Güllaç ramazan için özel biçilmiş kaftandır

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Bizim bildiğimiz kadarıyla ramazanla özdeşleşen üç gıda var, bunlar hurma, pide ve tatlı olarak da güllaçtır. Güllaç tatlı olarak tamamen ramazana özgüdür, sadece ramazanda yenir. Bunun gerekçelerini bu tatlının çok hafif olmasında aramak yanlış olmayacaktır. Öyle ya da böyle iftardan sonra insanın canı tatlı çeker. Ancak bu öyle bir tatlı olmalıdır ki, tatlı ihtiyacını gidermeli, insanı ferahlatmalı ama beri yandan susatmamalıdır. İşte güllaç bunun için biçilmiş kaftandır. O nedenle ramazanın güllaçla özdeşleşmesi de şaşırtıcı değildir.

Tatlıların hepsinin ayrı bir lezzeti vardır, ama ortak noktaları kuşkusuz şekerdir. Biz lezzet olarak baklavayı da çok severiz, sütlü tatlılara da bayılırız. Ama mesele içerik olduğunda hamur tatlıları ve sütlü tatlılar birbirinden ayrılır. Hamur tatlılarının bir kısmı “yağda kızartılmış ve şerbetlenmiş hamur” özelliğini taşır ki, bu çok miktarda tüketilirse metabolizmayı zorlar. Oysa sütlü tatlılara yağ katılması gibi bir durum yoktur, bunların yağ içeriği sadece kullanılan sütün kalitesine bağlıdır, yağ da krema özelliği gösterir. Güllaç içerik olarak kuşkusuz sütlü tatlılara daha yakındır, nişastadan hazırlanmış özel ince bir hamur ılık sütle ıslatılır.

Güllacın esas tadı sütten gelir

İşin güzel yanı güllaçta çok fazla şeker de kullanılmaz, kullanılırsa hata olur. Bu yemek üzerine rahatlıkla tüketilebilecek hafif bir tatlıdır. İçindeki nişasta hamuru da nihayetinde ağızda şekerli bir tat bırakır, nişasta daha çiğnerken sindirilmeye başlar. Bu tadı aşırı şeker koyarak bastırırsanız güllacın tılsımını da yitirirsiniz. Aynı şey elbette gül suyunun tadının baskılanmasında da söz konusudur. Güllacın ikram aşamasında üzerine gül suyu ilave edilebilir ama bunu tercih etmeyen çok kişi de vardır, çünkü güllacın kendine özgü bir lezzeti zaten mevcuttur.

Bu nedenle sütün en azından pastörize olması ama tercihen çiğ alınıp evde kaynatılması en iyi sonucu verir, böylelikle kreması da tam olacaktır. Dahası süt şekerin hızlı emilmesini de engeller, güllacın lezzetli ama hafif bir tatlı olmasının olası nedeni budur. Lezzeti veren diğer unsur ise içine konulan cevizdir, doğrusu ceviz güllaca baklavadan daha çok yakışır.

Güllacın içeriği neden ceviz olmalıdır?

Piyasadaki güllaçlarda daha çok kıyılmış fındık kullanılır, sanırım burada maliyet kaygısı ağır basıyor. Üstelik fındığın kıyılmış olması da başlı başına bir hata gibi görünmektedir. Ceviz, fındık gibi kuru yemişler kabuktan ayrıldıktan sonra hızla oksitlenmeye başlar. Bu bir süre sonra mevcut lezzetin neredeyse tamamen kaybına neden olur. O nedenle tatlının içine konacak bile olsa, ceviz ya da fındığın taze kırılmış olması en doğrusudur.

Cevizi taze kırıp döğerseniz en yüksek aroma değerini elde edersiniz, bunun lezzeti sütte daha baskın olarak hissedilir. Bu etki Antep fıstığıyla bile alınamaz. Fıstık baklava gibi hamur tatlılarına çok büyük lezzet verir, güllaçta süsleme amacıyla kullanılır, içeriğe nedense pek yakışmaz. Aynı şey Hindistan cevizi için de geçerli görünmektedir. Hindistan cevizini seven çok kişi vardır ama ucuz olması nedeniyle tercih edilen bu ürün baskın tadıyla bütün nüansları örter. Güllacın kendisi zaten çok lezzetlidir, baskın tatları kaldırmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar