şekilde yapmaya zemin hazırlıyor. Halbuki dijital size denetlenebilecek kayıtlar sunuyor. Böylece dijitalde paranın nereye gittiğini biliyorsunuz. Bu sebeple dijital paranın, nakde nazaran toplum için iyi olduğunu düşünüyoruz. Yani, nakde savaş açmalıyız. Ve bu da bizim ana işimiz, misyonumuz olacak.”

Peki sistem nasıl işleyecek?

Peki tüm bu gelişim içinde sistem nasıl işleyecek… Rajamannar, kendilerini de burada nasıl konumladıklarını şöyle anlatıyor: “Tabii biz de kârı hedefleyen bir kuruluşuz. Başka türlü ayakta kalamayız. Bu eşit sistemin ne kadar karmaşık olduğu dikkate alınırsa, tek başımıza faaliyet gösteremeyiz. Başkalarıyla işbirliği kurmalıyız. Böylece örneğin Silikon Vadisi’nden şirketler ödeme işine girmeye başlayınca, hemen onlarla işbirliği kurmak istedik. Apple’a gittik. Android’e gittik. Onlarla işbirliği yaptık. Samsung kendi vizyonunu kattı. Samsung ile işbirliği kurduk. Samsung bir telefon. Telefon üretiyorlar, değil mi? Ve bizim ödeme sağlayıcımız oluyorlar. Onlarla birlikteyiz. Yani aradığımız şu: Her şeyin işbirliğinden, birlikte çalışmaktan geçtiği bir ortam, bir ekonomi. Günümüz dünyası içinde hiçbir şirket kendi başına her şeyi yapamaz.”

‘Her şey işbirliğiyle oluşuyor’

Ödemenin gittiği noktada somut bazı gelişmeler ve çalışmalarla ilgili Raja Rajamannar şöyle konuşuyor: “Örneğin, finansal erişimi olmayan kişilere yönelik programlar geliştirmek üzere devletlerle işbirliklerimiz var. Bunlar göçmenler ya da çok fakir insanlar… Mesela Nijerya’dan, Kenya’dan ya da Güney Afrika’dan, Lübnan’dan, Mısır’dan. Bunlar banka erişimi olmayan insanlar. ‘Financial Inclusion-Finansal Katılım’ diye bir oluşumumuz var. Çünkü ödeme sistemlerindeki dijitalleşme sadece zenginler için olmamalı. Yoksulların da erişimi olmalı ya da ihtiyacı olanların, çünkü bu onlara yoksulluktan kurtulmaları ve toplumun geneline katılmaları için bir yol sunacaktır. İşte devletlerle bunu gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Yani her şey işbirliğinde. Bir işbirliği fırsatı olduğunda bunu gerçekten çok iyi şekilde dikkate alıyoruz. Bazı durumlarda da çok özgün yenilikler yapan teknoloji şirketleriyle işbirliği yapıyoruz. Örneğin, Nymi diye bir şirketle işbirliğimiz var. Nymi bileklik yapıyor. Bu bileklikler, sizin kalp ritminizi okuyor. Herkesin kalp atış ritmi aynı parmak izi gibi kendine özgü. Bu taktığınız alette bir ödeme mekanizması bulunuyor. Eğer biri benim bilekliğimi çalarsa, kullanamaz. Çünkü onun kalp atış ritmi benimkinden farklı. Yani, ödeme fonksiyonu da içeren güvenli bir cihaz. Biz de bu teknoloji şirketiyle işbirliği yapıyoruz. Bir diğer teknoloji şirketi Ringley. Ringley mücevher yapıyor, kredi kartı fonksiyonu olan, ödeme fonksiyonu olan yüzükler gibi… Kartını göster geç uygulamasının kullanıldığı yerlerle işbirliği yapıyoruz. Bankalarla işbirliği yapıyoruz. Biz kredi kartı ya da banka kartı vermiyoruz. Bunu bankalar yapıyor. Biz de onlarla işbirliği yapıyoruz. İşletmelerle işbirliği yapıyoruz.”

Tüketicideki 4 temel trend

Raja Rajamannar, tüketici birçok trend olduğunu ama bunlardan 4 tanesinden bahsederek şöyle özetliyor:

“Birincisi: Tüketici çok çok talepkâr oldu. Birçok durumda sıkıntısız (sorunsuz) olanı istiyorlar. Sorunsuz işlem hepsini kapsıyor. İster bir kişiye ödeme yapmak isteyeyim, ister restorana gittiğimde hesabı bölüşmek isteyeyim. Hepsi sorunsuz deneyim istiyorlar. Sorunsuz, basit, güvenli ve akıllı… Müşteriler bunu istiyor. Eğer bunu sunamazsan, seninle ilgilenmiyor. Onların başka seçenekleri var. Değiştiriverirler. Çarçabuk...

İkincisi: Bilginin şeffaflığı daha önce hiç olmadığı kadar hayatımızda. Geçmişte, örneğin bir banka ‘Sarah sana şöyle bir teklifimiz var’ diyebilirdi. O ise ne gibi bir teklif verildiğinin farkında olmayabilirdi. Ama şimdi sosyal medya sayesinde, teklifin ne olduğunu biliyorsunuz. Kimseye gizli bir teklif veremem, bir banka ya da satıcı olarak size diğerlerinden farklı bir teklif yapamam. Sadece ödemelerde değil, bütün kategorilerde. Yani, bu şeffaflık bankaların üzerinde farklı bir baskı kuruyor. Çok dikkatli düşünmelisiniz. Hatta bu sebeple bütün reklam stratejisi de tamamıyla değişti. Bu da ikincisi, bilginin şeffaflığı.

Üçüncüsü Bugün tüketicinin sabrı yok. Her şeyin basit, sezgileriyle çözebileceği, kullanışı kolay bir şekilde olmasını istiyor. Eski DVD Playerları hatırlayın, üzerinde en az 30-40 düğme vardı. Şimdi böyle bir alet kaç düğmeyle çalışıyor. Bebekler bile iPad’i kullanabiliyor artık… Onlar bile bunu talep ediyor.

Dördüncüsü: Tüketiciler güvenliğe çok önem veriyorlar. Güvenlik konusu çok ilginç… Biz bunu özel olarak ele alıyoruz. Ama diğer yandan da ürünler için güvenlik seviyelerini artırıyoruz. Bu şu demek, örneğin iPhone’umu görüyorsunuz, iPphone’da benim kredi kartım var, cüzdan gibi. Parmağımı okutmazsam, çalışmayacak. Biyometrik doğrulama ön plana çıkıyor. Yani önce kimliğimi doğrulamam ve sonra göstermem gerekli. Sadece o şekilde çalışıyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar